Akıllı şehir yeter mi?

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Dünya, veri toplama ve verilerin entegrasyonu üzerine kurgulanmış, aynı zamanda konfor sunan akıllı şehirleri konuşuyor. Gelecekte ekonomik rekabetin ülkeler arasında değil, şehirler bazında yapılacağını düşünürseniz bunun ardında kalmak mümkün değil. Mutlaka bu sisteme uygun şehirleri geliştirmeliyiz.

Nitekim Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçim bildirgesinde de kentsel dönüşüm adı altında bu ayrıntıya dikkat çekiliyor. Aslında bu alandaki farkındalık son yıllarda giderek yükseliyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin son gerçekleştirdiği İnovasyon Zirvesi’nde bu konudaki çalışmaların dünya ölçeğindeki yaklaşımları içeren çalışmalarını dinleme fırsatım olmuştu.

Bu gerçekten yola çıkarak inşaat sektörü temsilcileri de Dünya Gazetesi için, seçim beyannamesinde bulunan ve kentsel dönüşüm başlığı altında toplanan bu yaklaşımı değerlendirdiler.

Beyannamede bilhassa İstanbul’daki 7,5 milyon konutun 15 yıl içerisinde yenilenmesi öngörülüyor. Konuyu değerlendiren sektör mensupları ve temsilcileri ağırlıklı olarak deprem ve işin ehline teslimi meselesine değinirken, Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı derneği (GYODER) Başkanı Feyzullah Yetgin de akıllı şehir yaratmak adına bunun fırsata çevrilmesi gereğine işaret etti.

Tüm başkanların haklı oldukları yön var. Nitekim iktidarın da bu konudaki niyeti, uygulamaları tartışmalı da olsa ortada... O zaman kritik bir soruyu ortaya koymak gerekiyor; çünkü başkanlardan hiçbirinin bu konuyu esas almadığı dikkatimi çekti.

Geleceğin ekonomisinde söz sahibi olabilecek şehirler ya da yaşanır bir ortam yaratmak adına akıllı şehir kavramı, teknoloji, konfor, entegre yapılar yeter mi? Şüpheniz olmasın ki değil...

Öncelikle rekabetçi şehirler sadece ortaya koyduğu teknolojik bütünlük ile öne çıkmayacak. Kültür, sanat, tarih, kaliteli bilgi üretimi, gerçekçi bir ekonomi, ortaya çıkardığı katma değer, insanlığa sunduğu fayda, finans gibi birçok özelliği bünyesinde bulundurması gerekiyor.

Meseleyi bu kapsamda baktığımızda, en rekabetçi şehir potansiyeli taşıyan İstanbul’un tarihini yok ederek ya da belli bir dönemden ibaret sayarak, yapılaşmasında da taklit edilmiş bir Dubai yaratarak nitelikli hale gelemezsiniz. İstanbul zaten bir değerdir. Hakkını verip, vermemek bize kalmış.

Peki bunlar yeterli mi? Hayır... Öncelikle bir kent kavramı üzerinde durmamız gerekiyor. Yani lego görünümlü binaların arasına yerleştirilmiş göstermelik yeşil alanlarla ya da yaşam alanlarıyla bu özelliği taşıyamazsınız. Gerçek bir kent olma bilincinden bahsetmemiz gerekiyor.

Sosyal dokularından kültür mirasına kattığı değere, sanatsal faaliyetlerinden ulaşılabilirliğe kadar bir dizi özelliği de özümsemiş olmalı. Kentsel dönüşümü rant odaklı hale getirirseniz, bunu da ıskalarsınız. Yani kentleşme inşaat değildir. Yok ettiğiniz su havzaları başta olmak üzere sit alanlarını yok sayarak kent unvanı elde edemezsiniz.

Hepsinden önemlisi kentli insan yaratmanız gerekir. Bu yoksa, gerisinin hiçbir önemi kalmıyor. Şimdi sokağa çıkın ve çevrenize bakın. Trafikte amaçsızca sürüklenen, birbirine saygısız, kavga etmeye yer arayan, karşısındakinin hukukunu tanımayan, düzeysiz, şehrin göbeğinde fiili durum yaratıp mangal yelleyen insanlarla bunu başarmak imkansız. Mangala karşı değilim; ama piknik alanında; şehrin göbeğinde değil.

Taksicisinin kazıklamak için turist kolladığı, insanların birbirinin kıyafetlerinden yaşama bakış açısına kadar her şeye karışmayı hak gördüğü, cahillik, taraftarlık, çok olmanın haklı olmak için yeterli görüldüğü bir iklimden kentli insan çıkmaz. Sadece sayıca fazla kişinin ucuzlaştığı, mahallelerin dağıtıldığı, toplumsal değerlerin aşındığı bir fotoğraf oluşur.

Hiç kimse kusura bakmasın. Bu ve benzeri tüm faktörleri yok sayarak, kentsel dönüşüm adı altında inşaatçılık yapmaya niyetleniyorsanız, o binalara koyduğunuz teknolojilerle şehirler akıllı olmaz. Çünkü insanı ıskaladığınız yerde binanın kendi kendini ısıtma özelliği olmasının bir önemi yoktur. Yani akıllı şehirden önce, akıllı insanı ve akıllı toplumu konuşmak durumundayız.

Çetin Ünsalan

ulusal.com.tr

Tüm yazılarını göster