İşsizlik… Bir ekonominin durumunu anlatan en önemli çıktıların başında geliyor. Türkiye ne yazık ki uçup kaçtığını söylerken, işsizlik rakamlarını makyajlayarak bu çıktının doğru okunmasını engellemeye çalışıyor.
Fakat mesele o kadar derin yaşanmaya başlandı ki, artık açıklanan resmi rakamlar kimseyi tatmin etmiyor. Bu istatistiklerin içinde en can alıcı başlığı ise genç nüfustaki işsizlik oluşturuyor. TÜİK’in Temmuz ayı itibariyle açıkladığı oran yüzde 23,7.
Elbette bunun gerçeği yansıtmadığını biliyoruz. İnsanlara üç hafta içinde resmi bir iş başvurusu yapmadığı anda çalışmaktan vazgeçmiş ya da ümidini kesmiş muamelesi yapıp, yok sayarsanız oran da buralarda çıkar. Öte yandan bunun bile çok yüksek olduğunun altını çizmek lazım.
Ne var ki bundan daha tehlikeli bir istatistik, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından açıklandı. Buna göre Türkiye’de ne eğitimde ne de çalışma yaşamında olmayan gençlerin oranı yüzde 38,1. Kaba bir hesapla her 10 gençten 4’ü kayıp…
Bizi takip eden ise yüzde 34 ile Karadağ… Aslında ilk 10’a baktığınızda İtalya, Yunanistan, İspanya, Bulgaristan, Slovakya ve Romanya’yı da görüyorsunuz. Şimdi bu tabloyu doğru okumak lazım.
Dikkatinizi çekiyorsa ya Balkan ülkeleri var ya da Güney Avrupa ülkeleri… Öncelikle yeni ekonomiye geçiş döneminde hizmetler ve emek yoğun sektörlerin öne çıktığı ülkelerle, eski Doğubloku ülkelerinin bu fotoğraf içerisinde yer alması, ders çalışılması gereken noktayı da bize anlatıyor.
Ama bu listenin içerisinde üye olmasa da en sorunlu ülke Türkiye… Çünkü yüksek nüfusu ve 31 yaş ortalamasıyla en riskli ülke olma özelliğini taşıyor. Endüstri 2,5 dolayındaki yapısı yeni ekonomi adına handikaplarını sergilerken, istihdam yaratamayan büyümesi, yani sadece şişmesi de bir başka problem.
Ayrıca Avrupa’da yaş ortalaması yüksek. Bu nedenle çok akılcı bir göçmen politikası da uyguladılar. Başta Almanya olmak üzere örneğin Suriyeliler’in niteliklilerini bünyesine katıp, istihdam piyasasına soktular. Böylece yaşlanan nüfusta Alman emeklisinin maaşını çalışarak bu insanlar çıkaracak.
Devlet böyle yönetilir. Her önüne gelene kapıyı açıp, sözde ucuz iş gücü yaratarak ve bu insanlık dışı tavırla yeni ekonominin felsefesni de anlamadığını ortaya koyarak, kendi gencini işsiz bırakırsan, sorun büyür.
AB ülkeleri tek bir yapı olarak haraket edebildiği için, ortalama nüfus ve kişi başı gelir düzeyiyle o boştaki kesimi arada eritebilir. Çünkü bu yönetemezseniz aynı zamanda potansiyel sosyal problem demek.
Peki Türkiye ne yapıyor? İş arayana suçlu gibi davranıp, ne okulda ne işte olmayanı da yok sayıyor. Hatta işsizi işsiz kabul etmiyor. Gençleri ise forma sokmaya çalışıyor. Hem de dünün kafasıyla.
Peki AB bu imtihandan çıkar mı? Bence çıkar. Çıkarsa ne olur? Avrupa’dan zorunlu geri göç başlar. Daha ayrıntılarına girip yol göstermeyeyim. Peki biz ne yaparız? Bizde zaten sorun yok. Zira biz işsizi de işsiz saymıyor, olayları da akışına bırakıyoruz.
Sizce de bu büyük imtihanda ve dönüşüm yolculuğunda gerçek sorun bu değil mi? Yüzde 3 civarı yüksek teknoloji ihracatı yapabilen, dönüşümle tedarikçi olma özelliği riske giren, ciddi finansman ve sermaye problemi yaşayan bir reel sektörün gölgesinde genç işsizleri de, diğerlerini de yok sayan bir yaklaşım. Düşünürseniz, sonuçlarını tahmin edersiniz; onu da ben anlatmayayım.