HDP ve temsil ettiği PKK’nın dizginlerini elinde tutan emperyalizmdir… ABD’nin izin ve onayı olmadan sağdan sola bile dönemezler! Kendi iradeleri olmadığından üfürdükleri 14 maddenin hangi başkentte yazıldığı sır değildir…
ABD NE İSTİYOR?
ABD somut çıkar alanlarını destekledikleri ölçüde iktidarlara verdiği karnedeki notları belirliyor. Türkiye’deki her iktidar için Avrasya’ya kayışı kendisi açısından kırmızıçizgi olarak değerlendiriyor.
ABD’nin Türkiye’den isteği çok açık! Kısa dönemde kendini uyuştur; orta dönemde yavaş yavaş zehirle; uzun dönemde ötenazi yap!ABD ile yakın ilişki kuran her siyasi parti ya da gönüllüler grubu, yıllarca kul köle olsa da eninde sonunda deliğe süpürülür…
Hatırlayalım, emekli bir asker, ABD’nin Irak’a müdahale etmesinden sonra, “Bakın, ne güzel oldu; ABD ile komşu olduk!” diyordu… Kendisini 28 Şubat kovuşturması sonucunda cezaevinde buldu!
HDP’NİN ÖZ YÖNETİM YA DA ÖZERKLİK ZIRVASININ KAYNAĞI
AKP’nin devlet yönetimi konusunda hiçbir tecrübesi olmayan kadroları, “açılım, saçılım” diye tutturdu! Emperyalist bir devlet hakemliğinde PKK ile pazarlık masasına bile oturdu… PKK, karşısında acemi bir ekip görünce süreci sonuna kadar istismar etti! İşine gelen taleplere yeşil ışık yaktı; işine gelmeyince, “Önder Apo baskı ve tecrit altındadır!” diyerek yan çizdi!
PKK, Türk devlet birikiminin günün birinde bu sürece mutlaka silahla müdahale edeceğini çok biliyordu. Bu nedenle açılım dönemini askeri yetkinliğini artırmak için kullandı! Bomba ekti; tuzak kurdu; yollara mayın döşedi; lojistik mağaralar tesis etti; şehir ve kasabalara hendekler kazdı… Valiler, kaymakamlar ve de Oslo’da arz-ı endam eden esas sorumlular uyudu… Devletin istihbarat örgütleri bu hainleri izleyeceğine yurtsever aydın ve askerlerin peşine düştü!
Tüm bu gelişmelere cepheden karşı çıkması gereken bir ana muhalefet partisi vardı! Ama yeni CHP beklenmedik bir şekilde bu konuda AKP ile yarışa girdi! Slogan olağanüstüydü! “Açılımın daniskasını biz yaparız. Biz AB Yerel Özerklik Şartını bütün maddeleri ile kabul edeceğiz. Benim adım Dersimli Kemal! Ben dedim mi yaparım!”
Dersimli ve yeni CHP yokuş bayır demeden dere tepe düz gitse de yolun sonu çıkmaz sokaktır! İktidara gelseler bile bunca tahribattan sonra ABD’ye yaslanarak iktidarlarını sürdüremezler. Sorunlar Teksaslı Coni ile Dersimli Kemal’in garaj kapısından girdikleri otel odasında yaptıkları gizli görüşmelerle çözülemeyecek kadar derin ve çok boyutludur.
Yeni CHP, PKK’nın siyasi kanadı olan HDP’yi Meclis’e sokmak için tozu dumana kattı!
Bu konuda AB büyükelçilerine bile güvence verdi. Kendi seçmenini HDP’ye yönlendirdi… Seçim çalışması için gittiğim havuzlarla kaplı bir sitede CHP’li bir hanım bana şöyle seslendi: “Amiralim, boşunuza çenenizi yormayın! Biz oyumuzu HDP’ye vereceğiz!”
KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM
Şimdi Türkücü Selo, “14 maddelik ültimatomu önümüze koydu!” diyerek feveran etmeye hakkınız var mı? Ama nasıl olur, “Selocan doğrudan PKK’yı destekliyor!” sözleriniz, algılama yeteneğinizi göstermiyor mu? HDP için oy isteyen anlı şanlı Cumhuriyetçi (!) yazarlar acaba bugünlerde neler hissediyor? Merkez medya ve malum TV haber kanalları Selo’yu peygamber ilan etmemiş miydi?
Peki, tüm bu olacakları önceden söyleyen ve her kesimi uyaran bir siyasi parti var mıydı? Nehrin kaçınılmaz olarak Selo’nun bu 14 maddesine akacağını yazan, söyleyen bir gazete ve bir televizyon kanalına, kuru da olsa bir teşekkür borçlu değil miyiz?
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr