Sol Parti'nin PKK/HDP çıkmazı

Murat İnce Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

SOL PARTİ'NİN SON HDP ÇIKIŞININ ANLATTIKLARI (2)

Vatan Partisi yıllardır PKK/HDP konusunda can alıcı uyarılarda bulunmaktadır. PKK'nın ABD/İsrail denetiminde ve onların devlet çıkarlarına göre konumlanan bir örgüt olduğunu bıkmadan usanmadan anlatmaya çalıştı. PKK, sadece ABD/İsrail ile değil diğer pek çok emperyalist devletle ve Yunanistan gibi bazı ülkelerle sıkı ilişkiler kurdu. Bu ilişkiler ağı içinde sol partilere emperyalizme biat mikrobunu bulaştırdı.

Sol Parti adını alan ÖDP'nin tarihine baktığımızda "orta yolcu" tavrın sürdürüldüğünü ve istikrarlı bir yönelim benimseyemediklerini görüyoruz. Bir yanda tavır korken diğer yandan açık kapı siyaseti yürütmeleri zayıflıklarının boyutunu göstermesi bakımından ilginçtir. "Yetmez ama evet" demek istiyoruz ama bu cümlede kirletildi. O nedenle Alper Taş'ın doğru değerlendirmelerine evet ama yetmez diyelim!

Alper Taş'daki ikircikli tutuma kendi sözleri şahittir: "Kürt sorununun çözümü, demokrasi ve barış gibi hedeflerde Kürt hareketiyle (PKK.Mİ) yan yana gelmemek gibi bir meselemiz yok. ÖDP sürecinde de bunun çok somut pratiklerini sergiledik. Bugün de Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü konusunda, eleştirilerimizle birlikte Kürt hareketinin yanında olduk. Çözüm sürecine de pozitif yönden baktık. Sürecin getirebileceği bazı sıkıntılara da işaret ettik ama solun önemli bir kısmında milliyetçi bir eğilim baskınken, biz asla böyle bir zemine düşmeyerek çözüm sürecini destekledik. Kürt sorununun AKP’yle bile olsa, çözülmesinin her iki halk açısından hayırlı olacağını söyledik ama aynı zamanda AKP’nin niyetini de sorguladık, ortaya koyduk. Demokratik, barışçıl mücadelede bir kopuşumuz, farklılığımız yok."

PKK KÜRT ULUSAL HAREKETİ DEĞİLDİR

Dünya çapında sağa kayışın miladı olarak görülen 1980, aynı zamanda neoliberalizmin sola sirayet etmesinin de başlangıcı olarak görülebilir. 1975 Hindiçinindeki üç devrimin ardından adım adım sosyal mücadelelerin yerini ulus/devletlerin parçalanması ile etnik ve dini çatışmaların aldığını gördük. Dikkat edilirse ülkemizde 1965'de sessiz sedasız Sait Elçi'nin önderliğinde 5 kişinin katılımıyla Diyarbakır'da kurulan Kürtçü T-KDP'ye rağmen kimse Kürtçülüğe rağbet etmemiştir. DDKO'yu saymazsak bölücü örgütlerin sahaya çıkışları 1975 sonrasına rastlar. Tarihleri ve ortaya çıkışları başka bir yazının konusu olmak üzere TKSP, KUK (T-KDP içinden. 1977), KAWA, PPKK, Rızgari/Ala Rızgari, Tekoşin vb örgütler 1980 sonrası PKK'nın güçlenmesiyle beraber bazıları tarihe karışmış ve kalanlarda marjinalleşmiştir. PKK'nın emperyalizme dayanarak güçlenmesi dünya ve dolayısıyla Türkiye'de ki koşullarla ilişkilidir.

Alper Taş PKK'nın gelişme sürecine öznel yaklaşmakta ve dar örgüt çerçevesinde sorunu ele almaktadır. Bu yaklaşımın izlerini son röportajda da görüyoruz. Taş şöyle demektedir: "1980 sonrasından itibaren Kürt hareketiyle Türkiye sosyalist hareketleri arasında eşitsiz bir gelişme var. Türkiye sosyalist hareketinin en büyük gücü olan Devrimci Yol, 1984’te bütün merkezi ilişkilerini bitirirken, Kürt silahlı isyanı başladı. Dünyada sosyalist hareketler çözülürken kimlik hareketlerinin daha gelişkin bir düzeye sıçraması, Kürt siyasi hareketinin de toplumsallaşması, büyümesi, gelişmesi ve giderek ideolojik kimliğini farklı bir politik çerçeveye adapte etmesi tanık olduğumuz gelişmeler. 1980 öncesinde Türkiye sosyalist hareketi güçlüyken Kürt ulusal hareketi zayıftı. 1980'lerden sonra tersi oldu. ÖDP’nin kuruluşundan itibaren önem verdiğimiz esas nokta, Türkiye sosyalist hareketinin bağımsız bir özne, bir toplumsal, siyasal güç olarak kendisini evriltmesiydi. Bunun için örgütsel manada Kürt siyasi hareketiyle de bağımsız bir ilişkinin gerekli olduğuna inandık. Bunu Kürtlerin ihtiyaç ve taleplerinden kopuk bir mücadele anlamında düşünmedik ve öyle bir yola da girmedik."

Yalnız, Alper Taş'ın  "Kürt siyasal hareketinin toplumsallaşması" cümlesinin PKK'ya uymadığını, "Kürt meselesini" uluslararası sorun haline dönüştürmek için zaman kolladığını  bilmemiz gerekiyor. Bir örgütün döneme özgü güç kazanmasını toplumsallaştığına yormak çok doğru olmasa gerek! Tabi meseleye nereden baktığınıza da bağlı. "Türkiye sosyalist hareketinin bağımsız bir özne" olmasına itirazımız yok! O zaman Sol Parti vakit kaybetmeden PKK/HDP ile olan tüm ilişkilerini ya da olumlu yaklaşımını kökten değiştirsin. Aksi halde kurdukları cümlenin bir değeri, ağırlığı yoktur.

ÖDP'nin kuruluşundaki bileşenlerin ayrılması örgüt açısından kötü değil iyi olmuştur. KSD'sinden (TKKKÖ), Ufuk Uras ve Veysi Sarısözenine kadar pek çok döneğin gitmesi süreç içerisinde Sol Partiye dönüşen ÖDP'yi yeterli olmasada PKK/HDP ekseninden çıkmasının kapısını aralamıştır!

"HDP’NİN GÖLGESİNDEKİ BİR SOSYALİST HAREKET GELİŞEMEZ"

İrfan Aktan'ın en can alıcı sorularından birinide , "Kürt hareketine yaklaşımları dolayısıyla “kraldan çok kralcı” dediğiniz ÖDP’den ayrılan sosyalistlerin sizi eleştirirken öne çıkardığı “Türki reflekslere” kapılma yönündeki okumaya ne diyorsunuz?" oluşturmaktadır. Soruya Alper Taş şöyle yanıt veriyor: "Elbette bizim de eksik olduğumuz noktalar var ama meseleyi “Türki reflekslerle” açıklamak doğru olmaz. Ama ayrılan sosyalist arkadaşlarınki, “Kürdi reflekslerle”, kraldan çok kralcılık yapmaktı. Böylece hak etmediğimiz bir tartışmanın içine çekildik ve Kürt hareketiyle nasıl ilişki kurulacağına dair, bizce asli olmaması gereken bir mesele üzerinden ÖDP projesi akamete uğradı. Oysa biz her zaman Türkiye sosyalist hareketinin bağımsız politik çizgisiyle kendisini güçlendirmesi ve Kürt siyasi hareketiyle demokratik ilişkilerini bu çerçevede düzenlemesini savunduk. Bugün için de aynı fikirdeyiz. Kürt hareketinin gölgesinde değil, o gölgenin dışında güçlenmiş bir sosyalist hareketin Kürt hareketine de daha büyük bir faydası olacağını düşünüyoruz. Bugün de HDP’nin gölgesi altındaki bir Türkiye sosyalist hareketinin gelişemeyeceğine ve Kürt hareketine, Kürt halkına güçlü bir destek, dayanışma sağlayamayacağına inanıyoruz."

Alper Taş'ın yanılgılarının başında PKK'nın ABD emperyalizminin beşinci kolu olduğunu görmek istememesi ve Kürdümüzü PKK/HDP'le eşdeğer görmesidir. PKK, bugün ne Kürdümüzü temsil etmektedir ve ne de Kürt ulusal hareketi tanımını hak etmektedir. Alper Taş ve Sol Parti bu anlayışı sürdürdüğü müddetçe "PKK/HDP'nin gölgesinden" kurtulamaz. Türkiye halkını etnik kökene göre tanımlamak ve siyasetin malzemesine dönüştürmek doğru değildir. ABD/AB emperyalist devletleri Türkiye'yi etnik ve dini kökenine göre tarif ederek bölücülüğü kışkırtmaktadır. İyi niyetlede olsa Türk/Kürt ayrımını körükleyecek söylemlerden uzak durulmalıdır. Sol Partiyi yeniden devrimciliğe yakışan sözcükleri kullanmasını ve Mahir Çayan'ın birlikçi tahlillerine dayanmalarını samimiyetle öneriyoruz!

Sol Partide önemli etkiye sahip Alper Taş çok haklı ve doğru olarak şunları söylemektedir: "Fakat Kürt hareketinin ÖDP içine kanca atmasını Ufuk Uras örneğinde de gördük. Türkiye sosyalist hareketi bu tür müdahalelerle paralize edildi, dağıtılmaya çalışıldı. Bütün samimiyetimle ve açıklığımla söylüyorum ki, Kürt siyasi hareketi de (PKK. Mİ) eşit bir ilişkiye hem hazır hem de razı değildi."

Yukarıdaki cümleye rağmen hala PKK'ya olumlu gözle bakmak doğru mudur? CİA/MOSSAD başta olmak üzere pek çok istihbarat kuruluşlarıyla içli dışlı olan bir örgütü olumlamak Sol Partiye hiç bir şey kazandırmadığı gibi kaybettiriyor. Bu gerçeği görmeden bir milim ilerlemeleri mümkün değildir. PKK'nın sol örgütleri havuzlamasındaki söylemlerinin başında "ezilen ve sömürgeleştirilen Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkına kavuşmasına" karşı çıkanları ihanetçi olarak nitelemesi ve psikolojik baskı uygulamasıdır.

Eğer, Sol Parti HDP'nin gölgesinde kalmak istemiyorsa, o zaman PKK'ya "Kürt siyasal harketi" gibi yakıştırmalardan kurtulması ve cepheden karşı tavır alması gerekiyor. İkircikli yaklaşımların devamı halinde ise erime devam edecektir. PKK'ya destek Amerikan emperyalizmine, İsrail siyonizmine destek anlamına gelir ve başka bir anlamıda yoktur. HDP'nin savunulması ile PKK ve Amerikan emperyalizminin savunulması birdir. 

PKK/HDP'yi şundan dolayı desteklemiyorum ama, şöyle olduğunda destekliyorum gibi tutarsız tavırların hiç bir getirisi yoktur. Bakalım, görelim tarzı yaklaşımlar iki arada bir derede kalmanın başka bir yoludur. PKK ile tüm yan kolları düşman kampın içindedir ve başka bir kategoriye sokularak değerlendirilemez.  Sol Parti Kürdümüz ile PKK başta olmak üzere bölücü örgütleri aynı kefeye koymaktan vazgeçmelidir. Yozgat'ın ötesini bölücülere terk etme yanlışından dönülmesi de sorun olarak Sol Parti'nin önünde durmaktadır.

UFUK URASTAN GERİYE KALAN

PKK, ÖDP'yi Ufuk Uraslar, Veysi Sarısözenler ve benzerleriyle nasıl böldüyse, aynı şekilde diğer sol örgütleri de bölerek çoğunu kapıkuluna dönüştürdü. Peki bu gerçeği dile getiren Alper Taş ve arkadaşları neden hala PKK/HDP'ye dostça yaklaşımlarını sürdürme inadını devam ettiriyorlar? Bunun bir anlamı olmalı ve Alper Taşlar buna açık yanıt vermelidir. Şu saatten sonra PKK/HDP ile yan yana görünmek bile sosyalizme yapılacak en büyük kötülüktür! Şayet bu olgu her şeye rağmen görmezden geliniyorsa orada bir mesele var demektir.

Sol Parti hala HDP'yi savunuyorsa bunda Ufuk Uras'ın yadsınamaz payı var. Ufuk Uras gibiler görev adamıdır ve verilen vazifeyi yerine getirmekle memur edilmişlerdir. Onlar, solu sol olmaktan çıkararak neoliberalizmin, bölücülüğün, karşı devrimciliğin, emperyalizmin payandasına dönüştürmekle görevlidirler ve bu görevi yerine getiriyorlar...

(Devam edecek)

Tüm yazılarını göster