Sözcü’de 19 Aralık 2017 günü yayımlanan, “ABD bombalarına dikkat!” başlıklı makaleyi mutlaka okumanızı öneririm. Balyoz, Ergenekon ve diğer tertip davalar sonrasında ülkemizin nerelere savrulduğunu çok iyi gösteriyor. Çok gizli harp planlarının işportaya düşmesinden sonra gazeteciler milli güvenlik meselelerini oyun zannetmeye başladı. Bir gazetecinin başkasının kurguladığı bir oyunda gönüllü figüran olmayı içine sindirmiş olabileceğini düşünmüyorum. Ama yine de çok ilginç ve dikkat çekici bu yazıdan sizlere kısa bir kesit sunacağım:
BİR BİLGİ HAREKÂTI İÇİN MÜKEMMEL ÖRNEK
“Güneydoğu’da Jandarma Bölge Komutanlığında önemli bir görevde bulunan komutan uyarıyor. Maalesef uçaklarımızın attığı bomba sahte! Son bir ayda, Van, Şırnak, Bitlis bölgesinde çok net iki olay var. 7 kişilik terörist gruba üç bomba atılıyor, 25-30 metre yakınlarına düşmesine rağmen bir terörist yaralı kurtuluyor. Bu nasıl iş? Normalde tek bomba 300 metre mesafede ne varsa öldürür...”
“Ordumuz, içleri boş uçak bombalarıyla bilinçli ve kasıtlı olarak bir savaşa doğru sürükleniyor.Bu plan, Mehmetçik için bir katliam planıdır.(Afrin Harekâtı kastediliyor.) En azından bu iddialar mutlaka incelenmeli ve Genelkurmay Başkanlığı bizleri de bilgilendirmeli!”
ÖNEMLİ (!) KOMUTAN İÇİN SIRADAN BİR ANALİZ!
Önce bir konunun altını çizelim. Böyle bir iddia deli saçması bile olamaz! TSK her hal ve şartta lojistik imkânlarına, elindeki olanaklara göre planlama yapar. Görev mevcut kaynaklara dayanarak icra edilir. Eğer bir cephane türü mevcut değilse, aynı etkiyi yaratacak alternatif cephane kullanılır. O da yoksa görev belirli sınırlamalar dâhilinde yerine getirilir. Ama sahte bomba gibi bir rezillik TSK gibi köklü bir kurumda akılların ucundan bile geçmez!
Önemli (!) bir komutan, askeri sır niteliğindeki böyle hassas bilgiyi, doğru bile olsa bir gazeteci ile paylaşmaz! Önemli (!) komutan, her kim ise yetki sınırlarını aşarak açıkça suç işlemiştir. Basına açıklama yapma yetkisi olan makamlar bellidir. Ülkemizin vatan savaşı verdiği bir dönemde böylesine disiplin dışı, sorumsuz bir davranış oldukça düşündürücüdür. Çünkü önemli (!) komutanın amacı fitne ve fesat tohumlarını serpmektir.
Son bölüm ise tam bir faciadır. Önemli (!) komutan, kendi sınırlarının bütünüyle dışına çıkarak Genelkurmay Başkanlığı ve hatta devlet çapında değerlendirilecek bir konuda ahkâm kesmektedir. Taktik seviyedeki bir komutan, kendi ilgi alanında olmayan siyasi bir boyutu da olan stratejik bir konuda gazeteciyi kışkırtmaktadır. Türk devleti, koşullara bağlı olarak Afrin’e askeri bir harekât yapar ya da yapmaz! Ancak burada önemli (!) komutanın kullandığı dildeki nefret ve cüreti PKK söylemlerinde bile görmüyoruz: “İçi boş bombalarla bilinçli ve kasıtlı savaşa sürüklemek, Mehmetçik için katliam planı!” gibi söylemler tipik psikolojik harp jargonudur. TSK ve Türk devletinin böyle bir ihanet içine girebileceğini düşünen bir komutanın (!) varlığı bile büyük bir tehdittir.
Önemli (!) komutanın kullandığı siyaset kokan üslup ve seçtiği sözcükler dikkate alındığında, bu girişiminin sinsi bir amaca yönelik olduğu açıktır. Tecrübeli bir gazeteci, derhal bu kötü niyeti algılar ve böyle ucuz bir psikolojik harekât girişimini başlamadan bitirirdi!
Bilindiği üzere Jandarma Genel Komutanlığı’nın TSK ile hiçbir bağlantısı kalmamıştır. Bu konunun muhatabı İçişleri Bakanlığıdır. Ama idari yönü bir kenara bırakıp konunun özüne dönersek, gazetecinin konu hakkında Genelkurmay Başkanlığı’ndan bilgi talep etmesi, en az bu çirkin iddia ve peşi sıra gelen yorumlar kadar etik dışıdır. Çünkü yazılmasa da soru şudur: “Sahte bombalarla Afrin’e girip, Mehmetçik katliamı yapacak mısınız?”
Politik hedef için savaş ve barış birbirini tamamlayan süreçlerdir. Savaşta sadece vasıtalar değişir. Her iki süreçte de en önemli unsur propagandadır. Çünkü politik hedefinize rakibinizi yendiğinizde değil, iradenizi kabul ettirdiğinizde ulaşırsınız. Beyinde sallanan beyaz bayrak tehlikelidir. Bilmem, meramımı anlatabildim mi?
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr