Muhalefet partilerinin başlattığı “128 milyar nerde” kampanyası serbest piyasacılığınsefaletini ortaya koyuyor. Serbest piyasacılığın yeminli taraftarları Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizin gerçek nedenlerini örtmek için yaygara koparıyorlar. Gerçeği söylemelerini beklemiyoruz, çünkü bu sürecin sorumlularıdırlar. Şimdi Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu Meral Akşener ve K. Kılıçdaroğlu, kendi günahları yokmuş gibi Ak Parti'yi suçluyorlar.
12 Eylül Darbesiyle iktidara oturtulan Turgut Özal, Türkiye'ye dayatılan dünya ekonomisi ile bütünleşme programıyla 40 yılda Türkiye'yi borca batırarak iflasın eşiğine getirdi. Bu gerçeğin üstünü örtmek isteyenler 128 milyar doların nereye gittiğini çok iyi biliyorlar. Yeni olan bugün de Batılı tefecilerin yanında olduklarını ortaya koymuş olmaları. Türkiye'ye sıcak para giriş ve çıkışını kimin ve ne amaçla serbest bıraktığını unutarak sıcak para musluğunu ABD ve dünya tefecilerinin eline bırakanların hesap vereceği günler yaklaşıyor.Özal, Çiller ve Derviş gibi Amerikancıların dizinin dibinde yetişenlerin telaşı boşuna değildir. Döviz kuru hareketlenmeye başladığı günlerde Faik Öztrak, “Kambiyo rejimini değiştirmeyi aklınızdan bile geçirmeyin” diyerek korkusunu ortaya koymuştu. Demek ki Türkiye'nin önündeki mecburi seçeneği görmüşler; serbest piyasa ekonomisinin son demlerini yaşadığının farkındalar.
AK Parti hükümeti de maalesef bu saçmalık karşısında tutarlı bir cevap veremediği için kıvranıyor. Verilecek cevap var, Fakat bunu AK Parti'nin ve muhalefetin serbest piyasacı kafası veremez. Çünkü cevap 70 yıllık küçük Amerika hayalini bitirecek bir cevaptır: Sıcak para musluğunun Batılıların elinden alınması, yanı kontrollü kambiyo sistemi. Türkiye, bunu yapacaktır; bu kaçınılmazdır. Anlaşılan AK Parti iktidarı bu kararın sonuçlarına hazır değildir.
Bir tarafta Türkiye'nin ihtiyaçları diğer tarafta 20 yıldır uyguladıkları serbest piyasa programı. Ee, kolay değil! Serbest piyasa koşullarında Merkez Bankası’nda bulunan döviz rezervi ne kadar olursa olsun kısa sürede buharlaşabilir. Çünkü bunu engelleyecek mekanizmalar yoktur; isteyen dövizi alır ve dakikalar içinde başka bir ülkeye aktarabilir. Döviz satmıyorum demeniz-o daha büyük sorun- bu yasalarla mümkün değil. Döviz fiyatını bile piyasa belirliyor. Engelleyici mekanizmalar Turgut Özal iktidarında ortadan kaldırılmış ve Türkiye savunmasız bırakılmıştır. Bu nedenle Batılı tefecilerin Türkiye'de her türlü finans oyununu oynayabilecekleri bir ortam sağlanmıştır. Durum Türkiye'ye istediğimiz faizi vermezseniz çeker gideriz denilerek şantaj yapılan bir noktaya varmıştır. Kısa vadeli borçlarımızın fazla oluşu maalesef bu şantaja devleti yönetenlerin boyun eğmesine neden olmaktadır. Bu durum 40 yıldır böyle devam ediyor. Türkiye'nin Kısa vadeli dış borcu 150 milyar dolar civarındadır.
Bu koşullar içinde çarkın dönmesi mümkün değildir. Bu nedenle % 19lardaki faiz oranı bile Batılı tefecilere yetmemektedir. Kendi ülkelerinde negatif faiz uygulanırken ülkemizde yüzde 19'u az bulmaktadırlar. İşte Türkiye'nin yaşadığı açmaz budur; buna serbest piyasacılığın verebileceği bir cevap yoktur.
İktidar bu nedenle kıvranmaktadır. Gerçeği itiraf etmek kendini inkar anlamına gelmektedir, öbür taraftan Türkiye’nin döviz rezervleri de her gün erimektedir. Dahası muhalefet bu durumu fırsata çevirmektedir. AK Parti açısından çok zor bir durum ama çözümsüz değil.
Türkiye'nin çıkışı, öncelikle bugüne kadarki serbest piyasa yalanlarını bir kenara koymayı ve Türkiye'yi bir Üretim Devrimi rotasına sokmayı gerektiriyor. Borçlanarak Türkiye’yi yönetme şansı kalmamıştır. Bunu ancak hedefi, üretim olan ve buna göre örgütlenmiş siyasi kadrolar yapabilir. Bu kararı halk dalkavukluğu yapmayı siyaset sananların alması mümkün değil.
Yıllarca devletçilik düşmanlığıyla yetişmiş kafaların çaresizliği bundandır. AK Parti de Türkiye gibi yol ayrımındadır. Serbest piyasa sevdasını terketmeden sorunun çözümü yoktur. Ya serbest piyasacılıktan vazgeçeceksiniz ya da iktidarı kaybedeceksiniz.
Muhalefetin, gerçeğin üstünü örten kuru gürültülerine ancak gerçekler temelinde yanıt verilebilir. Doğru yanıtı veremeyenler çıkmaz sokaklarda zaman kaybederler. Türkiye’nin Zaman kaybına tahammülü yoktur; zaman kaybı hem ödeyeceğimiz faturayı hem de halkın öfkesini artırır.
Yaşadığımız tecrübelerin ışığında Türkiye, hemen para giriş çıkışını kontrol altına almalıdır. Böylece kanama durdurulur ve ekonominin çarklarının yeniden dönmesi sağlanabilir. Bu kararla birlikte milli paralarla, öncelikle komşu ülkelerle ticaretin önü açılır; takas sistemi devreye sokulur. Böylece Batının dayattığı sıcak para, yüksek faiz döngüsünden kurtulabiliriz. Muhalefet boş laf etmek değil çözüm göstermekle olur. Bu gerçeği anlamayanlar çıkmaz sokaklarda debelenir. Vatan Partisi'nin değeri burada ortaya çıkıyor. Türkiye serbest piyasa mahkum değil, çözüm planlı karma ekonomidir.