FED diyor ki...

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Merkez Bankası’nın yılın son faiz kararını açıklamasından bir gün önce ABD’den beklenen açıklama sürpriz olmadan geldi. Sürpriz olmamasının altını çiziyorum; zira bir çok finans piyasası mensubu, tersine bir hamlenin gizli ümidi içerisindeydi. Ama olmadı...

Çünkü ortadaki eğilim aylar öncesinden FED başta olmak üzere dünya ekonomilerini bu gerçekle yüzleştiriyordu. Her ne kadar enflasyonun geçici olduğu söylemleriyle iyimserlik yaratılmaya çalışılsa da, her zaman olduğu gibi ekonomi gelip gerçeği ortaya koyarak son sözü söyledi.

FED faizleri sabit bıraktı ama 2022 yılı için son derece kritik bir eğilimi de dile getirmek zorunda kaldı. Varlık alımlarında kesinti miktarının 30 milyar dolara çıkmasından ya da iki yıl içinde 6 kez faiz arttırma olasılığını dile getirmesinden bahsetmiyorum.

Bunlar zaten bilinenlerdi. Fakat boyut atlatarak sürecin en az iki yıl daha olacağını söylemesi, yani meselenin 2023’e de sarkacağını açıklamasıyla, varlık alım miktarlarını azaltmada el yükseltmesi bilinenin üzerine koyduklarıydı.

Ne var ki FED Başkanı Powell’ın açıklamaları daha başka dip mesajları da içeriyordu. Mesela enflasyonun geçici olduğu ibaresinin kalkması, dünya ekonomisinde önümüzdeki en az 2 yıl sadece finansın değil, tüketimin de frenlenmesi adına hamlelerin geleceğini anlatıyordu.

Bu durum, bizim gibi tüm umudunu ihracat gelirlerine bağlamış ülkeler için çok da hoş bir haber değil. Hoş olmadığı kadar iyi okunması ve tedbir alınması gereken noktaları da barındırıyor.

Mesela Cemil Ertem’in açıkladığı ekonomide yeni (!) programın büyük sapmalara gebe olduğunu anlatıyor. İhracatta birim gelirlerin sıkıntıya uğraması yüksek ihtimaller arasına giriyor.

Yani ya adetçe daha az satsanız da, birim başına daha çok para kazanacağınız işler yapmak zorundasınız ya da teknoloji, iklim gibi konularda dünya ölçeğinde yeniliklere imza atmak durumundasınız.

Her ikisinin de şapkadan tavşan çıkar gibi olmayacağı belli. Bunun için yapısal dönüşümlere ihtiyaç olduğunu söylemek gerekiyor. Yapısal dönüşümün de finanse edilmesi gereken bir süreç olacağı açık.

Yine bize dönersek vatandaşından firmalarına kadar herkesin dönebilme kabiliyetini yitirdiği bir ortamda içte finansman ihtiyacı şiddetlenecektir. Bunu sübvanse edilmiş finansla sunmaya kalkmanız için de kamunun cebinin sağlam olması gerekiyor.

Yine FED’in açıklamalarını doğru okursak, ekonomisini döndürmek için her yıl ortalama 200 milyar dolar nakit paraya ihtiyacı olan Türkiye’nin bu parayı bulamayacağı, bulsa da çok pahalı olacağı, swap bataklığına daha çok saplanma riskinin, ekonomi yönetiminin eğilimleri doğrultusunda artacağı, günün sonunda da tüm kıymetlerin toplandığı Varlık Fonu’nun üzerindeki riskin artacağı anlaşılıyor.

Yine FED Başkanı’nın şu ifadesi çok anlamlı: “Kimse ekonominin gelecek yıl veya sonrasında nerede olacağını şu anda bilemez.” Demek ki uzun bir belirsizlik sürecine giriyoruz ve ders çalışmayan ekonomilerin daha çok hasar göreceği, eski faturalarının da kabararak önlerine geleceği bir döneme hazır olmak durumundayız.

Dikkat çekici son bir ifade daha var: “Ücretlerdeki güçlü yükseliş enflasyon artışında büyük bir faktör değil.” Asgari ücreti bir türlü açıklayamayan ülkemiz adına iyi okunması gereken bir vurgu. Vatandaşını pandemide maddi olarak yalnız bırakmamış bir ülkenin FED Başkanı bunu söylerken, yurttaşın enerji ve gıda harcamalarını yok sayarak faiz düşürmüş bir yapı olarak TC Merkez Bankası Başkanı’nın ne anlatacağını merak ediyorum doğrusu.

Kararların ve konuşmanın tümüne baktığınızda ise bir gerçek daha ortaya çıkıyor. Yaşanan ekonomik sıkıntıların hiç biri bir dış güç, spekülatör ve benzeri bir yapının eseri değil. Onlar bu ortamdan yararlanmak istiyor olabilir mi; olabilir.

Ama ne yaşıyorsanız ve ne yaşayacaksınız; bu dünyadaki sıkıntılara ilave olarak yaptıklarınızın ya da yapmadıklarınızın, doğrularınızın ya da yanlışlarınızın eseri olacak. Bilmem anlatabildim mi?

Tüm yazılarını göster