Türban yasağını desteklemenin bedeli

Kadim Ülker Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

“Türban özellikle Türkiye’de yasaklanmamalıdır, serbest bırakılmalıdır” dediler de geri adım atmadılar. “Türkiye’nin sorunu buraya taşınmamalıdır” düşüncesini savunurken problemi buralardan kaşıdılar. Yapmayın, etmeyin diyenlere de maço ve anti demokrat muamelesi yaptılar. Bir tartışmada düşüncemi dile getirmiştim de bana uzaydan gelmişim muamelesi yapmışlardı.

Hepsi kadın hakları konusunda siyaset uzmanı olmuştu. Bunlar siyasi yelpazenin solunda bulunuyorlardı. Sosyal demokratlardan, Yeşillere oradan komünistlere kadar uzanan siyasi bir çevrede yer alıyorlardı. Sağcılar bu konuya temkinli ve olumsuz yaklaşıyor, çekingen bir ret tavırları vardı. Bu tavırlarını çok da fazla açık etmiyorlardı. Kadın haklarını savunduklarını söyleyen sol siyasetçi hanımlar, zaman zaman seçimler öncesinde cami olarak bildikleri dernekleri ziyaret ediyorlardı. Bu ziyaretlerde kapıdan içeri adımlarını atmadan önce başlarını kapatıyor ve öyle giriyorlardı içeriye. Oylarını alana kadar bu müsamereye böyle devam ediyorlardı. Seçim sonrasında bir daha o mahalleye uğramıyorlar, konunun üstü örtülüyordu. Siyasetçiler oylarını almışlardı artık. Dernekler de lokallerine yapılan bu ziyaretlerle toplumda kabul görmüş olduklarını düşünüyorlardı.

Yıllardır artık türban sorunu kalmadı gibi görünüyor, konuyla ilgili tartışma ve konuşmalar olmuyor. İsteyen istediğini giyiyor ve takıyordu. Yabancılar ve Türkler ile herhangi bir makale veya haber gazetelere yansıdığında haber görseli olarak türbanlı ve gri mantolu kadın fotoğrafları kullanılması artık gelenekselleşti. Sahi gerçekten isteyen istediğini takıyor ve giyiyor muydu? Belki başka bir yazının konusu olabilir diyerek bu konuya ara verip Avusturya’da federal hükümetten bahsetmek gerektiğini düşünüyorum.

Bilindiği gibi Avusturya’da muhafazakâr Hıristiyan Demokrat Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile Yeşiller Partisi’nin oluşturduğu koalisyon hükümeti var. Bu koalisyon, hükümeti pamuk ipliğinin sağlamlığında tutmakta. Başka alternatif görünmediği için de hükümet kör topal gidiyor. Zaten dokuz eyaletin dokuzunda eyalet hükümetlerinin bulunması, federal hükümetin yokluğunu aratmayacaktır dersem, çok mu abartmış olurum bilmem. Yakın zamanda başbakanın ve başbakan yardımcısının adlarının skandallara karışması, hükümetin yeniden oluşması ve yeni bakanların göreve getirilmesi hükümetin varlığı veya yokluğunun, toplum nezdinde çok da önemli görünmediğini gösterdi.

İşte böylesi bir hükümet hakkında yeni bir tartışma konusu şubat ayının ilk haftasında gündeme oturdu. ÖVP ile Yeşiller’in oluşturduğu federal hükümetin gizli bir anlaşması basına yansıdı. Buna göre ÖVP’nin okullarda öğretmenlerin türban takmasının yasaklanması tasarısını onaylamaları karşılığında Yeşiller Partisi’ne bazı kurumlarda makam sözü verilmiş. Yeşiller Partisi başkanı ve başbakan yardımcısı Werner Kogler, konunun basına yansıması üzerine yaptığı açıklamada, maddenin unutulan bir pasaj ve önemsiz olduğunu dile getirdi. Bu açıklamanın ardından yine basına yansıyan haberlere göre, Yeşiller Partisi içinde konu, ciddi tartışma yarattı. Ancak haberlerde çok da ayrıntıya girilmedi. Ayrıntı yoksa, orada aslında basının yazdığının aksine ciddi bir tartışma da yok demektir. Rüşvet gibi bir konu parti içinde bu kadar kolay kapatılmamalıydı. Konun kolay kapatılması, bana bir zamanlar başka ülkenin sorununu kaşırken gösterilen tavırla kıyaslama gerektiğini düşündürdü. Yıllarca tartışılan konunun, aslında sadece işlerine geldiği zaman konuşulacak değerde olduğunu gösterdi. Bize de kimseye alet olmama dersini bıraktı.

Tüm yazılarını göster