Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı’nın panelinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinledim. Baktığınızda hemen her söylemin özenle seçildiği ve gerçekleri aktaran bir yapıda olduğunu söyleyebilirim.
Ana Muhalefet Lideri dış politikadan ekonomiye, yasalardan basın özgürlüğüne, iş dünyasının sıkıntılarından hukuk sistemindeki siyasallaşmaya, demokrasi ihtiyacından terör konusuna kadar birçok noktada yaşananları anlattı.
Şunun altını çok net çizeyim ki, anlattıklarının hepsi doğruydu. Toplantıdan sadece iki detay vereyim. Bunlardan birincisi demokrasi ve sağlıklı bir diyalog olmadan, kalıcı bir kalkınmanın yaratılamayacağı yönündeydi.
Türkiye’de ben yaptım oldu anlayışı herkesçe malum. FakatKılıçdaroğlu’nun sorduğu iki temel soru ve herkesin yanıtını kendisine vermesini istediği konu önemliydi. İşadamlarına dedi ki Ana Muhalefet Lideri: “Ben bu hükümeti eleştirirsem başıma bir şey gelir mi? Telefonla konuşurken dinlenmediğinizi düşünüyor musunuz?’
Herkesin kendine yanıtı vermesini istediği bu sualin yanıtı belliydi ve ‘eğer çekiniyorsanız orada sağlıklı bir demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Sağlıklı bir demokrasinin olmadığı yerde de gerçek bir ekonomiden bahsedilemez.”
Bir diğer husus da Türkiye’nin finansman yapısıyla ilgili... Sayın Kılıçdaroğlu’nu şunu sordum: “Türkiye’nin iki temel ithalat kalemi var. Finansman ve teknoloji… Teknolojik olarak katma değerli üretime yönelik söylemlerde bulundunuz. Ben finansmana yöneleceğim. Ülkenin pozisyon açığı 360 milyar dolar. Ekonomideki sıcak para miktarının da 140 milyar dolar civarı olduğu ifade ediliyor.
Biliniyor ki siyasi taviz alınmadığı gün Türkiye’ye yönelik operasyon yapılacak. Bununla ilgili bir acil eylem planınız, orta vadede de bir çözümünüz var mı?” Verdiği yanıt akılcıydı. Bir günde sıcak paradan kurtulmanın mümkün olmadığını ve gelen parayı üretime yönlendirecek modeller geliştirmek gerektiğini söyledi. Brezilya örneğini verdi. Takip etmeyenler için hatırlatayım:
Brezilya 5 yıla kadar gelen parayı kademeli olarak vergilendiriyor. 5 yıl ve üzerine ise vergi almıyor. Böylece sıcak paranın serseri özelliğini yitirip, finansman haline dönüşmesi sağlanıyor. Benzer bir uygulama Türkiye’de de yapılabilir.
Dediğim gibi birçok konuya değinildi. Fakat ben CHP Lideri’ni dinlerken, başka bir şey düşündüm. Konuşmanın genelinde teşhis ve tespitler doğru, fakat ne yapılması gerektiğini anlatmıyor.
Yine gözüken o ki, detay istediğinizde kimine göre doğru, kimine göre yanlış gelse konuyla ilgili kafa yorulduğu ve alternatif bir politika geliştirildiği görülüyor. Ama söylemle ilgili ciddi bir sıkıntı var. Her konuya değinme ihtiyacı, organizasyonları grup toplantısına çeviriyor.
CHP Genel Başkanı Salı günkü toplantılarda bunları anlatabilir. Fakat danışmanlarıyla çalışması gerektiğini düşündüğüm bir mesele var. Bazen her şeyden bahsetmezsiniz, ama doğru yerde doğru sözü söylersiniz. Her konudan bahsetmeye çalışmak, konuşmayı da havada bırakıyor.
Oysa mesela dün geceki toplantının konusu belliydi. Ekonomi… Karşınızda da ağırlıklı olarak iş dünyası olduğuna göre, her meseleden bahsetmek yerine, bu olanağı iyi değerlendirip direkt projelerini anlatması gerektiği kanaatindeyim. Böylece neyin ne olduğu ya da olmadığı daha net anlaşılacak.
Sayın Kılıçdaroğlu, basının iktidarın yanlışlarına ve kendilerinin çözüm önerilerine yeterince yer vermediğini belirtiyor. Aslına bakarsanız doğru, ama yöntemi yanlış… Köy kahvesine de gidip her şeyden biraz biraz bilgi aktarıyorsa, sonuç almayı da beklemesin.
Halk beni anlamıyor mu ya da basın neden yer vermiyor yerine, ‘nerede konuşuyorum’ detayının ve o topluluğun beklentilerine yönelik konuların üzerinde durmalı. Aksi takdirde ‘teşhis doğru, tedavi yok’ sonucu çıkıyor. Bu da toplantı sonunda içerikle ilgili insana keçiboynuzu yemiş hissi veriyor. Benden söylemesi…
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr