Geçen yazımda, Türkiye'ye yönelik en büyük tehditlerin ABD ve NATO kaynaklı olduğunu, şimdide Batılı ülkelerin Ukrayna savaşını kullanarak Türkiye ile Rusya'yı karşı karşıya getirmek istediğini fakat Türkiye'nin bu kışkırtmalara uymayacağını, Rusya'yı karşısına almayacağını anlatmaya çalıştım.
Aslında biraz analiz etme yeteneğine sahip olanlar; iç ve dış kışkırtmalara ve Amerika'nın Türkiye'deki etki ajanlarına rağmen Türkiye'nin Rusya ile karşı karşıya gelmeyeceğini, böyle bir durumun asla söz konusu olmayacağını çok iyi bilirler.
Yine biraz analiz etme yeteneğine sahip olanlar, Türkiye'nin NATO'dan ve Batı kampından uzaklaştığını da çok iyi bilirler.
Bu noktada Türkiye'nin çok büyük mecburiyetleri vardır.
Fakat buna rağmen hala Sayın Cumhurbaşkanımızın 25 Şubat Cuma namazı sonrası NATO ile ilgili açıklamasını doğru analiz edemeyen, yanlış değerlendiren bazı dostlarımız bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın o günkü açıklamasında; Ukrayna için NATO'yu davet ettiğine dair yanlış bir anlam çıkartanlar olmuştur. Oysa böyle bir değerlendirme gerçeği yansıtmamaktadır.
Çünkü bırakalım Türkiye'nin NATO'yu Ukrayna'ya davet edip, Rusya ile karşı karşıya gelmesini, Türkiye'nin bir daha geri dönülemeyecek şekilde Batı kampından tamamen uzaklaşıp, koptuğunu söyleyebiliriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Cuma namazı sonrası tartışma konusu olan açıklaması ise şuydu "Bizim bugüne kadar NATO'nun tavrı ile alakalı tavrımız biliyorsunuz çok net ve açıktı. Sıradan bir kınama cümbüşüne dönmemeli. Daha kararlı bir adım NATO'nun atması gerekirdi..."diyen Erdoğan açıklamasının devamında ise;
"Şu anda Avrupa Birliği ve bunun yanında Batıcı bütün zihniyetler maalesef ciddi, kararlı bir duruş sergilemediler. Hepsi Ukrayna'ya bol bol nasihat çekiyorlar. Bu nasihatle bir yere varmak mümkün değil. Atılan herhangi bir adım yok. Yoksa bol bol nasihat çekmek, bol bol kınamak, adeta Karagöz-Hacivat cümbüşüne bu işi döndürmemek gerekir. Bugüne kadar bol bol nasihat çeken Batı şu anda halen bu nasihatlerine devam ediyor. Zelenski'nin de ifadesiyle, 'Bize sadece nasihat veriyorlar. Herhangi bir destek vermiyorlar' dediği gibi bir duruş ortaya koyuyor ki bu ne dostluğa ne dayanışmaya sığmaz” " ifadelerini kullandı.
Önemlidir burada Sayın Erdoğan; NATO'yu savaşa çağırmıyor, tam tersine Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski'e göndermede bulunup NATO'ya karşı anti -tez kuruyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu açıklamasıyla Zelenski'e, Batı'nın ve NATO'nun kendisini yalnız bıraktığını hatırlatıp, Batı kampının bir işe yaramadığını söylemeye çalışıyor.
Erdoğan, çok kutuplu dünyada kendi kutbunu kurmaya çalışırken Zelenski'ye "Batı'ya güvenme, benim yanıma geç." diyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın bu açıklamasında NATO'ya biat yoktur.
Erdoğan'ın bu tutumu ve açıklaması aynı zamanda Rusya'nın yararınadır.
Çünkü Rusya; başta Türk Cumhuriyetleri ve Ukrayna gibi yerlerde ABD'nin etkili olması yerine dost ve güçlü Türkiye'nin etkili olmasını tercih edecektir.
Zaten Kremlin Sözcüsü Peskov; 22 Şubat 2022 tarihli açıklamasında, Türkiye'nin, Ukrayna ve Kırım konusundaki görüşlerini bildiklerini ancak bu görüşlerin Türkiye ile ilişkilerine olumsuz etkilemeyeceğini söylemiştir.
Üstelik Türkiye'nin Batı kampından koptuğunu sadece ben değil Batılı ve Asyalı analizcilerde söylemektedir!
Türkiye'nin dışarıda nasıl yorumlandığını görmek açısından önemli olarak düşündüğüm ünlü Rus siyaset bilimci Aleksandır Dugin'in www.tum-haberler.com haber sitesinde 13 Ocak 2022 tarihinde yer alan açıklaması çok değerlidir. (1)
O röportajda Sayın Dugin, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Batı ile köprüleri çoktan yaktığını belirterek şu ifadeleri kullanıyor:
"Batı ile durumu değerlendirdiğimde Erdoğan, bana göre köprüleri çoktan yaktı. Batı'nın ölümcül bir tehlike, ıstırap içinde olan ve hegemonyasını yitirmiş zehirli bir kutup olduğunu çok iyi anlıyor. Bu nedenle bana öyle geliyor ki, her şey mümkün olduğunca Türk dünyası için olumlu yönde gelişiyor."
Dugin'in bu açıklaması 1 ya da 2 yıl öncesine ait değil, çok daha yakın bir tarih olan geçtiğimiz Ocak ayına aittir.
Türkiye'nin Batı kampından uzaklaşmış olması iç siyasette yeteri kadar gündeme gelmese de dışarıda ve yabancı analizciler tarafından oldukça fazla gündemde yer almaktadır.
Öte yandan Batılı ülkelerde birçok defa, Sayın Cumhurbaşkanımızın diğer ülke liderleri ile birlikte anılıp hedef konduğunu zaten biliyoruz.
Geçen yazımda belirttiğim gibi ABD VE NATO'nun, başta Doğu Akdeniz olmak üzere, Ege'de, Kıbrıs'ta,Suriye'nin Kuzey'inde Türkiye'yi tehdit ettiğini, Mehmetçiğin katili PKK'yı silahlandıklarını, Türkiye'de iç kargaşa çıkartmayı amaçladıklarını yazmıştım.
Gerçekten ülkemiz ABD ve NATO'nun çok büyük saldırısı altındadır.
ABD ve NATO için Rusya neyse Türkiye odur.
Hatta Batılı ülkelerin temsilcilerinden" Türkiye'nin İran'dan bile daha tehlikeli olduğunu" ima eden demeçleri kayıtlara geçmiştir.
Esas yazımın konusu bu değil ama daha önce birçok yazımda; Türkiye ile birlikte AK Parti ve Sayın Erdoğan'ın da hedefte olduğunu açıklamaya çalıştım.
ABD ve diğer emperyalist kuvvetler, AK Parti'yi bizzat hedefe koymuştur. Bunu AK Parti'yi içeriden dejenere ederek ve içeriden yıkma yöntemiyle yapmaya çalışmaktadırlar.
Maalesef 70 yıllık NATO birlikteliğimiz Amerikan etki ajanlarının içimize yuvalanmasına yol açmıştır.
He partide var olan Amerikan etki ajanları, 15 Temmuz gibi çok önemli bir süzgeçten geçmemize rağmen bugün bile her partide etkinlikleri oldukça fazladır.
Aslında bu durum bile 15 Temmuz'un bir son değil, başlangıç olduğunun kanıtıdır.
Amerika ve FETO ile savaşımız devam etmektedir!
Diğer taraftan Türkiye'nin mecburiyetleri Batı'dan kopuşu zorlarken, Türk Milleti, ABD ve Batılı ülkeleri istemezken, halen kıblesi Washington olan belli bir kesim varlığını sürdürmektedir.
Yazımızın konusu bu değildir ama liyakatsiz insanları kimler önemli mevkilere getirmiştir ayrı bir çalışma konusudur.
Ancak Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Batılı emperyalistler ile savaşımızın sigortasıdır.
Erdoğan, Türk Cumhuriyetleri ile yürüyerek büyük düşünmektedir.
Herkes emin olsun ki; Amerika'nın etki ajanlarına rağmen Türkiye, Asya'da yeni bir odak merkezi haline gelecektir.
Erdoğan'ın açıklamalarını bu yönde okumak çok önemlidir.
Yazımın sonuna yaklaşırken, kendi içimizde ırk,cins,mezhep ve siyasi görüş ayrımı yapmadan "birlik ve beraberlik "içinde olmamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Farklılıklarımıza rağmen "birlik" içinde olmanın zamanı gelmiştir!
1. Aleksandır Dugin'in açıklaması https://www.tum-haberler.com/haber/alexander-dugin-bati-ile-flort-ederseniz-bedelini-odeyeceksiniz-24867