IMF, Türkiye’nin mali şeffaflıkta ciddi ilerleme kaydettiğini açıklamış. Yıllardır Sayıştay raporunun açıklanamadığı, hiçbir bakanlığın bütçesine uymadığı, örtülü ödeneğin kat be kat sınırlarının dışına çıkarak harcandığı, yerel yönetmlerin gerçek durumunun bilinemediği ülkeyi neye göre değerlendirdiler doğrusu merak ediyorum.
Fakat bu tip ucuz kredi verip, karşılığında siyasi taviz alan kurumların böylesi açıklamalarından tedirgin olurum. Zira finansman sıkıntısı çeken, nakit akışı sağlayamayan ve para bulamayan ülkeye övgü başladıysa, yakında masaya oturacağımız anlamına da gelebilir.
Hangi siyasi tavizleri dayatacaklar bilemiyorum ama aklıma İran’dan koridora kadar birçok seçenek geliyor. Elbette bu içeride sıkışan ve kazançlarını katlayarak çıkmak isteyen yabancılar adına bir havuz da olabilir.
Çünkü bilançolar üzerinden işlem görülen bir ortamda, tüm şirketler finansman ve tahsilât sıkıntısı çekerken, borsanın 105 binlere gelmesi insanın midesini bulandırıyor. Ne yazık ki vatandaş da bunun üzerinden yönetilmek isteniyor.
İnsanlar iş bulamıyor, bulduğu işte hakkını alamıyor, hakkını alamadığında arayamıyor, ama borsa 105 bine geldi.
Esnafsa dükkânını çevirmekte zorluk yaşıyor, ülkede 14 milyon kişiye kara listeden çıkmak için son tarihin yaklaştığı duyuruluyor ama borsa 105 bine geldi.
Vergiden prime, maaş ödemelerinden tedarikçilerin ödemesine kadar hiçbir borç ödenemiyor ama borsa 105 bine geldi.
Bankaların kırılganlığından bahsediliyor, mevduat yetersizliğinden yakınılıyor, kısa vadeli borç miktarları artıyor ama borsa 105 bine geldi.
Vatandaş geçim sıkıntısı çekiyor, enflasyona yetişemiyor, ülkede icra dosyası 24 milyonu aşıyor, ekonomik sıkıntılar nedeniyle boşanma sayıları artıyor ama borsa 105 bine geldi.
Ülkenin büyük bir bölümü açlık ve yoksulluk sınırlarının altında kazanç elde ediyor, çocuğunun boğazından kesip harcadığı elektriğin yarısı kadar da faturaya bindirilmiş maliyetlerle elektrik faturası ödemeye çalışıyor ama borsa 105 bine geldi.
Ulaştırma giderlerine açıklanan enflasyonun üzerinde zam yapılıyor, artık kimse tek vasıtasıyla büyükşehirlerde bir yerden bir yere gidemiyor, bu yolla dolaylı yoldan ikinci bir zam yiyor ama borsa 105 bine geldi.
Ülkede ekonomi algısını finansçılar oluşturuyorsa ve kendi gerçeklerini, ihtiyaçlarını, ülke insanına ekonomi diye dayatıyorsa o borsa daha çıkar. Vatandaşa da borsa yükseliyor, ekonomi iyi diye anlatılır. Sonunda da borsa tabiriyle kerizler silkelenir; faturasını da 80 milyona bölüştürürler.
Sorarım size en fazla 5 bin kişinin 10 tane hisse üzerinden yaptığı alışverişin sizin ekonominize ne etkisi var? Siz cebinize bakın ekonominiz orada. Yoksa bu ülkenin Sülün Osman hikâyeleri bitmez.
Çetin Ünsalan
ulusal.com.tr