Türkiye fiyat girdabını konuşurken, sessizce stokçuluk üzerinden yeni bir fırtınaya mı hazırlanıyor? Bu soruyu tarihe not düşmek adına soruyorum. Çünkü Torba Kanun’da yapılan düzenlemeyi iyi anlamak gerekiyor.
Hazırlanan Torba Kanun’da Perakende Satış Yasası’nın 18. Maddesi’ni düzenleyen bir hazırlık da öngörülüyor. Buna göre ceza limitleri arttırılıyor. Fahiş fiyat uygulamalarındaki 100 bin TL alt limit kalıyor. Ama üst limit 500 bin TL’den 2 milyon TL’ye çıkarılıyor.
Torba Yasa, TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Hadise stokçulukla mücadele kapsamında kamuoyunda konuşuluyor, ama detaylarına baktığınızda sıkıntılı ve net olmayan yanlar var.
Haksız Fiyat Değerleme Kurulu malumunuz oldukça geniş yetkilere sahip. Peki haksız fiyatın kriteri ne? Fahiş fiyat da öyle… Mesela bu Kurul, bir fiyatın fahiş olup olmadığına neye göre karar verecek?
Şayet baz alınacak kriter TÜİK tarafından açıklanan TÜFE ise durum fena… Zira açıklanan enflasyon ile piyasada yaşanan enflasyon arasında yüzde 30’a yakın fark var.
Bitmedi… Fiyatın fahiş olup olmadığına karar vermek için maliyetten satış fiyatına gidilmesi gerekiyor. Gidecek mi? Yüzde 54, TÜİK’in açıkladığı ÜFE… Bazı ürünlerde bu farkın yüzde 100’e yaklaştığını dahi biliyoruz.
Bir firmanın ya da perakendecinin fiyatının fahiş olduğu belirlenirken, mesela Merkez Bankası gibi yapıp enerji maliyetlerini spekülasyon olduğu gerekçesiyle dışarıda tutarlar mı? Tutmazlar diyemiyoruz.
Hazine ve Maliye Bakanlığı her fırsatta serbest piyasa koşullarının esas olduğunu dile getiriyor. Bundan yola çıktığınızda bir kişinin hammaddesi varken, üretim yapmak istememesini nasıl yorumlayacak?
Çünkü üreticinin sanayi odaları nezdinde ortak açıklamaları var. Maliyet yapamıyorlar; hatta girdilerini kontrol edemiyorlar. Burada hangi kriterlerle imalat zorunlu tutulacak veya imal edilen bir şeyin satılması temin edilecek?
Normalde kamunun böyle işletmeleri olsa, o yapar ve ihtiyacı karşılar. Ama her şeyi satıp savdılar; şimdi ne olacak? Örneğin bir çok çiftçinin toplama maliyetini dahi satış fiyatı karşılamadığı için mahsulü tarlasında toplamadan bıraktığını biliyoruz. Mesela bunların başına ne gelecek?
Şimdi hadisede bu kadar çok belirsizlik varken ve ülkemizde kraldan çok kralcılık yapma alışkanlığı herkes tarafından biliniyorken, reel sektörü ne bekliyor? Bu soruyu sormak normal değil mi?
Acaba aranan kaynak buradan mı bulunacak? Yani stokçu veya fahiş fiyat adı altında yeni bir ceza furyasının alt yapısı mı yapılıyor? Ceza dediğime bakmayın, bildiğiniz salma vergiden söz ediyorum. İzmir’de otomotiv bayine kesilen ceza, yapısı itibariyle bunu doğruluyor.
Eğer niyet bu değilse, meselenin netleştirilmesi, belli kriterlere bağlanması ve TÜİK rakamlarının baz alınmaması lazım. Yok bu haliyle yasalaşırsa, nurtopu gibi yeni vergiler reel sektörün başına gelecektir. Gözüken o. Peki soru şu: Reel sektörün bunu kaldıracak gücü var mı?
Böylesi bir zorlama, Gelir İdareleri’ni anahtar stokçusu yapar. Çünkü esnaf başta olmak üzere herkes gelip işyerinin anahtarını bırakır ve ‘işlet cezanı tahsil edebiliyorsan et’ der. Baştan söyleyeyim, niyet buysa tehlikeli sularda yüzülüyor.