Noel yaklaşıyor. Stockholm şehir merkezine ve banliyö meydanlarına ormanlardan kesilerek getirilen dev çam ağaçları yerleştirildi, ağaçlar yukardan aşağı ışık kolyeleriyle bezendi. Meydanlara ışıklı dev sığın geyiği heykelleri yerleştirildi. Şehrin trafiğe kapalı yolları ve meydanları Noel’e hazırlanırken, Stockholm, iyice kısalan günlere inat ışıltılı görüntüsüyle güzelliğine güzellik kattı.
Bu arada televizyon kanalları da Noel’i tüketim şölenine çevirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Reklamların ortak teması, hediye paketi sayısı artıkça artan mutluluklar! İsveç gibi bir sosyal refah devletinde yaşayan çocuklar için seçilen semboller renkli ve albenisi yüksek oyuncaklar, giysiler, mutluluk fışkıran ışıltılı ev ortamları, süslü çamlar ve tabii tombul, sevimli ve güler yüzlü bir Noel Baba ile geyiklerin çektiği kızağı…
İsveç’teki tüm çocuklar reklamlardaki gibi mutlu değil. Aileleri ve yaşantıları da öyle pırıltılı, süslü ağaç-Noel Baba temasına hiç uygun değil! Neden? Çünkü İsveç’te bir yandan adım adım sosyal refah devleti yıkılırken yerine sınıflar arası uçurumun arttığı, göçmenlerin ötekileştirildiği, göçmen eşittir sorun algısının yerleştirildiği bir toplum gelişiyor. Özellikle yeni gelen göçmen çocukları göç travması bir yana göçtükleri toplumda yer bulamamanın ve kabul görmemenin verdiği acıyla, değil Noel’i, doğum günlerini dahi kutlayamıyor. Çetelerle özdeşleştirilmeleri ve kolektif suçlu olarak damgalanmaları da cabası.
Diğer yandan televizyonlara birbiri ardına reklam veren yardım kuruluşları ve uluslararası kuruluşların İsveç şubeleri tarafından, birbiri ardına dayanışma vurgusuyla yapılmış reklam filmleri paylaşılıyor. Amaç halkın Noel’le birlikte canlanan “hayır” duygularını harekete geçirmek. Çünkü Noel, tıpkı bizim dini bayram günleri gibi, halkın hayır yapmaya özendirildiği, cüzdanlarını açtığı bir dönem. Noel’in her bir eve huzur getirmesi, mutluluk ve ışık saçması, kalbini sevgiyle doldurması, umut olması dileğiyle yapılıyor bu yardım çağrıları.
Söz konusu “hayır” olunca bu kez reklam filmlerinde ya da fotoğraflardaki ortak tema rengarenk hediye paketleri, pırıltılı çam ağaçları, sevimli Noel Baba ve geyikleri olmuyor tabii. “Ötekiler” ve onların yoksulluğu, çaresizliği başrolde oluyor. Çölün ortasında aç olduğu her halinden belli bir çocuk, etrafı çitlerle çevrili bir göçmen kampında yaşam mücadelesi veren bir anne ve çocukları, okula gidemeyen çocuklar. Örneğin “Uluslararası Çocukları Koruyun” örgütünün İsveç şubesi 3 farklı Noel paketi sunuyor. Savaş ve doğal afetler nedeniyle evini terk etmek zorunda kalan ailelere yönelik yiyecek paketi, bir kişi için su ve yiyecek yardımı, yeterli beslenemeyen ve acil gıda yardımına ihtiyaç duyan çocuklara verilmek üzere sıvı protein paketi seçilebiliyor. Video filmlerinin esas teması dünya çocuklarının tıpkı İsveçli çocuklar gibi mutlu olabilmesi.
Tam “aman ne kadar güzel, dünya çocuklarını düşünenler var” diyecekken, İsveç’in ABD ve diğer Batılı güçlerle birlikte bombaladığı Libya’daki çocukları, Afgan çocukları düşünüyoruz. Yemenli, Suriyeli, Iraklı çocukları düşünüyoruz. İsveç’in savaşan ve çatışma içerisinde olan ülkelere satmaması gerektiği halde sattığı, hatta rüşvet vererek üçüncü ülkeler üzerinden sattığı, yüksek teknoloji ürünü silahları ve o silahların öldürdüğü, dünya çocuklarını düşünüyoruz. Yerinden yurdundan edilip göç yollarında Akdeniz’de boğulan yüzlerce çocuğu, Aylan bebeği düşünüyoruz.
Diğer yandan her yıl toplanan paralarla ilgili raporlar yayınlanıyor. “Hayır” paralarının yarısından çoğunun yardım kuruluşlarının yöneticilerinin, yönetim kurullarının, çalışanların maaşları ve yönetim giderleri için kullanıldığı ortaya çıkıyor. Yardım paralarına tamah edenler her yerde!
Çocuk hakları evrenseldir. İsveçli çocukların sahip olduğu haklara İsveç’teki göçmen çocuklar da sahip olmalıdır, dünya çocukları da. Koca göbekli Noel Baba’nın arkasına sığınmayın, o koca göbek dahi çifte standardınızı perdelemeye yetmiyor.