Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin önemsediğim Türkiye İnovasyon Haftası'nı bu şartlarda, sekizinci buluşmasıyla ısrarla devam ettirmesini çok önemli buluyorum.Uzun zamandır gereksiz gündemlerin ve hiçbir geçerliliği olmayan, hamasete dönmüş kuru övünmelerinin gölgesinde, hem de dünyada ekonominin kırılma noktasındaki kavşakta inovasyonu daha çok konuşmamız bence kıymetli.
Üretimin öne çıktığı, ama tek başına yeterli olmadığı bir döneme giriyoruz. Bu süreçte ne kadar mal ürettiğinizle değil, yarattığınız faydayla değerli olmanın esas haline geleceği bir çağın kapısındayız. Çok uzun zamandır dile getiriyorum. Miktar bazında ihracatımızı arttırmak tek başına bir anlam taşımıyor. Bir birim üründen ne kadar kazanım elde ettiğiniz kritik başlık haline gelmiş durumda. Bunun yolunun da inovasyondan geçtiği açık. Fakat bunun içini boşaltmadan gerçekten tartışmamız ve eyleme geçmemiz gerekiyor. Birim başına kazancı arttırmayı ana noktaya koyarsak, burada firmaların sermaye yapısı olarak güçlenmesinden sürdürülebilir yapılar haline dönüşmesine, istihdamın arttırılmasından yapılan kalıcılığına kadar bir çok alt başlığa etki edeceğine inanıyorum.
Bu nedenle zirvenin açılışına gönderilen bir mesajı çok önemsedim. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zirveye gönderdiği mesajda dikkat çektiği iki konu hayati önem taşıyor. Bunlardan birincisi kilogram başına elde edilen değer, ikincisi de güvenilirlik... Yanlış yapıldığında nasıl dile getiriyorsak, doğru yaklaşımların da hakkını vermek gazeteci olarak boynumuzun borcu. Böylesine kritik iki başlığın mesajda öne çıkarılmasının, bunun da en yetkili birim tarafından paylaşılmasının önemli olduğu kanaatindeyim.
Cumhurbaşkanı, yaptığı konuşmada ihracatın önemine değindikten sonra, bunun tek başına yeterli olmayacağını, kilogram başına 1,3 dolarlık getirinin yakışıksız olduğunu ifade etti. Aslında gerçek rakamlara baktığımızda hesaplamalar bunun 1,09 dolar seviyesine kadar indiğini bize gösteriyor. Ama bu kuru tartışmanın anlamı yok. Çünkü ikisinin arasında bir fark bulunmuyor. Bazı sektörlerde katma değerin yüksek olması, ne yazık ki ihracat içindeki ağırlıklarının düşüklüğü nedeniyle durumu kurtarmıyor. Bu nedenle yakın dönemde 2 dolar hedeflemesinin ilk ağızdan dile getirilmesinin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bir diğer önemli vurgu ise, reel sektörün tedarik zincirinin kırıldığı süreçte, yani pandemi döneminde zamanında iş teslimi yaparak ‘güvenilirliğini arttırması' noktasının altının çizilmesi. Çünkü yeni ekonomide ‘hallederiz' yok. Sizin ekonomik zincir içerisinde şartlar ne olursa olsun sürdürülebilir yapılar halinde bulunmanız ve verdiğiniz sözleri tutmanız, toplumsal değer yaratmak kadar önemli.
Bu nedenle sürdürülebilir, güveni taze tutan ama günün sonunda da birim başına daha çok kazanç sağlayıp firmasına, sektörüne ve ülkesine katkı sağlayan üretimler gerçekleştirmeyi daha çok tartışmamız lazım. İlke olarak bunun dile getirilmesi kıymetli. Ama tek başına yeterli değil. Çıplak gerçekle tanışıp, firmaların ve sektörlerin yapılanmasını gözden geçirip, belli bir planlama doğrultusunda bir ekonomi politikası yaratmak için de adım atmalıyız. Şayet sadece niyet ve söylemle bu işi dönüştürebileceğimizi zannediyorsak büyük yanılgı içine düşeriz. Daha önce de belirttiğim gibi, bu vurguların inovasyon zirvesinde en yetkili ağızdan dile getirilmesini kıymetli buluyorum. Ama ilave de ediyorum. Artık olması gerekenleri konuşmayı bırakıp, gerçekten bir şeyleri değiştirelim. Yani yerli otomobili konuşurken Eti Maden'in Lityum Üretim Tesisi gündemimiz olsun, yıllarca kullan kullanma para ödeyeceğimiz ekonomi yaratmak bir yana ekonomiye darbe vuran yol projeleri değil. Yoksa tren kaçıyor.