Rusya, Suriye'de ne arıyor?

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Dünya, Ortadoğu’da çıkarları açısından mücadele ediyor; biz nevale olmuşuz, tost ekmeğini sorguluyoruz. Adama o ekmeğin arasında ne işin var diye sorarlar. Şimdi vicdanınızla yanıt verin; bu havuza bizi birileri mi itti; yoksa biz gönüllü mü olduk?

Başkasının içişlerine karışıp, birileri adına sözcülük yaptık mı? Biz farkında olmasak da, Suriye konusunda iktidarı kullananlar bile, bugün Türkiye’yi suçlamıyor mu? Oradaki terör örgütleri durup, dururken mi ortaya çıktı?

Burnumuzun dibinde bir küresel mücadele yaşanıyor; ama acı gerçek şu ki, Suriye ve Suriyeli kimsenin umurunda değil. Tıpkı Libya’da, Mısır’da, Ukrayna’da ya Irak’ta olduğu gibi… Bu bir küresel güç savaşıdır, bedeli insan olan.

Kimileri bu savaşı yönetir, tarafı olur; kimileri ise mezesi… Kimileri fiili durumun müsebbibi olurlar ve sonuçta fatura onlara kesilir; kimileri elini yakmadan maşa kullanan… Ulu Önder’in bize tavsiyesi değil midir; Ortadoğu’da bir maceraya girmemek… Türkiye bir maceraya girmiş midir; evet. Kimin için? Ne yazık ki söylenenin aksine, kendisi için değil.

Güdük, günübirlik, çıkarcı bile denilemeyecek ucuzlukta politikalarla, hem sınırımızdaki terör örgütü sayısını arttırdık, hem başka ülkelerin insanlarının acı yaşamasına neden olduk; hem de tek bir dostumuz bile kalmadı. Çünkü artık bize kimse güvenmiyor.

Nasıl güvensin ki? Cumhurbaşkanı Erdoğan El Cezire Arapça’ya verdiği mülakatta şu ifadeyi kullanıyor: “Rusya’nın Suriye ile sınırı yok; neden ilgileniyor, anlamadım.” Bir idealden değil, insani bakış açılarından değil, reel politikten ve fiili durumdan bahsediyorum.

Çok samimi olup, bu sözü kullanmış olabilirsiniz; o zaman da adama sorarlar: ABD’nin Irak, Suriye, İran, Ukrayna, Mısır, Libya, Afganistan, Fas, Tunus, hangisinde sınırı var? Eğer zamanında bunların birçoğunda kullanılan olmak yerine, bu soruyu sorsaydık; bugün aynısını Rusya’ya da yöneltme hakkımız olurdu. Ama biz o treni kaçırdık.

Küresel güçler, bir ülkenin iç işlerine müdahale edip, sağdan soldan darbe vururken, tarafsızlığınızı koruyamaz ve saf (!) gibi her topa girerseniz; bugün borcunuz olanlarla, enerji bağımlısı hale getirdiğiniz ülkenizin tedarikçisi arasında tost olursunuz.

Yine şu ifade samimi ise, dünyada olup biten hakkında zerre kadar fikriniz bile olmadığının kanıtıdır. Değilse de tarifi şark kurnazlığıdır. O zaman bu konuda ne olup bittiğini anlamayan Cumhurbaşkanı’na yanıt verelim:

Tarih: 27 Haziran 2012… ‘Kasanın kilidi Suriye’ başlıklı yazım… Yanıtı orada vermişim ama tekrarlayayım. Ekonomide batı cephesinin durumunu, açmazlarını ve amacını ortaya koyduktan sonra şunları kaleme almışım:

“… İşte tüm bunları alt alta koyduğunuzda siyaseten bir proje yürütülürken, ekonomik olarak da rahatlama sağlanabilmesi için Suriye’nin düşürülmesi lazım. Çünkü bu yükselen Çin ve Rusya önderliğindeki doğu bloğuna vurulacak en büyük darbeyi oluşturuyor. Oyunun sonuna yaklaşıldı. Kasanın kilidi Suriye’de... Kilit açılırsa ve bizi de kapsayan biçimde devamı getirilirse batı rahatlayacak, kapalı kalırsa doğu ekonomisi zaferini ilan edecek.

Olay bu denli kritik seviyede… Peki, bu kilit kim? Adres belli: Suriye… Kilidi açmak için kullanılacak el kim? Ekonomisi dışa bağımlı, sıcak parayla diz çöktürülen ve istendiği an krize sokulabileceği herkes tarafından bilinen Türkiye… Olay bu kadar açık…”

Şimdi anladınız mı? Yani ortada yaşanan geleceğin ekonomisine ve dolayısıyla politikasına kimin hakim olacağı savaşı… Bugünkü karşılıklı sınır güvenliği açıklamaları bile bu kapsamda… Yoksa kimsenin bizim sınırımızı umursadığı yok. Öyle olsa, yıllardır maşa ettikleri PKK terör örgütüne yataklık etmezlerdi.

Atatürk’ün ülkesi böyle bir şeyle muhatap olur muydu? Alın size yere göğe koyamadığınız yeni (!) Türkiye… 2012 Haziran ayında bunu yazmışız. Peki, o zaman neredeydiniz? Özür dilerim; yazının tarihine bir daha baktım da, cevabını buldum. Dört bir yandan kandırılmakla (!) meşguldünüz.

Tüm yazılarını göster