Ne mutlu ki ülkeme dış ticaret açığımızda hızla bir gerilemeye doğru gidiyoruz. Verilere göre son bir yıl içerisinde elde edilen gerileme yüzde 29,1 ile 55,7 milyar dolar. Son derece olumlu (!) bir gelişme. Dış ticaret açığımız azalıyor; çünkü:
Elde ettiğimiz gelir bakımından, ithal ettiğimiz ürünlerin kat be kat üzerinde katma değer yaratan mamuller satıyoruz. İhracat oranlarımızı adet bazında değil, değer kategorisinde önemli ölçüde arttırdık.
Firmalarımız dünyaya teknoloji transferi, ihracatı yapıyor.
Dünya çapında Türk yazılımları kullanılıyor.
Yepyeni ürünlere, inovatif mamullere imza attık ve bunlar dünyanın olmazsa olmazları olarak nitelendiriliyor.
Üretim yapımız içerisindeki ithal aramalı ve hammadde miktarını düşürerek, ihracatta ve imalatta daha çok yerli malı ağırlıklı ürünlere yöneldik. Yani bir mamul içindeki yerli malı katkı payı oranını, olumlu yönde terse çevirdik.
Doğal kaynaklarımızı kullanmaya, doğalgaz, petrol ve kömür gibi rezervlerimizi hayata geçirerek ithalattaki yapıyı terse döndürmeyi başardık.
Bor, mermer gibi madenlerimizi, hammadde olarak satmak yerine, bunlardan ikinci, üçüncü türev ürünleri imal ettik ve onların ihracatını gerçekleştiriyoruz.
Artık yatırım araçlarında Türk makinelerini kullanıyoruz. Bir üretim bandı için milyonlarca doları ya da avroyu yurtdışından kredi alıp, tekrar yurtdışına göndermiyoruz.
Elimizdeki kaynakları daha etkin kullanmaya başladık. Saçma sapan çılgınlıklar yerine, finansmanı geri döndüren, kendi kendisini ödeyen iş alanlarına yöneldik; buralarda kullanıyoruz.
Tasarruflarımız öylesine arttı ki, yurtdışından gelecek sıcak para ile finanse edilen bir reel sektör derdinden kurtulduk. Hatta kısa süre içerisinde 411 milyar dolar pozisyon açığımızı da nakit olarak kapatacağız.
İç piyasada gerekli tedbirleri alarak, ithal tabanlı bir piyasa yapısından, yerli mamulün ağırlık kazandığı bir piyasa yapısına geçtik.
Nasıl? Anlayamadım. Bunların hiçbiri olmadı mı? Bana değil, Bakan Zeybekçi’ye söyleyin ve mal satamadığınız, bunun için de ithal tabanlı üretiminizi gerçekleştiremediğiniz için toplam ticaret hacmimizin gerilediğini belirtin. Ben anlatamadım.
Bu arada hazır söz açılmışken şu notunu da kendisine iletirseniz sevinirim. Temmuz 2015’te 12 aylık dış ticaret açığı 78 milyar 508 milyon dolar. O günkü kurdan TL karşılığı, yani bize maliyeti 217 milyar 467 milyon 160 bin TL.
Bugün açık 55 milyar 745 milyon dolar. Bugünkü kurdan TL karşılığı, yani bize maliyeti 166 milyar 120 milyon 10 bin TL. Düşmüş mü; düşmüş. Ama arada bir fark var. Bu parayı bulmak, o günkünden çok daha zor ve maliyetli.
İhracatın çakılıp, gelirlerin azaldığı, turizm gelirlerinin çöktüğü, dünya pazarlarının daraldığı, ülke riskinin arttığı ve dünyadan finans kapılarının kapandığı bir ortamda, bu paranın bir de bulunabilme maliyetini hesap edin.
Bakalım kârdan mıyız; zararda mıyız? Siz hala rakamlara takılıp; istatistikler üzerinden oyun oynayın ve gerçek soruna hiç değinmeyin e mi? Bu gidişle dış ticaret açığımızı azaltmak için, ticaret yapamadığına sevinen ülke olarak tarihe geçeceğiz.
Çetin Ünsalan