Sanayileşmeyle beraber Avrupa’da çeşitli sorunlar kendisini hissettirmeye başlar. Avrupa’nın merkezindeki Avusturya bu sorunların dışında kalamaz. Avrupa’da o sorunların çözülebilmesi için kadınlar harekete geçer. Sadece kadınları da ilgilendirmeyen bu sorunların başında iş koruması, çalışma şartlarının esas olduğu sosyal sorunlar, adil ödeme, kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik geliyor. Kadınlar esas olarak çalışma hayatının iyileştirilmesi konusunda mücadele ederler.
Almanya sınırları dahilinde 1907 yılı itibarıyla yetişkin kadınların yüzde 28'i çeşitli işletmelerde çalışmaktadır. O yıllarda üç milyon kadın ev hanımı iken, 400 bin kadın, ticari ve sanayi işletmelerinde ter akıtmaktadır. Bu 400 bin kadının 44 bini evlerinden çalışırken, 34 bini çamaşırcı ve 60 bin kadarı ise terzi ve dikişçi olarak emek sarf etmektedir. İkinci dünya savaşı yıllarında kadın çalışanların sayısı ise ciddi oranda artmıştır.
SAVAŞTAN SONRA ÇEŞİTLİ REFORMLAR YAPILDI
Savaş yılları sonrasında 1960 ile 1970 yıllarında Avrupa'nın Almanca konuşan ülkelerinde de kadın hakları konusunda çeşitli reformlar dikkat çekmiştir. Bunlardan bazılarına dikkat çekelim:
1966 yılında Doğu Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde “Erkeklerin çalışmaları, kadın eşlerin mesleki ve toplumsal yaşamını planlayacak ve düzenleyecek şekilde olmalıdır.” şeklinde Aile Yasası kapsamında değişiklik yapılır.
Avusturya’da ise 1975 yılında yapılan reform ile kadın ve erkeğin her alanda eşitlenmesini öngören yasa değişikliğine gider.
Almanya’da ise 1958 ile 1977 yılları arasında bir dizi değişiklik kararları alınır. Bu kararlardan birinde kısaca, eşlerin karşılıklı onayı ile evde ve çalışma hayatında eşittirler denilir.
Günümüz Avrupa’sında ise sosyal politik çalışmalarda ayrıca eşitlik, taciz, cinsellik ve ücret farkı konusunda çalışmalar yapıldığı bilinmektedir.
Avusturya’da da 1950 yılından sonra çok çeşitli konularda özellikle kadın hakları konusunda gelişmeler olmuştur. Bunlar sırasıyla:
1957 yılında doğum öncesi ve sonrasında altışar hafta (daha sonra sekizer haftaya çıkarılmıştır) olmak üzere paralı lohusalık izninin yürürlüğe girmesi. Sonraki yıllarda doğum izni ve ebeveyn izni de yürürlüğe kondu.
1975 yılında erkek ve kız çocukları aynı sınıfta derse girebilmeleriyle ilgili kararı alınır. 1975 ile 1978 yıllarında ise kadınlar evlendiklerinde eşlerinin soyadlarını alma zorunluluğundan muaf tutarken, çalışmak isteyen evli kadının artık kocasından izin alma zorunluluğu da kaldırılır.
'KOCAM İZİN VERMİYOR'
Kadının kocasından çalışmak için izin alma zorunluluğunun iptal edilmesine dair bir anekdot anlatılmaktadır. Çalışmak isteyen kadınlardan biri eşinden izin alamamıştır. Buna sinirlenen hanım doğrudan zamanın başbakanı Bruno Kreisky’i arar. Kreisky'nin sekreteri, başbakanın işi var, şimdi sizinle konuşamaz, sonra arayın gibi ifadelerle karşılaşmadan Avusturya’nın gelmiş geçmiş en karizmatik başbakanı ile konuyu konuşur. Başbakan Kreisky’e “Çalışmak istiyorum, ama kocam buna izin vermiyor, bana bir çare bulun lütfen.” der. Bruno Kreisky kadını dinledikten sonra, ismini ve telefon numarasını alır, kendisini arayacağını söyler. Bu konuşmadan üç ay sonra Avusturya parlamentosu çalışmak için kadının kocasından izin alma zorunluluğunu gören yasayı iptal eder. Bu durum yine başbakan Kreisky tarafından hanıma telefon ile iletilir. Böylece yetmişli yılların ortasında kadının çalışmak için eşinden izin alma şartı ortadan kaldırılmış olur. Henüz yetmişli yıllarda kocasından çalışmak için izin alan Avusturyalı kadın günümüzde çok önemli görevleri yürütmektedir. :D