Varlık akbabaları

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Varlık Fonu’nun ilk kurulduğu zamanlarda bir noktaya itiraz etmiştim. Eksi bakiyeyle varlık fonu kurulmasının tehlikeli olduğuna, bunun Türkiye’yi Düyunu Umumiye’ye kadar götürebilecek riskler barındırdığına dikkat çekmiştim.

Sistem dünyada da uygulandığı belirtilerek hayata geçirilmişti ama temel yaklaşım tamamen göz ardı edilmişti. Uygulanan formül artı veren ekonomilerde, dıştan kaynak kullanmak yerine, kendi kaynaklarını devreye sokmakla ilgili.

Yani düz mantık bakarsanız, ülkedeki tasarruf ve mevduat oranlarınız ekonominizi döndürmeye yetiyorsa, dışarıdan kaynak aramak yerine kendinize borçlanmayı tercih etmeniz akıllıcadır.

Ama eksi bakiye bir ekonomide, sürekli açık veren bir yapıda ve bağımlı hale getirilerek dolarize edilmiş bir ortamda bunu yaparsanız, oluşturduğunuz varlık fonuyla ancak elektrik faturasını ödemek için evdeki televizyonu satan insan durumuna düşersiniz.

Şu anda Varlık Fonu’nun içerisinde, Cumhuriyet tarihi boyunca oluşturduğumuz tüm değerler var. Bunları kendi projelerimizin finansmanı için kullanamıyoruz. Kullanırsak görev zararına neden oluyorlar. Neden? Çünkü ekonomi eksi veriyor.

Önce bunları teminat göstererek borç para aramaya yöneldiler; ama gerekli ilgiyi görmedi. Şimdi sıra varlık fonu şirketlerinin hisselerini satmaya geldi. Neredeyse denetlenemeyen bu yapı, ne yazık ki içine atılan şirketi de zarar eder hale dönüştürdü. Zira meseleyi kurgulama biçimi finansman yapısından dolayı baştan yanlıştı.

Geldiğimiz noktada ne yazık ki korkulan noktaya doğru adım adım gittiğimiz gözüküyor. Ekonomik bakımdan açmazlarınız arttıkça, yurtdışı alıcıların daha da pervasız ve küstah davrandığına şahit oluyoruz.

Katar’ın tavrı zaten malûm. Ama örneğin Birleşik Arap Emirlikleri’nin basın toplantısındaki tavrını hatırlayın. Dışişleri Bakanları düzeyinde yapılan ortak basın toplantısında Türkiye’nin ekonomik olarak zor durumda olduğu ve oradaki fırsatları değerlendirdiğini söyleyen bir yabancı Bakan gerçeğine şahit olduk.

Bu apar topar düzeltilmeye ve üzeri kapatılmaya çalışıldı. Fakat Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun o anki müdahalesine rağmen, yabancı Bakan’dan bir düzeltme gelmedi.

Gelmedi çünkü meseleye kesinlikle böyle bakıyorlar. Nereden mi anlıyoruz? Zira ısrarlılar. Şimdi o haberin ilgili bölümünü noktasına virgülüne dokunmadan aktaracağım.

“Financial Times, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) kamu yatırımlarını yöneten varlık fonu ADQ’nun CEO’su Muhammed Hasan el Süveydi ile gerçekleştirdiği bir röportajı yayınladı. Süveydi “Türkiye Varlık Fonu ve portfolyolsunda bulunan şirketlerle süren görüşmeler” yapıldığını itiraf etti.

ADQ CEO’su Süveydi, İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Financial Times’a verdiği demeçte, Türk Lirası’ndaki düşüşün bazı fırsatlar sunabileceğini ifade ederek uzun vadede yatırım için “harika bir zaman” olduğunu söyledi.

Süveydi birkaç fırsatı değerlendirmek için Türkiye Varlık Fonu’yla (TVF) görüştüklerini dile getirdi. BAE’li yönetici, bunlar arasında TVF bünyesindeki şirketlerin de olduğunu, TVF elinde bulunan paraya sıkışmış zor durumdaki bazı şirketleri incelediklerini sözlerine ekleyerek, “Türkiye Varlık Fonu ve portfolyolsunda bulunan şirketlerle süren görüşmeler” olduğunu ifade etti. Süveydi, “zor durumdaki bazı varlıklar için kalkınma sağlayacak birkaç platform geliştirmek için seçenekler değerlendiriyoruz” dedi.”

Bunun anlamı çok açık. Zor durumdaki şirketlerden potansiyeli ve pazarı olanları almanın hesaplarını yapıyorlar. Üstelik Türkiye’nin bu güzide şirketlerine de batan geminin malları muamelesi yaparak.

Artık kendileri mi talip, yoksa göbekten bağlı bulundukları batı ekonomileri onlarını kullanarak Lozan’daki kapitülasyonların rövanşının mı derdinde bilmek mümkün değil.

Ama gerçek var ki varlık akbabaları, yıllardır yapılan iktisadi hatalar nedeniyle varlıklarımızın üstünde dönüp duran pozisyona geldiler. Sizce de çok geç olmadan bu yoldan dönmek daha sağlıklı değil mi?

Tüm yazılarını göster