Coronalı günlerin başlamasından bu yana tek tek işten atılmaların duyumları geliyordu. Bu haberler ara verilmeden devam etti. Artık işten atmalara dair haberler üçer beşer kişinin aynı anda işini kaybettiği biçimini aldı. Son olarak bu işten çıkarmalar iki basamaklı sayılarla ifade edilmeye başlandı. Onlardan birisi, bir hastanenin çoğu kadın olan çalışanlarının işten atıldığıydı. Son zamanlardaki bu işten el çektirmelerin ortak bir sebebi vardı. O da corona ile mücadele kurallarına uymamak ve işverenlerin çalışanlarına olan güvenin yok olmasıdır.
Öğrendiğim ilk işten atılma olayı, bir grup kadın işçi maskeli olarak toplu fotoğraf çektirmişler ve bu fotoğrafı da sosyal medya hesaplarından yayınlamışlar. Sonucunda işten hemen atılmışlardır. Sebep “sosyal mesafe” bırakılmamısıdır.
Başka bir grup işçi çalıştıkları yerde bir şeyler içmişlerdir. Bundan haberdar olan işveren, beklemeksizin çalışanlarına anında işten el çektirmiştir. Bunda da sebep, “sosyal mesafe” bırakılmamış ve maske takmamalarıdır. Ne uyarı, ne bir soruşturma, anında sonuç alıcı işveren davranışı.
En son öğrendiği işten atma ise devlet hastanelerinin birinde olmuştur. Çoğunun hastanede onlarca yıl emek vermiş kadın emekçiler olan bu kişiler de anında işten atılmışlardır. Sebep yine aynıdır: Mesafe ve maske ihlalidir. Otuz yıl sürenin üstünde hastanede çalışan bir hanım emekçi emekliliye ayrılacaktır. Emekli olacak bu kadın onca yıl beraber çalışmanın hatırı vardır diyerek meslektaş ve arkadaşlarıyla son kez beraber olmak, onlarla vedalaşabilmek için ufak bir büfe hazırlatır. Onları arayıp, paydosunda uğrayıp, iki laf etmek ve kendileriyle de vedalaşmak istediğini söyler. Yirmi kadar kişi teker teker emekliye ayrılan arkadaşlarının bu davetini kırmayıp, büfenin kurulduğu yere vakitleri olduğu sürece giderler. Üzerinde salam veya peynir sürülmüş olan bi iki dilim ekmek yerler, portakal veya elma suyu ile karışık maden suyu içerler. Sonra da uzun süre beraber çalıştıkları, acı tatlı anılar biriktirdikleri arkadaşlarıyla vedalaşıp, işlerinin başına dönerler.
Yedikleri ekmek ve içtikleri su hayatlarının en pahalı ekmek ve suyu olur. Hastanenin personelden sorumlu bölümü yetkilileri işgücü gereksinimini bile düşünmeden, yirmi emekçiye anında işi bırakmaları ve işten atıldıkları iletilir ve “İşyerini terkedin” denilir. Sebep yine aynıdır ve mesafe kuralına uyulmamıştır. Böylece uzun yıllar çalışan her bir emekçinin kıdem tazminatı ödenmeyecektir. Yirmi emekçiye ödenmesi gereken kıdem tazminatı hastane kasasında kalacaktır. Çalışacak insan her zaman bulunur, bulunmazsa bile başka bölümlerden eleman getirilir, onlarla işten atılanların boşluğu doldurmak istenir.
Halbuki, hastanelerde işler koronalı günlerde yoğundur ve sağlık personeli de yeterli değildir. Başta hemşireler olmak üzere, emeklilik yaşı dolmuş olan çalışanlar biraz daha çalışabilirler mi sorusuyla muhatap olmaktalar. Öyle ki, bir ara hastanelerdeki doluluk ve bakım için yeterli sağlık elemanlarının olmaması göz önünde bulundurularak triyaj bile gündemi meşgul etmişti. Hastanelerde yaşanacak yoğunluk halinde, hastaneye kabul edilecek ve bakılacak hastalar seçilebilir denilmişti. Şimdi ise meslektaşlarıyla vedalaşan, vedalaşırken fotoğraf çektiren ve bir sevinci, bir mutluluğu ve bir anıyı sosyal medya hesaplarında yayınlayanların gözlerinin yaşına bakmadan, devlet kurumları bile onlarca yıl hizmet vermiş elemanlarını kapı dışarı ediyor.
Devlet kurumları bunu yaparken, zaten ekonomik sorunları olduğunu iddia eden, krizleri fırsata çevirmek isteyen özel işletmeler neler yapıyordur! Benzeri işten el çektirme olayları oralarda da günlük yaşama dahildir. Kapitalist ve emperyalist merkezler sanki bu corona ile mücadele kuralları pususna yatmışlar. Zira kurallara bakacak olursak; toplumal beraberlik, dayanışma, birlikte mücadele etme, komşuluk, en basit insani ilişkiler yerle bir oldu. Sosyal ilişkilerin yerine “sosyal mesafe” geldi. Komşunla, iş arkadaşınla, mahallelinle bir araya gelme, onlarla konuş, ama uzaktan konuş. Çevrende olanlara uzaktan el salla, aman maskeni takmayı unutma. Çocuklar bile anne ve babalarına mesafeli davranmaktalar. Meslektaşlarınla bir araya gelip, siyasi veya sendikal çalışmalar yapma, insanlara mesafeli ol, yoksa hakların yanar, işini kaybedersin mesajı topluma çoktan verilmiş oldu. Toplumsallık yerini bireyselliğe bıraktı. Bireysellik, hakim sistem için hoş gelmiş, sefalar getirmiş oldu.
Yıllar önce bir meslektaşım, arkadaşım ile söz vermiştik, aynı anda emekliliğe ayrılacağız ve bunu da arkadaşlarımızla birlikte kutlayacağız demiştik. Geçenlerde o arkadaşım ile işten çıkarmaları konuştuktan sonra, bu gidişle sözümüzde durabilir miyiz diye soruyordu. Ne de olsa emekliliğe kadar arkadaşım 35 yıl, ben ise 38 yıldır aynı işletmede çalışmış olacağız. Ödenecek olan birer yıllık kazanca tekabül eden kıdem tazminatı hakkını tehlikeye atabilir miyiz?