Ne 'hükûmet'miş ama...

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili iddialar yenilir yutulur cinsten değil. Fakat bazılarını yutmayı başardı. Mesela hemen soruşturmayı yürüten emniyetteki şube müdürleri görevden alındı.

Konuyla ilgili geniş kapsamlı bir açıklama yapan Hükûmet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sözlerinden iktidarın ne düşündüğünü de öğrenmiş olduk. Fakat hazır söz şube müdürlerinden açılmışken Bülent Arınç’ın bir ifadesinin altını çizmek gerekiyor.

Anlıyoruz ki görevden alınan şube müdürleri ile ilgili soruşturmada üstlerine bilgi aktarmadıkları temel rol oynadı. En azından öyle deniyor. Bülent Arınç da Emniyet Genel Müdürlüğü’nün açıklaması üzerinden bunun nedeninin araştırıldığını söyledi.

Acaba gerekçesi, İçişleri Bakanı Muammer Güler’in de oğlunun gözaltına alınanlar arasında olması olabilir mi? Bakan’a niye bilgi verilmemiş? Daha önce uçurulan haberlerle kimlerin nasıl araziye uyduğu henüz hafızalarımızdayken, bunu sorgulamak normal mi?

Her şey bir yana yapılan açıklamadan anlıyoruz ki, iktidar olaya yine aynı pencereden bakıyor. ‘Tüm bunlar hükûmeti yıpratmak amacıyla yapılmıştır.’ Buradan bile seçim üzeri bir mağduriyet hesabının peşine düştüler. Ne hükûmetmiş ama…

Siyasetçiler gözaltına alınıyor; amaç hükûmeti yıpratmak… Bilim adamları, askerler, aydınlara operasyon düzenleniyor. Gerekçesi ‘hükûmeti yıpratmak.’ Gazeteciler, yaptıkları haberlerle iktidar için sıkıntı yaratıyorlar; hop gözaltı ve tutuklama… Neden? ‘Çünkü hükûmeti yıpratmak istiyorlar.’

Bu ülkeden askerinden siyasetçisine, gazetecisinden bilim adamına kadar herkese ‘hükûmeti yıpratmak, hatta yıkmak’ suçlaması üzerinden operasyon düzenleniyor. O zaman aynı isimler ayakta alkış tutuyor. Buna Baykal ve MHP’li vekillere olan kaset operasyonları da dahil.

Utanmasalar, onların bile ‘hükûmeti zor durumda bırakmak’ için yapılacağını söyleyecekler. MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma açılıyor. Gece yarısı kanunuyla durum kotarılıyor. Neden? Çünkü gerçek amaç ‘hükûmeti yıpratmak’.

Deniz Feneri skandalı patlıyor. Almanya’da asrın yolsuzluğu olarak kararlar verilip, uzantının Türkiye’de olduğu belirtiliyor. Önce süründürüp, sonra göstermelik soruşturma yapılıyor. Gerçekten soruşturan savcılar hakkında dava açılıyor. Savcılar davada aklanıyor, ama iktidarın gözündeki durum değişmiyor. Amaç, ‘hükûmeti yıpratmak…’

Bir futbol takımına operasyon düzenleniyor. Biraz kurcalandığında işin başka boyutları olmakla birlikte, marina üzerinden 8 milyar dolar değerinde bir el koyma ve arazi rantı olduğu ortaya çıkıyor. İş büyüyor… Taraftarlar duruma el koyuyor. Bir süre sonra hükûmet, bu olayı kendilerini zor durumda bırakmak için yapıldığını açıklıyor. Şu günlerde de Akif Beki’nin dilinde…

İnsanlar tüm yaşananlara itiraz etmeye başlıyor. Gezi ile birlikte yurt sathında sıkıntılar dile getiriliyor. Tencere tavalardan, polis şiddetine kadar uzanan yelpazede olaylar yaşanıyor. Hayatını kaybedenler oluyor. İktidar çıkıp, amacın hükûmeti yıpratmak olduğunu söylüyor. Polise övgüler ve ikramiyeler sunuluyor.

Bu açıklamayı yapan Bülent Arınç, canlı yayında direkt Başbakan’a sitem ediyor. Aralarında tartışıyorlar. Ardından uzlaşı noktası bulunup, bu haberlerin ‘hükûmeti yıpratmak’ için çıkarıldığını açıklıyorlar.

Sonra yolsuzluk iddiaları gündeme düşüyor. Hükûmet Sözcüsü Bülent Arınç, çıkıp yine aynı cümleyi sarf ediyor: ‘Hedef, hükûmeti yıpratmak.’ Ne garip ki, ilk başa geldikleri yıllarda ortaya çıkan Ali Dibo skandalında bile gerekçe aynıydı. Hükûmeti yıpratmak…

Ne hükûmetmiş ama… Herkes işi gücü bırakmış onlarla uğraşıyor. Onlar mı? Onlar sütten çıkma ak kaşık. Ama bakın Mevlâna ne diyor? “Sütten çıkan her kaşık aktır. Marifet, çıktığın sütü ak bırakmaktır.’ Anlayana…

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster