Sıkıntı yoksa ve önemsizse boş verin

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Bir arkadaşınızın aile ilişkilerinize karıştığını ve birbirinize davranışınız konusunda tasvip etmediği şeyler olduğunu düşünün. Normal olarak burada iki tavır söz konusu olur.

Birinci senaryoda değer verdiğiniz kişidir ve eleştirilerinin hangi noktalarda yoğunlaştığını dinlersiniz. Nerede hata yapmış olabileceğinizi düşünür ve haklılık payı varsa, teşekkür eder ve bunları düzeltmenin yollarını ararsınız. Tersi de olabilir.

Olayları yanlış yorumladığını belirtir ve sakin sakin ne olduğunu anlatırsınız. Ama tüm bunların birinci kuralı, o kişinin size dost olduğuna inanmanız ve görüşlerine değer vermenizdir.

Gelelim ikinci senaryoya… Bunun haddine düşen bir davranış olmadığını ifade edip, ilişkilerinizi kesersiniz. Ne söylediği ağrınıza gider, ne bunu sıkıntı meselesi yaparsınız ve önemsiz olduğu için boş verirsiniz.

Şimdi gelelim Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin raporuna… Rencide edici olduğu açık. Ama kolay olan yolu, hamaseti bir kenara bırakıp, cevabını vermeniz gereken soru, bu iki senaryodan hangisinde durduğunuzdur.

Öncelikle siz gerçekten doğru bir uygulama içinde olduğunuza inanıyor musunuz? Ülkenizde yaşayanların yarısının bu doğrultudaki eleştirilerini görmezden gelirseniz, elalem de bu tespitini ortaya koyar.

Fakat bunlar bizi kıskanmıyor muydu? Referandum öncesinde ‘ey’ başlığıyla etmediğimiz hakareti bırakmadık. Hatta olayları daha da ileriye götürdük ve ilişkilerimizi kesmekten bahsettik.

Öyle değil miydi? Yanlış mı hatırlıyorum? O zaman Mehmet Şimşek neden gidip Alman gazetesine verdiği röportajda ekonomik yardım istedi? Veya AB Bakanı neden durmadan vize konusunda ısrarcı oluyor?

Bunlar birbiriyle çelişki içeren hareketler. Hangisi gerçek tavır? İlişkide kalmak mı istiyoruz; yoksa hadlerini bildirip ilişkileri kesmek mi? Önce bu sorunun yanıtını vermek gerekmiyor mu?

Bir de üçüncü normal var. Ülkelerle bu kadar siyah beyaz politikalar yürütmeden, oturup konuşarak anlaşmak. Dünyadaki her ülkeyle masaya oturursunuz. Bundan daha önemlisi oturduğunuz gibi onurluca ve ayakları yere basarak kalkabilmektir.

Yok, bize karşı kötü niyetli olduklarını düşünüyorsak, koyarız önlerine verdikleri paraları, keseriz ilişkileri ve işimize bakarız. Dönüp tekrar yardım talep etmeyiz.

Biz hangisiyiz?

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster