Ekonomi kimlere emanet?

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Bu Ekonomi Bakanlığı iktidara yaramadı… Altın (!) değerindeki eski Bakan Zafer Çağlayan’ın Ankara Sanayi Odası Başkanlığı’nı hatırlıyorum. Nasıl da tüm sorunları ortaya koyar; üretmeyen ekonominin geleceği olmadığından bahsederdi.

Sonra Bakan oldu, Türkiye’nin yüzü değişti. Her şey birden bire yoluna girdi. Öylesine bir performans sergiledi ki, ‘Batılı ülkeler Çin’i alt etmek istiyorsa, Çağlayan’ı Çin’e Ekonomi Bakanı yapsınlar’ esprisi bile üretildi. Sonra kavgası ortada, ama iddiası gündemde olmayan soruşturmanın ardından istifa etti.

Şimdi milletvekili olarak tahsis edilen odaya sığamamış, AVM’de kendisine ofis tutmuş. Hayırlı olsun… Peki böylesine kritik bir dönemde yerine gelen, olaya ne kadar hakim? Kabinedeki değişikliğin ardından sanayici, tekstilci, iktisat mezunu, Denizli eski Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi geldi.

Bu sıfatları alt alta dizdiğinizde de olması gereken vasfına yakışır bir yorum bekliyorsunuz. Dolar almış başını gidiyor; piyasalar iş sıkıntısı ve tahsilat probleminden kırılıyor; ihracatçı kamikazeye beş var, ama Ekonomi Bakanı son derece rahat…

Resmi okuyamadığından mı bilinmez, göreve geldiği günden beri ‘Kur 1,92 olacak’ diyen Merkez Bankası Başkanı kıvamında konuşuyor. Daha dünya markalarına üretim yapan Rahmetli Canaydın’ın firması yeni iflas sürecindeyken, söylenecek sözleri en azından kendi sektörüne saygıdan özenle seçmesi gerekiyordu.

Ama yok, olmuyor. O koltukta ne varsa, oturan kurulmuş gibi konuşmaya başlıyor. Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bile gerçekleri gizlemekte zorlanırken, Zeybekçi bilimsel (!) bir yoruma imza attı.

Biz istesek de ekonomiyi krize sokamazmışız. Cemaatle aralarındaki kapışmayı ‘kardeş eliyle yapalım dediler. O da olmayacak’ diye nitelendiren bu kafa, 2001 yılında sadece anayasa kitapçığı atıldı diye kriz çıktı zannedenlerden; belli. Acı olan Ekonomi Bakanı olması…

Birincisi biz niye kriz çıkarmak isteyelim? Faturayı iktidar değil, biz ödeyeceğimize göre bu sapkın bir yaklaşım olur. Fakat duvara doğru freni patlayarak giden araca, ‘vites düşür, hız azalsın’ diyenleri kriz çıkarmayı arzu etmekle yorumlayan zihniyet için normal.

Çünkü aynı kafa Gezi’yi de ‘durdurulsun’ diyerek yorumlamıştı. Oysa bak Hamburg’taki olaylarda kimse ‘faiz lobisinden’ bahsetmedi. Sonuçta da vatandaş asil olmanın getirdiği hak ile kazandı. Çünkü hak, hukuk ve bilime karşı siyaset yapılmaz.

Dönelim tekrar ekonomiye… Sayın Zeybekçi öğrenmelidir ki ekonomi gazla yönetilmiyor. Tıpkı Galatasaray’ın gazla UEFA Kupası almadığı gibi. Çalışma, teknik, bilim gibi kriterler lazım.

Ama ‘bize bir şey olmaz’ diye ortalarda dolaşırsanız; ‘kalk da ekonomi bilen biri otursun’ derler. Çünkü ekonominin gerçeği, vatandaşın kömürüne benzemez. Hatayı yaparsan, umursamazsan, gelip tokadı basar milletin suratına… Sonra ne yapacaksınız? Yanımıza gelip, yanağımızı okşayıp, Redhack gibi ‘uf mu oldu’ diyeceksiniz?

Benim size tavsiyem ya susun ya da ‘aslansınız, kaplansınız’ muhabbetini bırakıp işinizi yapın. Vaaz ve gaz vereseniz diye oturmadınız oraya… Ama siz de haklısınız. O kadar berbat bir ekonomi yönetimi sergilendi ki ‘elden bir şey gelmiyor.’ Yutkunarak ülkeyi göbekten bağladığınız dış dünyadaki gelişmeleri seyrediyorsunuz.

Vatandaş mı? Bugünlerde sebze meyve fiyatlarıyla boğuşuyor ve durum aynen şu: Domates gibi kızardı, patates gibi ezildi, patlıcan gibi morardı. Sizin için bir anlam ifade ediyorsa elbette.

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster