CHP Kongresi'ni doğru okumak

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

CHP’nin son kongresinde iki aday yarıştı. Başkan Kılıçdaroğlu, muhalefetin güçlenmesi ve örgütlenmesine fırsat tanımamak için, “yangından mal kaçırır” gibi yakın bir kongre tarihi belirledi. Milletvekillerinin çoğunluğu, zaten yaklaşan genel seçimler nedeniyle gözünün içine bakıyorlardı.

Delegelerin büyük bir bölümü ise yeni yönetime yakın kişilerden oluşuyordu. Bu nedenle, bu seçimde menfaat birlikteliğinin fikir birlikteliğine karşı kolay ve kesin bir başarı kazanacağı düşünülüyordu.

Diğer taraftan, son anda ortaya çıkan Yalova milletvekili Muharrem İnce, şimdiye kadar parti yönetimine yakın duran bir görünüm sergilemişti. Baykal döneminde AKP’ye karşı metaforlar da kullanarak yaptığı ince, etkili ve nükte dolu eleştirilerinin sosyal medyada patlama yapması üzerine sivrilmişti.

Baykal sonrasında yeni yönetimle de dengeli ilişkiler yürüttü ve Parti’nin ileri gelenleri arasındaki yerini muhafaza etti. Yalova’daki yerel seçimlerde sergilediği göz kamaştıran performansı yıldızını daha da parlattı.

Ancak kabul etmeliyiz ki Muharrem İnce, CHP’nin kuruluş ilkelerinin yılmaz ve ödün vermez bir savunucusu değildi. Açılım sürecini destekleyici söylemleri, Avrupa Birliği lehindeki beyanatları ve ülkesini savunan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’a yönelik ağır ithamları kafalarda soru işaretleri yaratıyordu. İnce, ortada bir yerlerde durarak denge stratejisi izliyordu. Ayrıca, Parti içindeki ulusalcı diye tanımlanan milletvekilleri ile de arasına mesafe koymuştu. Baykal ekibi ile birlikte hareket de etmiyordu.

Muharrem İnce, özgün fikir ve düşünceleri, kitleleri peşinden sürükleme gücü, tavır ve davranışları ile etkili bir önder olarak Cumhuriyetçi kesime kendisini kabul ettirmiş de değildi. Hemen herkesin beğendiği lider altı bir siyasetçi portresi çiziyordu. Bu ahval ve şerait içinde, tüm koşullar aleyhine iken takdir edilecek bir medeni cesaret göstererek, adeta tek kişilik bir ordu gibi Kılıçdaroğlu ve arkasındaki güçlere meydan okudu. Bu nedenle, çok kişi Kongre’de alacağı oyun yüzlere bile ulaşmayacağını düşünüyordu.

Ama kişisel düşünceme göre, Kongre’de büyük bir sürpriz yaşandı. Kılıçdaroğlu’nun 740 oyuna karşılık, İnce 415 oy aldı. Bu oyların hepsini İnce’nin hanesine yazamayız. Parti içi muhalefet için bu kadar olumsuz koşullarda yapılan güdümlü bir kongrede, bu kadar yüksek bir muhalif oy oranının çıkması, CHP çevrelerinde Kılıçdaroğlu’nun itibarının çok da fazla olmadığını göstermektedir. Eğer, yeterli bir süre önce Parti içi muhalefet kenetlenerek, altı oku sahiplenen, Cumhuriyetçi kesime güven veren Atatürkçü ve devrimci bir aday üzerinde uzlaşabilseydi, Kılıçdaroğlu’nun hiçbir başarı şansı kalmazdı!

Atatürk’ün ölümünden sonra, hatta Ulu Önder’in hasta olduğu dönemlerden itibaren CHP savrulmaya başlamıştı. Her geçen gün özlerinden biraz daha uzaklaşıyordu. Baykal’ın Genel Başkan olduğu dönemlerde de sorunlar vardı. Ama yine de, en azından devleti kuran parti olarak kuruluş ilkelerinin kırıntılarını taşıyordu. Diğer partilerde o bile yoktu.

Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte parti, tarihi misyonunu yadsıyarak bana göre fikirler çerçevesinde kendisini feshetti. “Türkiyeliyim!” diyen Kılıçdaroğlu, televizyon muhabirinin Diyarbakır’daki Nevruz rezaleti ile ilgili sorusuna, “Amed’de olanlar” diye başlıyor, hemen sonrasında Diyarbakır olarak düzeltiyordu.

Bu sözleri duyunca, Hasdal askeri cezaevindeki koğuş arkadaşım Amiral Semih Çetin ile küçük dilimizi yutacaktık! Çünkü ikimiz de biliyorduk ki bu Zat-ı muhterem’in bilinçaltına yerleşen, yani içselleştirdiği değer yargılarına göre, Diyarbakır yok, Amed vardı. Otomatik olarak, refleksle ağızdan ilk çıkan Diyarbakır değil, Amed idi! Derviş’in fikri neyse, zikri de oydu!

Aynı kişi bugünlerde “dil sürçmesi gibi” mazeretlere sığınma gereksinimi de duymuyor! Açık açık, “Benim adım Dersim’li Kemal. Söz verdim. İktidarımızda Avrupa Yerel Özerklik koşullarını bütün maddeleri ile uygulayacağım!” diyor. Adama sormazlar mı, “Hem ülkenin birliğinden yana olacaksın hem de özerkçilik oynayacaksın!” Kimin malını kime veriyorsun! CHP seçmenlerinin bu kadar saf olduğunu mu düşünüyorsun!

CHP’nin adı bana göre bundan böyle DKY (Dersimli Kemal’in Yeri)’dir. İsteyen bu lokantanın özgün yemeklerinden tadabilir. Ama dikkat edin, yedikleriniz midenize oturmasın!

CHP, önümüzdeki seçimleri şimdiden kaybetmiştir. Gemiyi bu mürettebat hiçbir limana yanaştıramaz! Liberaller, cemaatçiler, ikinci cumhuriyetçiler ve PKK avukatları ile ancak AKP-PKK açılım sürecinin yedek lastiği olur.Genel seçimden sonra zaten şimdiki yöneticilerin hiçbiri kalmayacak, ancak Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve yurtsever yurttaşlarımız, önümüzdeki seçim için doğru bir mevzide siper kazmanın hesaplarına şimdiden başlamalıdır. Eğer, CHP’nin yürekli milletvekilleri de kazmanın bir ucundan tutarsa, Türk siyasetinde hiç beklemediğimiz gelişmeler yaşanabilir!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster