Avrupa Birliği'nde şeker ve yüksek kolesterol!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Burnundan kıl aldırmayan, sahipsiz Türkiye’ye her vesile ile efelenen Avrupa Birliği’nin kan değerlerinde ciddi bozulmalar başladı. Kandaki şeker ve kolesterol oranı giderek yükseliyor ve durdurulamıyor. Bu gidişle hasta yoğun bakım ünitesine yatırılacak!

Hatırlarsanız, Fransa’da Bayan Marine Le Pen’in Ulusal Cephe’si (Front National, FN) AB karşıtlığını merkeze koyduğu politikaları ile Fransa’da birinci parti olmuştu.

Le Pen, AB politikalarından kaynaklanan temel ekonomik çelişkileri ve sorun sahalarını milliyetçi öğeler ile süsleyerek seçmenin karşısına çıktı. Avrupa’yı sarsan beklenmedik bir başarı kazandı. Bir Fransız bakan Le Pen’in zaferini “küresel bir şok!” olarak yorumladı.

Avrupa’da ekonominin yeryüzünde mal mübadelesi başladığından bu yana geçerli olan yasası işliyor. Gümrüklerin açık olduğu serbest piyasa düzeninde, güçlü ekonomi zayıf ekonomiyi yavaş yavaş kemiriyor… AB’nin tek bir kazananı var: Süpermarket Almanya. Diğer ülkeler çeşitli büyüklüklerdeki mahalle ya da semt bakkalları…

Bugünlerde komşu karışmış durumda! Cumhurbaşkanı seçemediği için Anayasa gereği birdenbire erken seçimi gündemine aldı. Seçim için 25 Ocak 2015 tarihi telaffuz ediliyor. Bu gelişme “SYRİZA” adını hem AB içinde hem de küresel çevrelerde tam bir kâbus haline getirdi. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yüzde 26,5 oyla birinci parti olan SYRİZA dişlerini göstermiş durumda. Ulusalcı sol partilerin ittifakı olan SYRİZA, AB’yi temelden sarsacak söylemleri ile dudak uçuklatıyor.

SYRİZA, “iktidara geldikleri gün AVRO’yu atarak DRAHMİ’ye geçeceklerini” ilan etti.“Kemer sıkma politikalarını rafa kaldıracaklarını, para arzını artırarak piyasayı ve ekonomiyi canlandıracaklarını” söyledi. Bu çatı partisinin iktidara gelme olasılığı Yunan borsasını yere çaktığı gibi, İtalya ve İspanya borsalarına ağır bir darbe indirdi. Batı ve arkasındaki küresel sistem, SYRİZA’yı alaşağı edecek çareler arıyor.

SYRİZA, AB’yi kökünden sarsacak çok şey söyledi ama biz bugün milli para birimine geçme konusunu merkeze koyacağız. SYRİZA’nın, son kerte isabetli bir tahlille sorunun odak noktasını algıladığını görüyoruz. Eğer, Yunanistan AVRO zona geçmemiş olsaydı, asla bu kadar derin bir ekonomik kriz yaşamazdı. İçeride para arzını artırarak iç borcunu rahatlatır, parasının değerinin düşmesi ihracatına olumlu yansır ve böylece dış borçlarını bir düzene sokabilirdi. Ama paranın musluğu Brüksel’de olduğu için çaresizlikten kaderini AB’ye teslim etmek zorunda kaldı!

Devlet, neticede milli sınırlar içinde milli pazarı koruyan ve düzenleyen bir siyasi teşkilatlanmadır ve bu yöndeki en etkili silahı milli parasıdır. Milli para, ülke sınırları içinde dalgalanmayan gizli bayraktır.

ABD’nin belki de gelmiş geçmiş en yetenekli Başkanı olan Abraham Lincoln’un (D:1809-Ö:1865, Başkanlık Dönemi: 1861-1865) bu konudaki görüşleri oldukça ilginç ve dikkat çekicidir: “Kendi parasını basma gücüne sahip bir devletin faizle borç para almaya ihtiyacı yoktur. Devletin en yaratıcı gücü para basma gücüdür.”

Küresel düzeyde bir para imparatorluğu kuran ve FED’in(ABD Merkez Bankası) fikir babası olarak kabul edilen MayerAmschelRothschild’in (1744-1812) para arzı konusunda söyledikleri de anlamlıdır: “Bir ülkenin para basma yetkisini bana verin, kanunlarını kim yaparsa yapsın!”

Avrupa Birliği, kendisi kabul etmek istese de istemese de hastadır ve bir dar boğaza girmiştir. Uyguladığı ekonomik politikalar ile üye ülkelerin halklarının ayakta kalması mümkün değildir. Sınırlarını yabancı mallara sonuna kadar açarak üretim ve rekabet yeteneğini kaybeden bir üye ülke, sadece AB’nin verdiği sadakalarla ayakta kalamaz!

Bugün Yunanistan’ın yıkan tsunami, yarın belki de Romanya’yı, Portekiz’i yerle bir edecektir. Para basma yetkisinden vazgeçen bir devlet, ekonomik bir krizi yönetme yetki ve yeteneğini de kaybettiğinden,kriz muhtemelen daha da derinleşecektir. Brüksel’in çıkardığı fatura ise ekonomik gibi görünse de siyasi ve stratejik öğeleri de içerecektir.

AB’nin 12 yıldızı giderek parlaklığını kaybediyor; yaydığı ısı, ışık ve enerji azalıyor. Ayrıca çekim kuvveti de düştüğünden, yıldızların yörüngesindeki uydular şiddetli şekilde sarsılıyor. AB’nin cicim aylarındaki, “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik!” gibi söylemlerin yerini, “Acaba AB varlığını devam ettirmeli mi?” şeklindeki tartışmalar aldı. “Olmak ya da olmamak!” diyen Shakespeare’in Hamlet’iile Avrupa yeniden tanışıyor.

Ulusal ve stratejik çıkarlarımıza saldıran böyle bir AB’ye yaranmak için Meclis’teki partilerimiz birbirleri ile yarışıyor! Seçenek olduğunu ileri sürerek ortaya çıkan yeni partilerimiz de bu koroya katılıyor! Peşine takıldığımız ambülansın siren sesleri kulaklarımızda vızıldarken, hastaneye doğru tam gaz yol alıyoruz!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster