İran Irak'da büyük oynuyor, Türkiye yerinde sayıyor!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

İran ilk günden itibaren Irak krizinde pragmatik (çıkarcı/faydacı) bir rota çizdi. ABD müdahalesine karşı çıkamayacağını anladığı andan itibaren ulusal çıkarlarını merkeze koyarak soruna gerçekçi bir çerçeveden yaklaştı. İnce bir diplomasi geleneğine sahip olan İran, tehdit-fırsat ikilemini maharetle açtı ve çoğunlukla fırsata çevirdi. Bir kişinin bir oy demek olduğu ABD türü demokrasinin çoğunluk olan Şiileri iktidara taşıyacağını gördü. Şiiler her geçen gün Irak’ta daha da güçlenirken, İran resmi ya da gayrı resmi yollarla bu ülkedeki etkinliğini her düzeyde artırdı. Sessiz ve derinden yürüttüğü çalışmalarla Irak’ta ABD’den sonra en etkili ülke oldu. Irak Merkezi Hükümetini zaman zaman dilediği gibi yönlendirdi.

ABD’nin PKK’nın İran kolu olan PJAK’ı (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) üstüne saldığını gördü. Büyük ve ciddi bir devlet refleksi ile bu terör örgütüne nefes aldırmadı. Hem İran’da hem de Irak içinde üst üste darbeler vurdu. İran mahkemelerinin verdiği çok sayıda idam kararı bu terör örgütünü destekleyenler üzerinde caydırıcı bir etki yarattı. Sonunda PJAK 2010 yılından itibaren İran’da eylem yapabilme yeteneğini kaybetti. İran’ın gücünü sınırlayamayan ABD, bazı alanlarda Irak’ta İran’la işbirliği yapmaya başladı!

Reuters’in haberi son kerte ilginç! Tikrit’i IŞİD’den geri almak için bir harekât planlanıyor. Bu harekâta Irak Ordusu, Şii Milis Kuvvetleri, Kanada Özel Kuvvet Birlikleri katılıyor. Harekât ABD uçakları ile destekleniyor. Aynı zamanda ABD silahları kullanılıyor ve eğitici personel görev yapıyor. En önemlisi bu harekâta İran Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani komuta ediyor!

Diğer bir ifade ile ABD İran ile bazı alanlarda cebelleşirken, bazı alanlarda işbirliği yapıyor. Ancak bu faaliyetleri ABD kendi kamuoyuna duyurmuyor; General Süleymani’nin ismine hiçbir şekilde yer verilmiyor! İşin ilginç tarafı ABD, General Süleymani’yi 2011 yılında suikasta kurban giden Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi’nin ölümünden sorumlu tutuyor! Daha da ilginç olanı ise General Süleymani’nin Suriye’de 2012 yılının ikinci yarısından itibaren askeri dengenin hükümet güçleri lehine değişmesinde başrol oynadığının ABD makamları tarafından çok iyi bilinmesi!

BBC’ye göre ise General Süleymani geçmişte de ABD’ye yardım elini uzatmış! Afganistan’da 2001 yılında Taliban ile mücadelede ABD’ye ciddi bir askeri istihbarat desteği vermiş! ABD’nin Bağdat’ta 2007 yılında düzenlediği, iç çatışmaların durdurulmasına yönelik toplantıya katılmış! 2011 yılında Irak’ta mezhep temelli çatışmaların azaltılmasında/durdurulmasında en büyük katkıyı sağlamış!

İran, milli güç unsurlarının sınırları içinde kalarak Irak’taki olayları kendi ulusal çıkarlarına denk düşecek bir çizgiye taşımaya çalışıyor. Irak’ta saat gibi işleyen bir istihbarat alt yapısı tesis etti. Son olarak Tahran merkezli Fars Haber Ajansı (Fars News Agency) Irak Özel Kuvvetlerini kaynak göstererek önemli bir haber yayımladı. Habere göre Irak Özel Kuvvetleri Musul ve ülkenin kuzeyinde IŞİD’in yabancı askeri danışmanlarını tutuklamış! Askeri danışmanların üzerinde ABD, İsrail ve bir Körfez ülkesine ait pasaport bulunmuş! Tabii ki bu haber teyide muhtaç!

Putin’in yakın çevresinde yer alan Alexander Prokhanov da, “MOSSAD’ı IŞİD teröristlerini eğitmek ve istihbarat desteği sağlamakla suçlamış ve IŞİD’in ABD’nin bölge politikalarının ‘yan ürünü’ olduğunu” ileri sürmüştü.

Şu soru akla geliyor. İran bölgede bu denli etkili olurken, doğru ya da yanlış kendi inandığı ulusal çıkarlarının peşinde koşarken, en az İran kadar kaynaklara sahip olan Türkiye, nasıl bu kadar etkisiz olabiliyor. Etkisiz olmasından da vazgeçtim, bindiği dalın kesildiği politikalara nasıl yeşil ışık yakabiliyor…

Cevap çok kolay ve basit! İran kendi özgür iradesi ile tespit ettiği ulusal çıkarlarını tamamen bağımsız politikalarla savunuyor. Türkiye ise Batı’nın ağına takılmış vaziyette çırpınıyor. NATO içinde ve AB kapısında yıllarca bekletilerek hem kendisine hem de ulusal çıkarlarına yabancılaştı. Batı’nın çıkarlarını kendi çıkarı sanıyor. Batı istedi diye Afganistan’da, Libya’da, Somali’de ve onlarca yerde uluslararası barış ve istikrara (!) katkı sağlarken, kendi ülkesinde kuyusunun kazıldığının farkında bile değil! Batı’nın kanlı terör örgütü PKK ile kendisini eşit düzeye getirerek masaya oturtmasının ne anlama geldiğini bile kavrayamıyor!

İktidarı ile muhalefeti ile TBMM’deki partileri ile bir türlü kendisini saran ağı parçalayıp sökerek kurtulamıyor. Bu nedenle sürekli kaybediyor, kaybediyor, kaybediyor…

Türkiye Batı’nın kendisine layık gördüğü deli gömleğini, ancak yeni bir anlayışla, yeni bir bakışla, yeni bir ruhla üzerinden çıkarıp atabilir. “Bağımsızlık benim karakterimdir!”, “Yeter artık, bıçak kemiğe dayandı!” diyenler aynı cephede buluşmalıdır. Efsane’nin geri dönmesini istiyorsak, VATAN gemisinin kazanına kömür atmalıyız…

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

TÜMGENERAL KASIM SÜLEYMANİ

Tüm yazılarını göster