Merkez Bankası Para Politikası Kurlu’nun tutanakları açıklandı. Elbette yine bildik kelimeler; bildim bahaneler ve geleceğe yönelik gerçekle ilgisi olmayan temenniler manzumesinden öteye bir içerik üretemedi.
Aslında bundan anlıyoruz ki PPK toplantılarında da ne yapılacağı çok bilinmiyor. Neredeyse her ay aynı mesajları verip; şartların kötüleştiğini görmezden gelerek bir ütopyanın peşinde koşmanın bir anlamı yok.
Bu kurul neden toplanıyor? Ekonomideki gidişatı doğru okuyup, elindeki enstrümanlarla ekonominin işleyişini belli bir ahenkte tutabilmek için. Oysa neredeyse Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yerine soyundu ve sürekli bahaneler üretiyor.
Açıkçası Bakanlığın da bu durumdan rahatsız olduğunu düşünmüyorum. Çünkü tutmayan hedefler bürokratları olumsuz etkilemez. Ama tutmayan hedeflerin sorumluluğu ekonomi yönetimi alırsa, siyasi bedel öder.
İşte bu nedenle danışıklı bir dövüş sürdürülüyor. Gelelim tutanakların ayrıntılarına… Halen dezenflasyonist bir beklentiyi dillendirmenin mantığını anlayabilmiş değilim. Enflasyonun belki de en düşük seyretmesi gereken ayları geride bırakırken, yükselen bir oran söz konusuysa, siz sonbaharla birlikte ancak kâğıt kalem oyunu yaparsınız.
Çünkü enerji, okul gideri gibi mecburi harcamaların arttığı bir ortamda enflasyonun düşük seyretmesi işin doğasına ters. Bu nedenle dezenflasyonist söylemlerden vazgeçerek gerçeklerle yüzleşmenin zamanı geldi.
Daha üretici yüzde 25’lik enflasyon farkını fiyatlarına yansıtamadı. Yansıtmak zorunda olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Bütçe açığı bize bu farkın sübvanse edilemeyeceğini net bir biçimde gösteriyor.
Dolar maliyetinin fiyatlar üzerindeki etkisinin ne olacağını, doların ne olacağını bilmediğimiz için kimse tahmin edemiyor. Ama herkesin bildiği bir şey var ki, dolar kalıcı bir düşüş yaşamayacak.
Tarımsal ürünlerin maliyetlerinden söz ediliyor ve burada da dünya fiyatlarına atıfta bulunuluyor. Öncelikle dünya fiyatları bir etken. Fakat asıl unutulmaması gereken dünyada gıda fiyatları düşerken de bizde artış yaşanıyordu.
Yani bizim üretim tarzımız, hatta üretimsizliğimiz, ithal ikame ile sorunu çözme eğilimimiz bizde hem gıda fiyatlarının düşmesini engelliyor; hem de zaten bulamadığımız dolar karşısında ihtiyacımızı şiddetlendiriyor.
Bu nedenle bundan sonraki süreçte Merkez Bankası bir karar vermek zorunda. Ya enflasyon raporunu, Para Politikası Kurulu’nu ya da beklenti anketleri açıklamayı bıraksın ya da Türkiye ekonomisinin gerçeklerini net bir biçimde ortaya koyarak, sorunu çözecek önerilerle ortaya çıksın. Mevcut tavır sadece itibar zedeliyor.