Merkez Bankası’nın çok sürpriz (!) ve çok etkili (!) faiz kararının ardından, ‘faiz düşür’ korosu hız kesmeden Beştepe’ye yaranma faaliyetlerini sürdürüyor. Faizlerin düşmesinden kim mutlu olmaz? Normalde herkes mutlu olur. Ama gerçekçi midir; ona bakılmalıdır.
Mesela Milli Piyango’da büyük ikramiyenin kendisine çıkmasından mutsuz olacağını söyleyen birine rastlayabilir misiniz? Fakat bilet almadan bu temenni gerçekleşebilir mi? Aslında faiz tartışmasının da düzeyi tam bu.
Son olarak Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ‘Faiz keşke daha düşük noktalara gelse’ dedi. Hatta biraz daha gerçekçi olarak tüm faiz hadlerinin düşmesi gerektiğine vurgu yapmış. Bu ifade faizin gerçek düşüşünün tümünde ve piyasada da hayata geçmesi bakımından gerçekçi.
Ama bu ekonomik gerçeklerin faizin düşmesine izin verip vermediği, düşüşün yatırımlara yansıyıp yansımayacağı tartışması bakımından gerçekçi değil. Uygulayıcı pozisyondaki Bakan Yılmaz çok istiyorsa, toplasınlar kabineyi, ekonomideki hedefleri değiştirsinler, Merkez Bankası da bu hedeflere uygun politika belirlemek zorunda olduğundan düşürsün.
Bu işe yarar yaramaz, sonuçları iyi olur, kötü olur; başka bir konu. Fakat keşke demesine gerek yok. Çünkü mühür kendilerinde… Lakin böyle bir karar alınırsa sonuçlarından siyasetçi sorumlu olur. Merkez Bankası üzerinden şark kurnazlığı yapılıyor. Zira aklı başında herkes gidişin gidiş olmadığını görüyor.
Öte yandan ‘keşke oyunu’ oynuyorsak birkaç madde de biz ekleyelim.
Keşke parasal genişlemenin dünyada etkin olduğu yıllarda, ülkenin üretiminin kemiklerini kırmasaydınız. Pazara ithal ürünlere teslim etmeseydiniz.
Keşke para bolken ve nispeten daha ucuzken, bu parayı insanlara harcasın, borçlansın, batsın diye dağıtmak yerine, üretime kanalize edip finansman olarak kullanabilseydiniz.
Keşke akşam başka bir kararla uyuyup, yepyeni kararlarla ülkenin gündemine oturup, ekonomiyi sarhoş etmeseydiniz.
Keşke ekonomide ve politikada dünya ile iç içe ama milli, bağımsız politikalar uygulamayı becerebilseydiniz.
Keşke kumar ekonomisi ve onun kurmaylarıyla oyunlar oynayıp, hasbıhal edip, insanları fakirleştirip, sonra iane dağıtıp oya tahvil etmeseydiniz.
Keşke toplumsal barışı, iş barışını, insanların bütünlüğünü dinamitlemeseydiniz.
Keşke özelleştirme adı altında imtiyaz dağıtıp, babalar gibi satıp, elde avuçtakini çar çur etmeseydiniz.
Keşke hesapsız harcamak yerine tasarrufu yıllar önce teşvik etseydiniz. Keşke gerçekten Türkiye’yi düşünseydiniz de, bugün sahte ve faydasız gözyaşları dökmeseydiniz.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.t
r