Piyasanin konuşulmayan alarmi

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye’de çok bilenlere inat reel piyasalarda adım adım gelen bir sessiz fırtına ortalığı kasıp kavuruyor. Merkez Bankası kayıtlarına gore 2012 yılında karşılıksız çek sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 80 oranında arttı. Hatta Kasım 2012’de üç yıl sonra ilk kez 100 binin üzeri görüldü.

Protestolu senetlerde de durum çok farklı değil. Geçen sene protestolu senet sayısı bir önceki yıla gore yüzde 17, tutarı ise yüzde 42 yükseliş gösterdi. Bunlar resmiyete dökülenler. Bir de esnafın, tacirin kendi arasında yeni vadelerle değiştirdiği evrak var. Yani bugün itibariyle gerçek piyasalar çok ciddi bir tahsilat açmazıyla karşı karşıya…

Peki bundan daha tehlikeli olan ve konuşulmayan nedir? İnsanların ya da küçük ölçekte firmaların alacaklarının peşine düşmek için ihtiyaç duydukları parayı bulamaması…

Konuştuğumuz birçok hukukçunun elinde artan karşılıksız çek vakaları başka bir dramı da beraberinde getiriyor. Mesela 40 bin TL’lik alacağı olan bir kişinin dava masrafı yaklaşık bin 500 TL tutuyor. İcra takibi yapacaksa 300-400 TL dolayında bir rakamı ortaya koyması gerekiyor. Şayet ihtiyati haciz için teminat yatırması gerekiyorsa, alacağı için 4 bin TL ile 6 bin TL arasında masraf yapması gerekiyor.

İşte dram burada başlıyor. Alacak sahibi, parasının peşine düşmek için bu rakamları yatıramıyor. Piyasadaki sıkışıklık ve nakit darlığı o kadar tepe noktaya çıktı ki, insanlar alacağının peşine bile düşemiyor.

Sanmayın ki tek sıkıntı firmalarda. Bugün işyeriyle anlaşmazlığa düşen bir çalışanın, örneğin 3 bin TL’lik bir alacağının peşine düşmesi için peşinen 1000 TL para ödemesi zorunluluğu ortaya çıkıyor. Elbette bu durumda da birçok kişi, alacağından vazgeçmek durumunda kalıyor. Çünkü kimsenin cebinde böyle bir masrafı karşılayacak para yok.

Eskiden hak arama çok daha düşük ödemelerle ve dava sürecine yayılan bir biçimde gerçekleştirilebiliyordu. Fakat bugün gelinen noktada, yani 30 Eylül 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Adalet Bakanlığı Tebliği ile işler değişti.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Gider Avansı Tarifesi’ni düzenleyen bu tebliğin 3. Maddesi’nde “davacı, bu tarifede gösterilen gider avansını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri kapsar” deniliyor.

Yani para peşin, kırmızı meşin… Bu paralar da Adalet Bakanlığı’nda toplanıyor. Peki sormak gerekmiyor mu ‘Adalet Bakanlığı bu paraları ne yapıyor?’ Hepsi bir yana mesele, sadece paranın peşin tahsili de değil.

Uygulama hak arama özgürlüğü açısından ciddi sakıncaları da beraberinde getiriyor. Daha da kritik olanı insanlar alacakları için gereken miktarı bulamıyor. Fakat nedense bunlar hiç konuşulmuyor. Varsa borsa, yoksa borsa… Düşünün bakalım krizlerden borsa mı çıkardı ülkeyi, reel sektör mü?

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster