Biz amacına ulaşmayan, sonuçsuz teşvikler dağıtırken, siyasetçilerin ‘bizi kıskanıyorlar’ söylemleri ile yorumladığı, dünyanın en önemli üretim ekonomisi Almanya’nın stratejisine bakalım.
Almanya dünyanın her yerinden doğrudan yabancı sermaye arıyor. Üstelik bunu bir yanda bilişim gibi sektörlere, diğer yanda katma değer potansiyeli olarak sektörler için yapıyorlar. Niye? Kısır gündemleri bırakıp, bunları tartışmamız gerekiyor. Şimdi size önce bir fotoğraf çekeceğim.
Hafta sonunda Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği’nin Büyük Kulüp’te düzenlediği bir toplantı vardı. Konusu Almanya’da Türk yatırımcıları için sunulan fırsatlardı. Bilhassa Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nin buradaki tanıtım ofisinin anlattıkları çok önemliydi.
NRW.INVEST Türkiye Temsilcilik Müdürü Dr. Adem Akkaya’nın aktardığı bilgilerle önce size bölgenin bir fotoğrafını çekeyim. Eyalet Almanya’nın ekonomi merkezi. 500 kilometre çapında 160 milyon insan yaşıyor. Eyaletin nüfusu 18 milyon ve 670 milyar Avro GSMH üretiyor. 2015 rakamlarıyla doğrudan yabancı sermaye değeri, 9 milyon çalışanla 180 milyar Avro... Yani bizim ihracatımızdan fazla.
Kazancı en yüksek 50 Alman firmasının 19’u burada faaliyet gösteriyor. Bölgedeki Türk işverenler 120 bin kişiye istihdam sağlayarak 11,2 milyar avro hasılat elde ediyor. Türkiye’deki birçok sektörü geride bırakacak bir rakam.
Avrupa’nın ortasında, finansmana yakın, tasarımcılarla iç içe, Alman Malı olarak Avrupa pazarına ürün satma olanağı veriyor. Çinli, Amerikalı ve Japon firmalar yatırımcı olarak dikkat çekiyor.
Şimdi en kritik nokta şu: Akkaya’nın verdiği bilgiye göre Almanya’nın geçen yıl kasasında 36,5 milyar avro fazla para vardı. Bu sene de benzer bir rakamın çıkacağı öngörülüyor. Peki en iyi dönemlerinden birini yaşayan kıskanç Almanya, bu kadar avantajlı bir bölgeye yatırımcı çekerken ne yapıyor?
Ekonomi politikası olarak büyükleri değil, küçükleri çağırıyor. Teşvikleri de KOBİ niteliğindeki firmalara veriyor. Neden? Çünkü büyüklerin olası bir değişiklikte anında gidebildiği, ama küçük ve orta boy işletmelerin kalıcı olduğunu görmüşler.
Ayrıca Türkiye’de ofisten alınan tüm hizmetin parasını da cepten karşılıyorlar. Muhtemelen bu dünyanın başka noktalarındaki ofisler için de geçerli. Kritik nokta KOBİ tercihi... İşletmelerinin yüzde 99’u KOBİ olan, ama halen uluslararası dev yatırımların peşinde koşan Türkiye bu soruyu kendine sormalı.
Almanya bence iki şeyi biliyor. Birincisi gelecekte zorlaşan rekabet koşulları ve daralan pazarda bu tip işletmelerin ayakta kalma şansı daha yüksek. İkincisi de yan sanayiyi desteklemeden, ana sanayinin kalıcı başarı elde edemeyeceği gerçeği.
Şayet siz ülkedeki KOBİ’lerinizi doğru yapılandırır, dünyadan da nitelikli KOBİ’leri çekebilirseniz, gelecek zor koşullardan da başarıyla çıkma şansınız var. Şüphesiz şunun da altını çizmek lazım. Kast ettikleri KOBİ’ler, bizimle aynı değil. Türkiye’deki holdinglerin bile Avrupa’nın orta çaplı işletmelerine denk geldiğini unutmayalım. O yüzden Almanya’nın bu eğiliminden ders alırken, kendi KOBİ gerçeğimizi de geliştirme zorunluluğumuzu hatırlamalıyız. Her firma, nitelikli işletme anlamına gelmiyor.
Açıkçası Büyük Kulüp’teki bu toplantıdan çok faydalandım. Çünkü oturuma Almanya’dan gelen Yeminli Mali Müşavir Cevdet Kocaş vergi hukukunu, Av. Dr. Abdullah Emili de şirketleşmenin hukukunu anlattı.
Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, yatırımlarının öyküsünü, Nedex Kimya Yönetim Kurulu Başkanı Beliğ Ünlüer de bölgenin sunduğu fırsatları yatırımcı gözüyle paylaştı.
Paylaşımlarda kritik başlıklar da vardı. Mesela belli bir konsepti ve yol haritası olmayanların başarısız olduğu söylendi. Orakçıoğlu kilogramda 1,27 dolar ihracat yapan Türkiye’nin, sadece hazır giyimde 55-60 dolar ortalamayla mal sattığını ve elimizdeki değerin farkında olmamız gerektiğini anlattı.
Ünlüer, kimya gibi kritik ve geleceğin de sektörü olan bir konuda bir Türk firmasının başarılı olabileceğinin örneğini gösterdi. O zaman insanın aklına bir kaç soru takılıyor.
Biz elimizdekilerin kıymetini biliyor muyuz? İhracatı geliştireceğiz diye Ekonomi Bakanlığı’nın yaptığı Türk Ticaret Merkezleri’nden biri neden Almanya’da yok? Yabancı sermayeye bakışımızda dünyadaki ekonomiyi doğru okuyor muyuz? Her önüne gelene ‘sor alma teşviği’ vermeye ne kadar devam edeceğiz?
En önemlisi de dünyanın üretim güçlerinden biri olan ve imal ettiğiyle katma değer sağlayan Almanya’nın neden KOBİ’leri hedeflediğini düşünüyor muyuz? Bana sorarsanız, Türkiye’nin çalışacağı çok ders var ve buna rağmen boş işlerle uğraşarak zaman kaybediyor. Tavsiyem o ki, Almanya’nın KOBİ atağı mercek altına alınmalı. Zira çıkarılacak çok ders var.
Çetin Ünsalan