Alsancak Stadı’nın açılışında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 yıldır hazırlandığı söylenen büyük ekonomik dönüşümü anlattı. Öncelikle bugüne ve geleceğe dair çok pahalı, telafisi zor bir hazırlık aşaması olduğunu söyleyebilirim.
Yani o stadyumda maça çıkacak bir futbol takımının, maç öncesi tekme tokat dövülüp sonra da zafer kazanmasını isteyecek kadar maliyeti ağır bir hazırlıktan söz ediyoruz. Ve mesele tamamen faiz eksenine indirilmiş vaziyette.
Öncelikle şunun altını çizeyim ki, kimse yüksek faiz ortamı istemez. Ama bazı şeylere sadece isteyerek ulaşamazsınız. Şayet sonsuz bir kaynağınız yoksa, gökten para yağmıyorsa, finansman için yurtdışına bağımlı hale geldiyseniz, paranın maliyeti diye bir kavramdan da haberdar olmanız gerekir.
Daha önce kullandığınız tüm finansmanı dağa taşı yatırıp borç yaptıysanız; insanları gerçek olmayan bir enflasyon ile ücretlendirip icralık hale getirdiyseniz; düşük kur yüksek faiz politikasıyla borca batırdığınız bir reel sektörünüz varsa, bu nedenle üretim yapınız da ithalata bağlı hale gelmişse niyetle bu işi çözemezsiniz.
Hedef şu sözlerle özetleniyor: “Şirketlerimiz hiç endişe etmesin; daha çok kazanacak. Çalışanlarımız daha iyi ücret alacak. Esnafımız daha iyi kazanacak. Ülkemizdeki bireylerin inşallah bundan sonraki süreçte eli bolluk içerisinde olacak.” Yüksek faize halkın da çiftçinin de ezdirilmeyeceği ekleniyor. Ekonomi programı da üretim, istihdam ve cari açık odaklı yürütülecek.
Şimdi tüm bu sözlere itirazı olan var mı? Hayır... Peki bunu nasıl sağlayacağız? Faizi düşürerek... Deniliyor ki biz faizi düşürelim siz kredi kullanın ve ülkeyi dönüştürün. Fakat borçlanma haddini doldurmuş bir reel sektör ve vatandaş gerçeği görmezden geliniyor.
Ayrıca bu faiz sübvansiyonu gerçekten karşılanacak mı; yoksa bütçe dengesi esas alınarak vergi, zam ya da benzeri yollarla yine halka mı ödetilecek? Çünkü bunu yaptığınızda ödeme ve geçim kabiliyetini yitirmiş bir kitleyi daha çok ezdirirsiniz.
Kimseyi ezdirmemekten bahsediyorsak; mesela asgari ücreti yoksulluk sınırının üstüne 11 bin TL’ye mi çıkaracağız? Bu durumda reel sektör nasıl ayakta kalacak? Cari açık probleminin temel nedeni olan dış ticaret açığını azaltmak için bir fotoğraf çekildi mi?
Yani hangi sektörleri ve üretimleri, nasıl destekleyeceğiz? Sonuçta gitmek istediğimiz nokta ve bu yolculuktaki olası sapmalara karşı eylem planı ne? Hadi ücretleri arttırdınız bunun enflasyon üzerindeki baskısını nasıl yok edeceksiniz?
Artan enflasyona inat faiz düşürmeye devam ederken, burada ortaya çıkacak olan kur maliyetini nasıl karşılayacak firmalar ve insanlar? Buna yönelik bir tedbir var mı? 2022 bütçesinin içinde üretime geçecek bir ekonominin, tarım ve reel kesim bazında bütçeden kullanacağı kaynağın giderlerin yüzde 7,5 düzeyinde olmasını nasıl açıklayacağız?
Velhasıl kelam ortada bir program falan yok. Daha kötüsü faiz düşürerek, insanlar, firmalar, esnaf ve çiftçiyi borçlandırarak bu işin içinden çıkabileceğini zanneden iktisat dışı bir anlayış söz konusu.
Bunu şu güçler bu güçler diye örtemezsiniz. Ekonominin kuralları var. Temenni değil, eylem ile yönetilir ve o eylemde ekonomi bilimini ve halkı göz ardı ediyorsanız; elde edeceğiniz tek şey daha büyük maliyet olur.
Birinin ekonomi yönetimine temenniyle planlı ekonomi arasındaki farkı anlatması gerekiyor. Yoksa yine eldekini satıp savıp, swaplar üzerinden daha çok borçlanıp, eksi 35 milyar dolar olan rezervleri daha da vahim noktaya getirip, işi içinden çıkılamayacak hale getireceğiz.
[email protected]