Ülkede öyle bir kesim oluştu ki, halkın içinden çıkmış ama halkı unutmuş insanlardan oluşuyor. O kadar unutmuş ki, kendi yaşam döngüleri üzerinden dönüp, halkın durumu hakkında yorum yapıyorlar.
Mesela bazı sonradan iş insanı olanlarda çok sık gördüğümüz bir durum. Sanmayın ki onlar sadece bu dönemde vardılar. Her dönemde kendi gerçeklerini ülkenin gerçekleri zanneden bu insanlar vardı. Fakat son dönemde bu tavır cehaletle birleşince çok daha fena bir hal aldı.
Gazetecilerde de durum aynı… Kimisi korkarak, kimisi işini kaybetmeme telaşına kapılarak oturdukları yerden ahkâm kesmeye başladılar. Bu insanları bir metroda, otobüste ya da minibüste göremezsiniz.
Bakmayın şimdi pandemi dönemini bahane edip özel araçlarıyla gidip gelmelerine… Onlar dün de zaten halkın arasına karışmaktan söz ederlerdi. Oysa halkın arasına karışılmaz, bizzat halktan biri olur gazeteci…
Fakat ortadaki ekonomik sıkıntının boyutu büyüdükçe, kaldığını zannettikleri inandırıcılıklarını korumak adına ortaya karışık laflar da etmeye başladılar. Mesela yumurtanın fiyatından yakınıp, tarım politikası eleştirmemek önemli tarzlarıdır.
Mesela Mehmet Barlas’ın son çıkışına bakalım. Ne diyor? Hayat pahalıymış ama hayat standardı yükseliyormuş. Barlas’ın görüşü bu yönde... Peki hangi hayat standardı yükseliyor acaba?
İnsanlar iş bulamıyorlar. Bulsalar aldıkları para açlık sınırında dolaşıyor. Elektrikten eğitime, doğalgazdan kiraya, gıda fiyatlarından ulaştırmaya kadar hiçbir maliyetlerini karşılayamıyorlar ya da kredi kartı üzerinden borçlanarak sefaleti, batış pahasına öteliyorlar.
Sorun bakalım sokaktaki vatandaşa: En son ne zaman tiyatroya, sinemaya gitmiş? Borca batmadan tatil yapmayı ne zaman becerebildiğini hatırlıyor mu? Çocukları bir şey istediğinde içi hop etmeyen kaç kişi dolaşıyor sokaklarda?
Olaydan o kadar kopmuşlar ki, kaç paraya geçim derdi içinde boğuşulduğunu bile bilmiyorlar. Efsane futbolcu Rıdvan Dilmen… Katıldığı TV programında insanların durumunu anlatırken 8 bin TL asgari ücretten bahsediyor. Ayrıca bununla geçinmenin de mümkün olmadığını dile getiriyor.
Oysa 8 bin TL’yi bir arada görebilmesi için, bir ailede 3 asgari ücretlinin çalışıyor olması lazım. Oysa TÜİK’e göre bir asgari ücretle 4 kişilik aile geçinebiliyor. Yine TÜİK’e göre Türkiye’deki ailelerin ortalaması artık 4 kişi değil, 3,3 kişi… Yani biri çocuk olsa Türk aile ortalamasında en fazla çalışabilecek insan sayısı 2 kişi; o da iş bulabilirse…
Aslında tüm bu fotoğraf içerisinde en iyi çıkışı İTO Başkanı Şekib Avdagiç yaptı. Ara elemanların maaşlarını yukarı çekmek gerektiğini söyledi. Açıkçası köle fiyatına adam çalıştırıldığı sürece kimsenin istihdam edilemeyeceğini de, ara eleman bulamayacağını da belirtti.
Kurslarla kısa süre içinde insanları nitelikli ara eleman aşamasına getirebileceklerini belirtti Avdagiç… Doğru bir yaklaşımla ve kral çıplak dercesine… Cümlelerini paylaşayım:
“Basit bir örnek vereyim; İstanbul’da bir genç, nasıl ki motorlu kurye olduğunda 7 bin - 7 bin 500 lira kazanç elde ediyor. Bu şartlarda söz gelimi bir CNC operatörünü 4 bin - 4 bin 500 liraya çalıştırmayı düşünmeniz çok rasyonel olmaz. Ara eleman ücretleri makûl seviyeye getirilmeli.”
İşte gerçekler bunlar. Ayrıca kuryelerden bu parayı alan var mıdır bilinmez. Olsa da yoksulluk sınırının 2 bin 500 – 3 bin TL altında olduğuna dikkatinizi çekerim. Sonuç itibariyle sokaktan bihaberseniz, dalga geçer gibi insanların durumu hakkında da yorum yapmayın. Ya gerçekleri konuşun ya da susun. Zira bu tarz bihaber dalgacılık çok daha rencide edici oluyor.