İşsizliğin sahibi bulunamadı

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Siyasetçilere ‘şurada yeni bir park var’ desem hemen açılışını yapmak için sıraya girerler.

Hoş güneş enerjisi tesisi gibi yerleri açmamışlıkları da vardır da, anlamadıklarından ya da inanmadıklarından olsa gerek. Ama çocuk kreşi deseniz hepsi koşar ya da hayrat çeşme deseniz herkes sahiplenir.

Fakat dün de, bugün de siyasetin hiç işsizliği sahiplendiğini görmedim.

Ülkede büyük krizler yaşandığında bile işsizlik, öksüz bir çocuk gibi ortada kaldı. Gerçi bazıları bugünkü krizi bile kabul etmiyor ya; o da ayrı.

Bir tarafta lokomotif diye nitelendirdikleri inşaat sektöründe bile ödemelerin daire teklif edilerek yapılmaya çalışıldığı ortaya çıkıyor; piyasada zaten nakit yok, vadesi geldiğinde karşılıksız çıkacak evrak dönüyor, açlık sınırı asgari ücreti aştıkça aşıyor, Cumhurbaşkanı halen gelir seviyesini yükselttiklerinden bahsediyor. Sıkıştıkça milli gelir hesabı ile oynarsan, rakamı tutturursun da, bu açlığa çare değil.

Neyse dönelim konumuza… Bu işsizlik çok bahtsız bir konu… Önce bakanlar sırasıyla Türkiye’de işsizlik olmadığını iddia ettiler. Sonra herkesin gözüne batıp, rakamlar kurtarmaz hale gelince, sorunun iş arayan gençler ve kadınlardan kaynaklandığını söylediler.

Hiç kimsenin aklına da, reel kesim güveni düşerken, yüzde 0,1 artan kapasite kullanım oranına sevinmenin garipliği gelmedi. Gerçi sevinilen nokta da başa baş noktanın 23,5 baz puan gerisinde ama olsun.

İşsizlik yine ortada… Son olarak Türkiye Sigortalar Birliği Genel Sekreteri Kerem Özdağ bir açıklama yaptı. Türkiye’deki emeklilerin yüzde 30’u çalışıyormuş. Bunun nedeni de geçim sıkıntısı imiş. Buraya kadar normal…

Ama bunun genç işsizliğin göstergesi olduğunu söylemek amacını aşan bir ifade…

Çünkü TOBB verilerine göre yüzde 5 büyüyerek sadece üniversiteden mezun olan 800 bini aşkın kişinin 500 binine iş bulabilme olanağımız var. Üniversite mezunu olmayanlar, mevcut işsizler de bu rakama dahil değil. Elbette orada da büyüme ile kalkınma arasındaki farkı hatırlatmak gerekir. Yani her büyüme de istihdam yaratmaz.

Rakamlar ne derse desin, sokakta yaşanan bir gerçek var. Bir tarafta geçinemeyen insanlar, diğer tarafta borç batağındakiler, ötede milyonlarca yatağa aç giren kişi, beri tarafta işsiz olduğu halde sağlık sigortası primi istenenler.

Manzara bu… Ama başta da söylediğim gibi ne dünkü iktidarlar, ne bugünkü, şu işsizliği bir sahiplenmedi. Varsa yoksa üzerinde defaten oynadıkları rakamlar. Rakamlarla bozmuşlar. Ama bu ihtiyacı karşılamıyor. İşsizliği ise hiç yok etmiyor.

Üretmeyen bir ülkenin, iane ve kredi ile yaşamaya çalışan vatandaşları haline geldik. Eskiden yoksulduk, şimdi daha da kötüsü, işsiz ve borçluyuz. Uyanın artık. Siyaset sadece tespit yapma ya da tespit edilmesini engelleme yeri değildir.

Çözüm bulacaksınız. Orta ve uzun vadede de eğitim politikalarıyla istihdamı yönetecek, planlı ekonomiyle azaltacaksınız. Suçu iş arayana atmakla bu işin içinden çıkamazsınız. En azından dünküler çıkamadı. Ümitlenmeyin; öyle ya da böyle sonuçta iş açığa çıkıyor.

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster