Ayıkla pirincin taşını

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Öyle bir Perşembe gününü geride bıraktık ki, eş zamanlı getirilip faiz etkisinin gündem dışı sağlamaya yönelik bir operasyon mu ararsınız, asgari ücreti arttırıyormuş gibi yapmayı mı, yoksa yurtdışından gelen bir kararın FED kararının üzerine tuz biber ekmesini mi konuşmak gerekiyor bilemedim.

Belki de hepsini birbirine bağlamak lazım. Çünkü birini diğerinden ayırmak çok mümkün gözükmüyor. Öncelikle asgari ücretten başlayalım. Yeni rakam 4 bin 250 TL oldu.

Meselenin açıklanma merasimi dramatikti. Muhatapların devre dışı kaldığı, tam bir şova dönüştürülen, dışı forma içi sorma cinsinden açıklanan rakamla, memnuniyet algısı yaratmak istenilen bir fotoğraf.

Diyeceksiniz ki 4 bin 250 TL olmuş bir asgari ücret ile önemli bir atılım yapıldı; daha ne istiyorsun? Rakam iyi gözüküyor değil mi? Hatta düz hesap yüzde 50 artış yapıldığından söz ediliyor.

Oysa artış sadece yüzde 36. Yani yeniden değerleme oranı kadar. Zira bir önceki asgari ücret AGİ dahil 2 bin 825 TL idi. Açıklananda Asgari Geçim İndirimi, AGİ devre dışı bırakıldı. Yani aslında 4 bin 250 TL’nin üzerine yaklaşık 400 TL’lik bir AGİ koyarsanız, yüzde 50’ye tekabül eder. Siz bu fiyatı AGİ’yi devre dışı bırakarak açıklarsanız, AGİ düşüldüğünde oran yüzde 36’ya denk gelir.

Şu an itibariyle bile yoksulluk sınırının yarısını bulmayan bu rakam, her şeye rağmen ilk bir kaç ay herkese nefes aldıracaktır. Fakat gerçek olan şu ki, son 4 ayda yapılan zamlar, çoktan bu farkı alıp götürdü bile. Yeni yılda gelecek her artış yine yıpranmaya ve satın alma gücünü düşürmeye devam edecek.

Dolar bazında baktığınızda zaten 2021 yılının başıyla kıyaslandığında asgari ücretten 100 dolar çalındı. Dolar / TL kurundaki yıpranma, bunun kısa sürede daha da aşağılara gitmesine neden olacaktır.

Nitekim Merkez Bankası’nın ısrarcı faiz düşüşü, bir gün önce FED’in, aynı gün Avrupa Merkez Bankası’nın varlık alımlarını azaltmayı sürdüreceğini açıklaması ve dünyada artan enflasyonla faiz artışları dönemine girilmesi, yılın ilk yarısı olmadan asgari ücreti yükselen dolar kuruyla birlikte yine kuşa çevirecektir.

Peki iş burada bitti mi? İstisna kabul edilen 450 TL, zaten her yıl vergi dilimine girip, sonra bir yasal düzenlemeyle vergi dışı bırakılan asgari ücrette sadece baştan önlem alındığını anlatan, yani işveren tarafına bir destek sunmayan başlık olarak ortada duruyor.

Bu maliyetlerle 2022 yılının en geç ikinci ayından itibaren yükselen işsizlik, kayıt dışına kayan istihdam sahası ve belki de yine mültecilerin çalıştırılıp, Türk vatandaşlarının işsiz kalması gerçeğini önümüze getirecek.

Nitekim TOBB Başkanı yaptığı ilk açıklamada, işveren kesimini de rahatlatacak düzenlemelerin beklendiğini kibar bir dille hatırlattı. Şimdi tüm bu fotoğraf içerisinde meselede sadece 4 bin 250 TL’ye takılıp kalırsak, 3 – 5 ay sonra çok ağlarız.

Çünkü bu sözde fedakarlık aynı zamanda yeni zamların da bahanesi olarak kullanılacaktır ve ‘siz istediniz yaptık, bunun da bütçede bir bedeli olacak’ denilecektir. Geleceği söylenen ek bütçe hazırlığı da bunun en açık kanıtı.

Şimdi bir kaç gün bu bahar havası devam eder. Sonra yine hayatın gerçekleriyle bu maaşın aslında yetmeyeceği, buna rağmen işverenin de maliyetlerini karşılayamayacağını anlayacağız.

Özetle bir müsamereye çevrilen ve bu sayede Merkez Bankası’nın yanlış tutumundaki ısrarın gizlenmeye çalışıldığı fotoğrafın boyası çabuk düşer. İşte o zaman yine başladığımız noktaya gelip herkesin şu soruyu sorduğunu göreceksiniz: Neden geçinemiyorum?

[email protected]

Tüm yazılarını göster