Türkiye 17 Aralık Salı günü sabahına çok önemli bir operasyonla uyandı. Kaynak aynı, adres farklı cinsinden bir olayla karşı karşıya kaldık. Tek fark birincisinin suçlama, ikincisinin ifşa olmasıydı.
Ülkenin hayaller peşinden koşan müteahhitleri, usulsüz krediler verme iddiası yıllardır hasır altı edilen finansçısı, bir belediye başkanı, dört bakan çocuğu, işadamları, bürokratlar…
Konu döndü dolaştı, Bakanlar hakkında TBMM’ye fezleke verilmesine kadar dayandı. Aslında çocukları üzerinden verilen mesaj da yüksek ihtimalle buydu. Gerçek muhatapta dokunulmazlık olduğundan çocuklar üzerinden olaya girildi.
Öncelikle bir zamanlar birilerinin yaptığı gibi aynı hatayı yapmamaya özen göstermek istiyorum. Bahsi geçen isimler içinde masumlar olabilir. Hatta hepsi suçu kanıtlanana kadar masumdur. Fakat bu ya da başka bir olayda böyle bir şeyin yaşanacağı belliydi.
Çünkü halının altı pislik süpürülmekten kabarmış, bardak hacmini çoktan aşmış, bazı şeyler insanların gözlerinin içine baka baka yapılıyordu. Bir yerden patlayacağı açıktı. Lakin işin en acıklı tarafı, bu iddiaları, sıkıntıları, usulsüzlükleri ve yolsuzluk iddialarını yıllardır yazıp çizenlere isnat edilen suçlamalardı.
Her seferinde komplo teorisi denilip, müfteri tanımlası yapılıp, iddiaların üzerinde durulmadan geçiştirildi. Bu ya da benzeri dosyalar o kadar ayyuka çıkmıştı ki, bir yerden patlamaması doğanın kanuna aykırı olurdu.
Gönül isterdi ki, böylesi bir kısır mücadelenin sonucunda ortaya çıkmasaydı. Ülkede hukuk sistemi doğru işleseydi ve her türlü iddia araştırılsaydı. Bu araştırmalar ciddiyetle yapılırken de, bahsi geçen kişilerin masumiyet karinesi esas alınsaydı.
Ama olmadı… Sıkıştırılmış bir hava gibi, hacmini aşarak sokağa saçıldı… Şimdi bu soruşturmaların neticesi ne olur bilinmez ama bazı sonuçları olacağı kesin. Bizlerin bugünden bunları tartışmamız gerekiyor.
Öncelikle bakanlar hakkında fezleke noktasına gelindiğine göre, iktidar sorgulanır hale gelir. İktidarın önce bakanları görevden alması, (bakınız içki içildiği iftirası atılan caminin müezzini) sonra da güvenoyu için gereğini yapması gerekir. Ama göreceksiniz yapmayacaklar da, fezleke talebi de reddedilecek.
İkincisi mesele imar ve benzeri noktalardan çıktığına göre öncelikle zaten anayasaya aykırı olan kentsel dönüşüm derhal durdurulmalı, gerçek bir yapılanma içinuzmanlara emanet edilmelidir. Sadece iddialar bile bir bakanlığın bu denli büyük yetkililerle donatılmasının sakıncalarını bize göstermiştir.
Üçüncüsü de balon sektörün en önemli oyuncularından bazıları da söz konusu olduğuna göre, inşaat/gayrimenkul sektöründeki çalkantılara tedbir alınmalıdır. Türkiye’nin ekonomik açmazının zaten buradan çıkacağı biliniyor. Ama böylesi ekonomiyi daha da kontrolden çıkarma riski taşıyor.
Sektörün yabancı finansman kullanma yüzdesinin, Türkiye’de sektörler ortalamasının iki katı olması zincirleme etkilere neden olabilir. Sakin olup, olayların soruşturulmasına yardım edip, bir yandan da ekonomiye ilişkin ani şoklara karşı önlem almalıyız.
Daha da acısı ne biliyor musunuz? Bunların hiçbiri sürpriz değil. Bunlar konuşulup, yazılıp, çizilirken, kötü niyet arayanlara ve komplo teorisi tanımlaması yapanlara ithaf olunur. Ok yaydan çıktı bir kere… Sonuç: Oyun bitti ya da yabancı hayranlarının anlayacağı dilde game over.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr