Ülke ekonomisi patladı; zıpladı; büyüdü. Başarılar arka arkaya geliyor. Geçen sene öyle büyük işlere imza attık ki, milyonu aşkın istihdam yarattık. İhracatımızda tüm zamanların rekorunu kırdık.
Herkes bizi kıskandı. Göreceksiniz 2018 yılında başarılar (!) devam edecek.
Piyasalardaki sorunların tamamı yok sayılarak kendi söyleyip kendi inanan, istediğin gibi ayarlayabileceğin rakamlarla hayatı karıştıran, problemi yaşayanların da ya korkudan sustuğu ya da yaranma duygusuyla yağcılık çektiği bir sanal alemin içindeyiz.
İnanın bana yaşadığımız sanal dünya Matrix’e taş çıkarır; kripto para düzenini çırak bırakır. Sahada olan zaten gerçekleri görüyor ama bazen bir rapor açıklanıyor; detaylarına baktığınızda yaşananları gözünüze sokuyor. Elbette bundan sonra yine ısrarla görmezden gelip gelmemek, insanın vicdanına kalmış.
TOBB, 2017 sanayi kapasite raporu açıklandı. Şimdi bazı satır başlarına göz atalım. Mesela geçerli rapor sayısının geçen seneye oranla yüzde 10,42 azaldığı belirtiliyor. Hani yatırım ve satış patlaması yaşıyorduk?
İşletmelerde çalışanlara baktığımızda işçi statüsündekilerin oranı yüzde 72,41... Bu oran ülkede asgari ücret ve buna yakın maaş alanların, geçim sıkıntısının düzeyinin ne oranlarda olduğunun çok net bir göstergesi...
Firmalara göre toplam çalışan oranlara baktığımız 50 ve üzerinde insan çalıştıran işletmelerin toplamdan aldıkları oran yüzde 72,33. Bu ya atölye ve esnafta istihdam kabiliyetinin kalmadığını ya da çok ciddi bir kayıt dışı istihdam patlaması yaşandığını gösteriyor.
Gelelim istihdam patlamasına... İstihdam seferberliğinin ardından milyonu aşkın rakamlar havada uçuşmuştu değil mi? Oysa TOBB Sanayi Kapasite Raporu’na göre sanayi tesislerinde çalışan insan sayısı yüzde 2,96 oranında azaldı.
İstihdam raporlarına baktığınızda sürekli tarıma atıfta bulunulmasının bir nedeni de bu. Kayıt dışı oranı yüksek ve köy kahvesi anketinden ibaret işsizlik araştırmasında burada yükseliş gözüküyor. Kuru fasulye sever misiniz? Mercimek, nohut?
Çünkü Tarım Ürünleri Hububat, Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği’nin yaptığı açıklamaya göre yerli hububata denk gelmeniz zor. Zira 1990’dan beri bakliyat ekim alanının yüzde 65 azaldığını açıkladılar.
Ette, buğdayda, hatta şimdi zeytinde ve daha nicelerinde ithalatçı olduğumuz ve ülkemizin dünyada toprak rezervi azalan 20 ülkeden biri olduğu açık. Son 10 yılda resmi açıklamalara göre Belçika büyüklüğünde tarım alanını kaybettik ya da tarım dışına ittik. Buradan nasıl bir istihdam yaratılacak?
İşin özü şu ki; kendimizi kandırmayı seviyoruz ve yaşadığımız gerçeğe yabancılaşarak, sempati duyduğumuz siyasetçinin sözlerine inanıyoruz. Bu da ayrı bir psikolojik ve sosyolojik sorun ama onun analizi bizi aşar; uzmanlara bırakalım.
Fakat tekrar ekonomiye dönersek İngiliz Yazar Aldous Huxley’in şu sözü her şeyi ve tehlikeyi de anlatıyor sanırım: “Gerçekler, görmezden geliniyor diye yok olamazlar.” Bir vitrin merakıdır gidiyor ama orada da ekonomi yönetimimiz gerçeklerden bihaber. Vitrin her zaman doğruyu söylemeyebilir ya da siz yanlış anlamış da olabilirsiniz. Tıpkı fıkrada olduğu gibi:
“Thatcher, bir bakanıyla Londra sokaklarında gezerken bir mağazanın vitrinindeki fiyatların ucuzluğu dikkatini çekmiş.
Ceket 25 pound, pantolon 10 pound gibi... Bunları bakana göstermiş ve: ‘Görüyor musun İngiltere ne kadar ucuz bir ülke’ demiş.
Bakan, Başbakanı uyarmış: ‘Sayın Başbakanım, baktığımız vitrin bir kuru temizleme mağazasının vitrini; konfeksiyon mağazasının değil...”