Kaç firma kapanacak?

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

IMF Başkanı Lagarde, dünya ekonomisindeki açmaza değiniyor da, meselenin gerçek resmini geçiştiriyor. Chicago’daki konuşmasında Lagarde, dünyadaki büyüme düşüşüne ve ticaretin gerilemesine dikkat çekerek yavaşlamanın aşılmasına değindi.

Esasen benzer temennileri aynı gün konuşan sanayicilerle buluşan Merkez Bankası Başkanı Murat Çekinkaya da yaptı. Belki biraz bizim sorunlardan daha ayrıştığımız vurgusunun da altını çizerek… Dip not; elbette bu gerçeği yansıtmıyordu.

Fotoğrafı biraz daha açalım. G20 toplantılarından yurtiçi ve yurtdışındaki çeşitli organizasyonlara kadar her erde bu konuşuluyor mu? Evet… Çünkü bu sorun saklanmayacak kadar aleni bir hal aldı.

Peki çözüm ne? Lagarde dünyada ticaretin mutlaka arttırılması gerektiğini söyledi. Çekinkaya alınan önlemlerle piyasaların rahatlayacağına vurgu yaptı. Her toplantıda aynı söylemin üzerinde duruluyor. Büyüme desteklenmeli… Nasıl? Yapısal reformları yaparak…

Ne gariptir ki; bu yapısal reformların ne olduğu açık açık konuşulmuyor ama kapalı kapılar ardında herkes birbirini teslim almak adına tavsiyelerde bulunuyor. Oysa sorunların aşılması için konuşulması gereken; kalkınma odaklı planlı ekonomiye geçiş olmalı. Fakat kimsenin derdi bu değil.

Çünkü son 15 yıl içerisinde öyle bir tüketim ekonomisi yaratıldı ki; şimdi işin içinden çıkmak mümkün olmuyor. Dünyada kumar ekonomisiyle yaratılan ortam, ağırlık kazanan hizmetler sektörü, yaratılan sahte para cenneti kapasitelerin de genişletilmesi sonucunu doğurdu.

Zira bol para dağıtılıyordu ve herkesin tüketmesi tavsiye edilirken, büyümenin de bu yolla sağlanabileceğinin üzerinde duruluyordu. 2008 krizinin ardından finans odaklı bu yapı patlayıp, sürdürülemeyeceği anlaşılınca boyalar dökülmeye başladı.

Bugün ders alınmamış olacak ki halen büyümenin sağlanmasının yolunun buradan geçeceği konusunda yurtiçi ve yurtdışında ikna çalışmaları sürüyor. Bunun esasen tek bir açıklaması var. Sen dönüşümünü (!) yap ki, batıkların ardından açılan pazar payına ben mal satayım.

Ne yazık ki IMF politikalarından kurtulduğunu iddia eden Türkiye de aynı trene binmiş, uçuruma doğru son sürat gidiyor. Sürekli bir yatırım tavsiyesi, tam olarak muhteviyatı açıklanmayan bir yapısal reform vurgusu insanlara, iş dünyasına empoze ediliyor.

Gerçek şu ki dünyada da, Türkiye’de de çok büyük bir arz fazlası var ve daralan tüketimin bu sorunu karşılaması mümkün değil. Doldurulamayan kapasiteler, daralan iş hacmi çok büyük bir kapasitenin ortadan kalkmasına neden olacak.

Yani yurtiçinde de, dünya genelinde çok sayıda firma kapanacak. Elbette bunun getireceği işsizlik, sosyal sorunlar gibi bir dizi problem de önümüze gelecek. Lagarde tüm bunlar olmayacak, dünyada arz fazlası yokmuş gibi, halen işin zorlanması gerektiğini vurguluyor.

Dünyaya entegre olmakla, dünyaya bağımlı olmayı karıştıran ekonomi yönetimimiz ise duyduklarını tekrarlıyor. Oysa böylesi dönemler yarına ilişkin gerçek hazırlıkların yapılmasını, kayıpları azaltacak politikalar geliştirilmesini ve gerçekten yapısal sıkıntıların aşılması için eyleme geçilmesi gerektirir. Bunun için de önce işe, doğruları söyleyerek başlamak şart.

Dışta Lagarde, içte Çekinkaya inandırıcı olmak istiyorsa, daralan dünya pazarında kaç firmanın batma ihtimalinin olduğunu açıklamalı. Fakat bunu konuşabilmek çok zor. Çünkü hepsinin başında siyasetin kılıcı var.

Onlar da doğruyu söylemek yerine; kolayı seçiyorlar. Yatırım yapın. Yani bildiğimiz anlamıyla alın verin, ekonomiye can verin. Neyle; kime; nasıl? Dolmayan kapasiteler, kırılmış ödemeler zinciri içerisinde yeniden yatırım tavsiye etmenin tek bir anlamı var. Biraz daha kolay batın. Çözüm istiyorsak; önce gerçekle ve hatalarla yüzleşeceğiz. Gerisi hamaset..

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster