Türkiye tasarruf (!) yapmadı

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Güzel ülkemin işsizden sigorta primi isteyerek tarihe geçmesinin ardından, zorla tasarruf girişimi de fiyaskoyla sonuçlandı. Malûmunuz daha önce önüne gelene prim borcu yazıp, tahsil edemeyeceği anlaşılınca da affetmişlerdi.

Bununla yetinmeyen ekonomi yönetimimiz yine dünyada bir ilke imza atarak, özel sektörün satamadığı bir ürünü satmak için kolları sıvadı ve zorunla Bireysel Emeklilik Sigortası’nı gündeme taşıdı.

Neyse ki oluşan tepkiler ve karşı çıkışlar üzerine, uygulamayı ‘zorunlu başla istersen çıkarsın’ sistemine dönüştürdüler. Sanıyorum bunda ülkemiz insanının ihmalkârlığına güvenmiş olmalılar. Fakat burada da beklenti gerçekleşmedi.

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in yaptığı açıklamaya göre, süre dolunca BES’ten cayanların oranı yüzde 52 oldu. Aslında oranda tutarlılık var. Çünkü bilinçli bir şekilde bu ürünü satın alan ve muhtemelen ekonomik durumu da müsait olanların dahi sistemden birkaç yılın sonunda çıkış oranı neredeyse buna yakın.

Ürünün niteliği bir yana sistemin işlemeyeceği daha başından belliydi. Şimşek, çıkış oranlarının öngörülemez olduğunu söyleyip ve sistemsel değişiklikten bahsetse de sorunun temelinde tasarruf ve zorlama kelimeleri yatıyor.

Çünkü tasarruf dediğiniz kavram insanların gelirinin arta kalan miktarıdır. İnsan gibi yaşadıktan sonra kalan parayı değerlendirme biçimi de alternatiflere açıktır. Ülkemde insanlar geçinmek şöyle dursun, bir de devlet zoruyla nafakasından kesinti gerçeğini yaşadılar.

Yani arta kalan parayla değil, evin belki de bir ihtiyacını giderecek rakam cepten alınıyor. Asgari ücretli dahil herkese zorunlu tutuyorsunuz ve sonra da çıkınca bozuluyorsunuz. Akıl alır gibi değil. Esasen işsizden sigorta primi istemenin ardından, bu haliyle de dünya ekonomi tarihine ‘Cep Hortum Teorisi’ olarak yazılıp, ödüle layık görülebilecek yaratıcılıkta.

Ama hayatın kendisi zaten sağlamasını yapıyor. Yani tasarruf kavramının ne olduğunu anlamadan işe girişir ve buna insanların kenara para atması olarak yaklaşırsanız eksik kalırsınız. Çünkü burada esas olan paranın artan kalan kısmıdır. Bizde para artmadığı gibi, yetmiyor da…

Şimdi bunu anlamamakta ısrar ederseniz, iki gün sonra Türk Halkı’nı tasarruf yapmamakla suçlamanız da şaşırtıcı olmaz. Biliyorum ki sırada kıdem tazminatı fonu da var. Oradaki durum da bundan farklı değil. Çünkü BES’leri de Varlık Fonu’na atmayı planladığınızı açıklamıştınız.

Kıdemde de farklı bir şey yaşamayacağız. Neden biliyor musunuz? Bakın deprem oldu. Sahiden deprem fonu paraları ne olmuştu? İşte yanıtını burada arayın.

Bu arada Şimşek, üretim ve istihdam seferberliğini başardıklarını söyledi. Burası zaten kara mizah gibi de daha ilginci var. Şimşek sıranın reform seferberliğine geldiği açıkladı.

Ama büyüme rakamlarını değerlendiren Zeybekçi, abartılı bulduğum bu büyüme çığlıklarının temelinin yapılan reformlarının eseri olduğunu açıklayıverdi. Şimşek’in haberi yok, ama Zeybekçi reformu da yapmış. Nasılsa dilin kemiği yok.

Netice işsizken primini ödeyemeyen Türkiye, asgari ücretinden tasarruf yapmayı da beceremedi. Seferberlik ve reform meselesine gelirsek, o tam da rahmetli Levent Kırca’nın değerlendirmesine muhtaç. Söze hacet bile yok.

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster