Diplomasi Sanatı ve Sarkisyan'ın mektubu

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Nisan 2015 günü düzenlenecek Çanakkale Zaferi kutlamaları münasebetiyle birçok ülkenin devlet başkanına bir davet mektubu gönderdi. Ermenistan da davet edilen ülkeler arasındaydı. Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, bu davet mektubuna verdiği cevabı, 16 Ocak 1916 günü Ermenistan Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinden kamuoyuna duyurdu! Bu mektuptaki dikkat çeken bölümlere birlikte göz atalım:

Sayın Cumhurbaşkanı;

Gelibolu Savaşı’nın 100’üncü yıldönümü münasebetiyle göndermiş olduğunuz davet mektubunu aldım. Ermeni asıllı Topçu Yüzbaşı SargisTorosyan da Osmanlı subayı olarak bu savaşa katıldı. Sadakati ve kahramanlığı nedeniyle madalyalar aldı. Ama aynı yıl Osmanlı İmparatorluğu tarafından planlanan ve gerçekleştirilen katliam dalgaları O’nu da içine aldı. Soykırım kurbanı olan 1,5 milyon Ermeni gibi, O’nun anne ve babası vahşice öldürüldü; kız kardeşi Suriye çöllerinde perişan oldu!

Bu eşi görülmemiş katliam nedeniyle RaphaelLemkin(1900-1959, Polonya asıllı Yahudi hukukçu. 1941 yılında ABD’ye göç etti.S.P.) “genocide (soykırım)” sözcüğünü türetti. (Geno: Yunanca ırk, kabile, Cide: Latince öldürmek S.P.) Bu olayın cezasız kalması,Holocaust’a ve aynı zamanda Ruanda, Kamboçya ve Darfur soykırımlarına yol açtı!

Şimdi siz ilk kez Çanakkale Savaşı’nın yıldönümü için 24 Nisan tarihini belirliyorsunuz. Hâlbuki bu savaş 18 Mart 1915 günü başladı ve 1916 yılı Ocak ayının sonlarında sona erdi. Müttefiklerin kara harekâtı ise 25 Nisan 1915 günü başladı. Bu durumda 24 Nisan tarihinin seçimi, uluslararası toplumun dikkatini Ermeni soykırımından kaçırmaktan başka ne amaca hizmet edebilir? Türkiye’nin çok daha önemli zorunluluğu, hem kendi halkına hem de uluslararası topluma Ermeni soykırımını tanıdığını ve kınadığını ilan etmesidir.

Uluslararası barıştan söz edilecekse, size, “Ermeni soykırımını tanıdığınıza dair dünyaya bir mesaj göndermenizi unutmamanızı” tavsiye ederim; böylece 1,5 milyon günahsız kurbanın hatıralarına saygı göstermiş olursunuz!

Özel Not: Birkaç ay önce sizi 24 Nisan’daki Ermeni soykırımının yıldönümü için Erivan’a davet etmiştim. Bu davete herhangi bir cevap almadan, davet edilenin davetine icabet etmek bizde adetten değildir!

Mektubun önemli bölümleri özetle böyle. Ruhunu ve vicdanını Batı’ya, güvenliğini Rusya’ya teslim etmiş olan Ermenistan, bütünüyle bir fitne ve fesat devletidir. En büyük sermayesi yalandır. Bu mektup, arşivlerini bile açma cesareti olmayan bir ülkenin yalan da sınır tanımadığını göstermektedir.

Aslında Sarkisyan, Batı’nın ve Ermeni yalanını paraya tahvil eden ABD ve Fransa’daki Ermeni diasporasının bir kuklasıdır. Bu politikası, Devlet Başkanı olduğu ülkenin insanlarına zarar vermektedir. Bu yalan Türkiye’yi sürekli olarak baskı altında tutmak için emperyalizm tarafından uydurulmuştur. Soykırım iddiasının hukuki ve tarihi bir temeli olmadığını, en iyi emperyalist devletler bilmektedir. Bu çirkin ve kirli oyunun bir mağduru Türkiye ise asıl mağduru Ermenistan’dır. Kimse coğrafyayı ve jeopolitiği değiştiremez. Ermenistan’ı yönetenler, gerçekten kendi halklarının refah ve mutluluğunu istiyorlarsa, Türkiye ve Azerbaycan ile dengeli ve yapıcı ilişki kurmak zorundadır.

Bunları söyledikten sonra bir konunun altını çizmeliyiz. Diplomasi, satranç gibi en azından birkaç hamle sonrasını görebilmeyi gerektiren ince ve zarif bir sanattır. Paldır küldür diplomasi olmaz! Kaldı ki, hiçbir şekilde muhatap alınmayı hak etmeyen Sarkisyan’a davet mektubu göndermek, ona gollük bir pas vermekle eş anlamlıdır. O da bu pası, zaten yalan dolanla beslenmeye hazır olan iç ve dış kamuoyunun desteğini alacak şekilde gole çevirmiştir.

Altı çizilecek diğer bir konu ise Çanakkale zaferini kutlamak için seçilen tarihtir. Daha önce 18 Mart günlerinde “Çanakkale Deniz Zaferi” ismi ile kutlanan ve bu isimle topluma mal olan bu mutlu günün adı, denizcileri ve Deniz Kuvvetlerini yaralayacak şekilde “18 Mart Çanakkale Zaferi ve Çanakkale Şehitlerini Anma Günü” olarak değiştirilmiştir. Yani Türkiye’nin sırtını denizlere dönme içgüdüsü yine galip gelmiş, “DENİZ” sözcüğü bir çırpıda kenara atılmıştır! O halde Türkiye’de Çanakkale Savaşı kutlaması için tüm ilgili ülkelerin bildiği, Büyükelçilik ve Askeri Ataşelikleri vasıtası ile takip ettiği bir tarih mevcuttur: 18 Mart!

Tarihi belgelere göre Müttefik ülkeler, 25 Nisan 1915 günü şafak sökerken Gelibolu kıyılarına çıkmıştır. İngiliz ve Alman belgelerine göre de çıkarma tarihi budur! Ayrıca emperyalist ülkelerin işgal amacıyla ülkemize çıkarma yaptığı günün- bu tarih 24 Nisan 1915 olsa bile- bir zafer günü olarak kabul edilmesi anlamsızdır. Dolayısıyla bir sanatkâr titizliğinde olması gereken diplomasi mimarisi, yaptığı bu esere bir görsellik katamadığı gibi, yapı sağlam temellere dayanmamaktadır.

İyi niyetle yapılmış olsa da bu girişim, her yönüyle rakiplerimiz açısından Türkiye aleyhinde kullanılabilecek ve kolaylıkla istismar edilebilecek risk unsurları taşımaktadır. Çanakkale Zaferi’nin 100’üncü yıldönümü kutlamalarını görkemli bir şekilde gerçekleştirmek her Türk’ün rüyasıdır. Ama sapla saman birbirine karışırsa, bu tatlı rüya soğuk bir kâbusa dönüşür. Bu büyük zaferimizi Ermeni yalanları ile kirletmek isteyenlere doğrudan ya da dolaylı fırsat verilmemelidir.

Cumhurbaşkanlığı, diplomasi ekibini gözden geçirmelidir.

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster