Türkiye’nin bir istatistik kurumu vardı: Devlet İstatistik Enstitüsü… Verileri bir iki sene geriden takip ederdi. Özellikle biz gazeteciler için en sıkıntılı süreçlerdi. Ekonomi ile ilgili bir haber hazırlamak için geriden gelen rakamlara bakar, bunu güncel durumla harmanlamaya çalışırdık.
İstatistik belirleme yöntemlerinde kayıtdışı Türkiye nedeniyle sıkıntılar vardı. Ama en azından sanayicisinden gazetecisine kadar hiç kimsenin rakamların doğruluğundan şüphe etmezdi. Sonra hayatımıza TÜİK girdi.
Bir gecede milli gelirimizi artıran, insanlar açken işsizliği düşürme başarısına erişti. Hayata geçtiği günden bu yana hep tartışıldı. Ne yazık ki de hızla güvenilirliği ile ilgili olumsuz bir kanaatin sahibi oldu. Bunun en güzel göstergesi yorum yaparken, gizlenemeyen gerçekleri anlatırken kullandığımız ‘TÜİK bile diyor ki’ vurgusudur. Bu sanırım bir kurum için en ağır sendromdur.
Nitekim TÜİK de bizi hiç yanıltmadı. TÜİK çalışanları arasında yapılan anketlerde orta çıktı ki, çalışanların yüzde 60’ı aşkın bir kısmı verilerin ‘gerçek olduğuna inanmıyor’; yüzde 36’sı da direkt hatalı diyor.
Yüzde 11 kadrolu, yüzde 89 sözleşmeli personelle çalışan kurum, her an kapının önüne konulma riskindeki insanlara ne yaptırıyor bilemeyiz ama, onların ankette verdiği yanıta bakılırsa ciddi bir mobing ile karşı karşıyalar.
Peki bunun sonucunda neler oluyor? Son işsizlik rakamları açıklamasındaki SMS rezaleti… Saat 10.00 itibariyle açıklanması gereken veri, mesaj yoluyla 15 dakika erken duyuruldu. Sonra? Sonra TÜİK bunun için özür diledi. Sorumluluk kimde? Asla TÜİK’te değil. Hemen ilgili firma hakkında hukuki süreç başlatıldı. TÜİK masum…
Ne olacak diyebilirsiniz, ama iş burada bitmiyor ki… Biz aynı kurumun bir ay önce de enflasyon verisinin 17 dakika önce açıklandığına şahit olduk. Yapılan açıklamada sistem güvenliği ile ilgili açığı araştırdıkları ve böyle bir sorunun yaşanmayacağını duyurmuşlardı.
Bunu da mı boş verelim… Peki dönelim biraz daha geriye… Şubat 2009’a uzanalım. Yine aynı kurumun icraatına bakacağız. Konumuz sanayi üretimi…
“Saat 10.00: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) merakla beklenen aralık sanayi üretimi verisini açıkladı. İlk rakamlara göre aralıkta sanayi üretimi yüzde 11,9 azalarak beklentilerden iyi geldi.
Saat 14.00: TÜİK, "Pardon, bilgisayarımız çökmüştü" diyerek verilerin yanlış olduğunu açıkladı. 10 dakika sonra yenilenme ile sanayi üretimindeki düşüş aylık yüzde 17,6’ya, yıllık ise yüzde 0,9'a çıktı.”
Yalnız burada hatırlamamız gereken bir şey daha var. Kurum bunu tek başına fark etmedi. Bir gazetecinin sorusu üzerine konu araştırılmaya başlandı. Çünkü gazetecinin dikkatini sıkıntı içindeki tekstil sektörünün verileri çekmişti.
TÜİK’in ilk açıklamasında yüzde 40 arttığı söylenen tekstil sanayi üretiminin, yapılan incelemeden sonra yüzde 23,7 daraldığı anlaşıldı. Neredeyse yüzde 80’lik bir sapma, orada memurundan amirine kimsenin dikkatini çekmiyorsa, ciddi daralan bir sektör, ciddi üretim artışı gösteriyor ve bunu da yetkili yetkisizler fark etmiyorsa orada yapılan iş de, kurum da tartışmalı hale geliyor ve ‘bu rakamlar sahada değil, masada mı hazırlanıyor’ sorusunu gündeme taşıyor.
Şimdi dönelim başa… TÜİK yine özür diledi. Verdiğimiz örneklerden yola çıkarsak üç yıldır özür dileyen bir istatistik kurumuna sahibiz demektir. Personelinin bile inanmadığını söylediği rakamlara, bu fotoğrafta inanmamız için sebep gösterecek var mı? Ama tavsiyede bulunmak mümkün:
Mark Twain olarak bilinen Amerikalı yazar, mizahçı Samuel L. Clemens ne diyor? “Her zaman doğruyu söyle; ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın.”
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr