İngiltere’de Waitrose marketlerinin sürekli devam eden bir gazete kampanyası var. 10 GBP lik alışveriş yapan, istediği gazeteyi reyondan bedava alabiliyor. Bu işin Türkiye’de karşılığı olarak markette 40 TL’lık alışveriş yapana istediği gazetenin bedava olması gibi düşünebiliriz.
Basılı gazeteler evet Türkiye’de de, dünyada da hızla tiraj kaybediyor. Fakat bu trend yeni değil ve bir yerde dengelenecek. Basılı gazetecilik ölmeyecek. Nasıl ki televizyonlar ile sinema ölmedi, e-kitap okuyucuları ile basılı kitap sektörü ölmedi, basılı gazeteler de ölmeyecek. Ancak sürünmelerini de istemeyiz.
Türkiye’nin akıllı politikalar yaparak basılı gazetelerin karşılığında yurtdışına transfer edilen dövizin hakkını vermesi lazım. Gazetelerin mürekkebi ithal, kağıdı ithal, baskı makinaları ithal, finansman ithal.. Üstelik çoğu zaman gazeteye verdiğimiz para baskı ücretini dahi karşılamıyor, bırakın dağıtım ücretini.. Yani vatandaşımız 2 TL verip gazete alıyor fakat bu gazeteleri boş değil dolu hale getirmemiz gerekli. Belirli kalitenin altında olan ve okuyucuya hiçbir şey veremeyen gazeteler hiç satmasın daha iyi.. En azından paralar yurtdışına gitmez.. Aksine harcanan kaynakların hakkını verecek kalitede içeriği üretmeliyiz.
İngiltere’de en ucuz gazete 60p. İçinde haber de olsun isterseniz 2 pound. Misal çok satan gazeteler arasındaki The Times 2.2 GBP, The Guardian 2.5 GBP, Daily Telgraph 2.5 GBP. Yani the Guardian bayide 30 TL ye satılan bir günlük gazete. Ama market alışverişi yanında bu gazeteler bedava. Dikkatinizi çekerim 10 GBP alışverişe 2,5 GBP lik gazeteyi bedava alabiliyorsunuz yani alışveriş tutarının 25% kadarına denk gelen bir avantaj sürekli olarak sağlanabiliyor.
Sonuçta İngıtere’deki gazetelerin kullandığı kağıt ve mürekkep ile Türkiye’deki gazetelerin kullandığı kağıt ve mürekkep aynı. Dağıtım ücreti deseniz İngiltere’de çok fazla gazete satıldığı için ve üke Türkiye’den küçük olduğu için birim dağıtım maliyeti de Türkiye’den çok fazla olmayacaktır. Peki aradaki fiyat farkını nasıl açıklayabiliriz?
Gelmek istediğim nokta şudur. Türkiye’de 2 TL ye gazete satıyoruz, evet halkımızın alım gücü çok yüksek değil ancak kabul etmeliyiz ki 2 TL’ye 3 TL’ye basılı gazete bayide satılamaz. Satılıyorsa da orada aslında gazete satılmıyordur, orada belirli holdinglerin ve ülkelerin fonladığı propagandalar, dezenformasyonlar yayılıyordur, kumpas zemini hazırlanıyordur. Misal ABD başkanı ne dedi? “Türkiye’de muhalefeti destekleyeceğiz” dedi. Sahaya sürülen Biden destekçisi, tabanı olmayan yeni siyasi partilerin bir kısmı gazetelerini basıp dağıtıyorlar... Zamanında hükümetin kurdurduğu “havuz medyası” tabir edilen gazetelerinin de pek hesap kitap derdi yok.. ( Gerçi son dönemde kim kime çalışıyor çok belli değil, neyse). Maallesef bağımsız, halkçı, Atatürkçü, devrimci gazetecilik yapma derdinde olan, arkasında holdinglerin olmadığı çok az gazete kaldı... Bunların 2-3 TL ye gazete satarak ayakta kalması mümkün mü? Her bastığı gazete zarar yazıyor..Bayiden hiç iade almasa, mucize olsa hepsini satsa gene de bu fiyata basmak zarar. Üstelik hesap kitap derdi olmayan rakipleri çok daha fazla sayfayı daha ucuza satabiliyor. Bedava yemek olmadığı gibi, bedava gazetede olmaz. Bedava gazetelerin hesabı milletin önüne bir şekilde veya öteki şekilde getirilir. Derin cepleri var bu gazetelerin arkasındaki destekçilerin..
Bu işi akıllı yönetmek lazım. Bu işin mevcut tasarlanış şekli milletin menfaatlerine uygun değil. Bu düzen, parası olanın propaganda yapabildiği bir düzendir ve kimsenin de Amerika’dan daha fazla parası (ve borcu) olmadığına göre en çok propagandayı ABD yapacak ve belki de Türkiye’nin 2023 sonrasındaki hükümetini ( koalisyonunu) tasarlayabilecek etkiyi yapabilecektir..
Bu alanda akıllı politikalar nedir tartışılabilir ama mevcut politikaların akıllı olmadığı ve israf ürettiği ortada. Mevcut sistemi iyileştirme ve ortak aklı çalıştırabilme umudu ile beyin fırtınası yapalım..
1) Gazeteler arasında rekabet zeminini adil hale getirmek lazım. Zararına gazete basılıp dağıtılmasını engellemek doğru bir adım olabilir.
2) Sayfa sayısına bağlı maliyet hesabı ile gazetelere taban satış fiyat uygulaması getirilebilir. Böylece hiçbir gazete baskı ve dağıtım maliyetinin altına satılamaz hale getirilir. Reklam paraları da, içeriğin zenginleştirilmesine harcanır.
3) Reklam konusu her dönem çetrefilli bir konudur. Çeşitli sermaye grupları ve kamu şirketleri genelde çeşitli medya gruplarını desteklemişlerdir ve görünür gelecekte desteklemeye devam edeceklerdir. Gazete reklamlarına getirilecek bir vergi ile bir fon oluşturulması ve bu fonun tüm basılı gazete sektörünün altyapısını iyileştirici şekilde kullanılması faydalı olur. ( Dağıtım maliyetleri, baskı maliyetleri, rekabet eşitsizliğini dengeleyici şekilde). Bu konu biraz da süper lig deki yayın geliri dağıtımı gibi ele alınmalı. Küçük takımların da yayın gelirine ihtiyacı var ki futbolumuzun kalitesi artsın. Gazeteler için de aynısı geçerli)
4) İngiltere Waitrose örneği güzel bir örnek. İnsanlar fiyatına bakmadan hangi gazeteyi okumak istiyorlarsa alabiliyorlar. Maliyet ise alışveriş sepet fiyatının dolayı olarak içinde oluyor. Türkiye’de bu konuda bir politika geliştirilebilir. Zincir marketler veya benzin istasyonlarında benzer uygulama devreye alınabilir. Böylece okuyucu ucuzu değil kaliteliyi seçer ve gazeteler fiyat rekabetinden çok içerik kalitesi rekabetine odaklanırlar.
5) Türkiye’de basılı gazeteler ile ilgili diğer önemli bir sorun kağıt geri dönüşü sorunu. Çeşitli kurumlar tarafından fiyatı sübvanse edilen gazetelerin ülkemizdeki temel kullanım alanı patates ve salatalık soymak için altlık görevi. Gıda ile karışan gazetenin geri dönüşüme girmesi mümkün değil. Gıda atığı da kontamine olduğu için gıdanın da organik atık olarak toplanıp gübre vs. değerlendirilmesi mümkün değil. Yani toptan bir kayıp söz konusu. Bir gün gelecek, ülkemizde medeni ülkeler seviyesinde evsel atıkları ayrıştırılmış olarak kağıt, organik ve genel atık olarak 3 ayrı şekilde evlerden toplar hale gelecek ve hem yeraltı sularımız, hem denizlerimiz kirlenmeyecek. Gıda atığı karıştırılmış gazete uygulamasına son vermeliyiz.
6) Gazetelerin depozitolu satılması faydalı bir uygulama olabilir. Eski gazetesini getiren yeni gazeteyi indirimli satın alabilir. Böylece eski gazetelerin toplanması için bir teşvik sistemi oluşturulmuş olunur.
7) Diğer bir uygulama birkaç adet eski gazete getirene istediği güncel gazeteyi bedava vermek olabilir. Misal 5 tane eski gazete getiren, istediği gazeteyi ücretsiz alabilmeli. Bu uygulama ile de kağıt geri dönüşümü desteklenir ve ithal kağıda harcanan döviz azaltılır. Ayrıca kaliteli gazete satışı artar. Bu tür kampanyaları tek bir gazete yönetimi yapamaz. Sektörel örgütlerin veya hükümetin önayak olması gerekir.
8) Baskı tesislerinin ortak kullanımı özendirilebilir mi? Zamanında milyonlarca dolarlık yatırım yapan baskı tesislerindeki kapasite kullanım oranı acaba bugün kaç? Eskiden milyon satan gazeteler bugün bu adedin belki dörtte birini satıyor.. Bir kısmı komple dükkanı kapattı. Bu atıl kapasiteye ne oldu? Bu atıl kapasitenin belki gazete kooperatifleri tarafından veya ilgili meslek örgütleri tarafından kiralanması ve yaratılacak ölçek ekonomisi ile gazetelerin baskı ve dağıtım maliyetinin azaltılması mümkün olabilir. Bu düzenlemedeki kritik nokta gazetelerin bağımsızlığını koruyabilecek şekilde bu işlerin yapılabilmesi.
9) Türkiye’nin en büyük gazete basım kurumu bir dönem Doğan grubu idi. Daha sonra bu grubun gazete baskı tesisleri dahil medya şirketi, devlet bankası kredisi ile hükümete yakın bir grup tarafından satın alındı. Doğal olarak bu basın tesislerinin kamunun ( ve milletin) malı olduğunu düşünmek çok yanlış olmaz ve buna uygun şekilde tüm baskı tesislerinin sektörün diğer oyuncularının ortak kullanıma açılması makul bir beklenti olur.
10) Basılı gazeteleri Türkiye’nin her bölgesine aynı çeşit, hız ve miktarda sunabiliyor muyuz? Bu konuda iyileştirme nasıl yapılabilir? Akla ilk gelen çözüm farklı bölgelerdeki farklı kurumlara ait gazete basım tesislerinin birbirlerinin gazetesini basıp dağıtması olabilir. Böylece misal, Antalya’da gazete matbaası varken İzmir matbaasından gazete transferine gerek olmaz. Muhtemelen Doğu bölgelerimizde de gazete dağıtımı konusunda gecikme ve sorunlar yaşanıyor olabilir. Benzer bir çözüm bu bölgede de çalışılabilir. Belirli bölgelerde talep eksikliğinden dolayı baskı tesisi kurmak ekonomik çıkmıyor ise farklı kurumların kapasite ve dağıtım faaliyetlerinin birleştirilmesi, bu da yetmiyor ise kamu desteği ile ortak kullanılacak basım tesisi kurulması makul bir çözüm olabilir. Bu esnekliği maliyet etkin şekilde sağlamak için ofset baskı plakalarının dron benzeri hava sistemleri ile basım tesisleri arasında dolaştırılması sağlanabilir.
11) Gazetelerin bayi iade oranları da bir toplumsal israf göstergesidir. Cebi derin olan kurum destekli gazeteler bolca basıp bolca iade almakta sorun görmeyebilirler ancak gazete dağıtımında kullanılan mazottan, israf edilen mürekkep ve kağıda kadar büyük miktarda milli israf oluşmaktadır. İadeleri azaltmak için ilave vergi uygulaması getirilebilir ve sektörel fona aktarılacak bu gelirler ile tüm sektörü destekleyici yatırım ve uygulamalar fonlanabilir. Bugün gelinen teknolojik seviyede, satış verilerinin sahadan zamanında doğru şekilde toplanabildiği varsayımıyla bayi bazında satış tahmini yapmak büyük doğruluk oranları ile mümkündür. Tüm sektör oyuncularına bayi bazında satış ve dağıtım tahmini konusunda analitik hizmet verecek yapılar gerekirse kültür bakanlığı desteği ile kurulmalıdır.
12) Basılı gazeteler için uygulama tabanlı esnek abonelik seçenekleri toplam israfı azaltıcı bir diğer unsur olabilir. Misal günlük gazetesine uygun fiyatlı olarak ulaşmak isteyen bir gazete okuru vatandaşın sektörün ortak geliştirdiği bir ön sipariş uygulamasını cep telefonundan kullandığını varsayalım. Haftanın hangi günü, hangi bayiden hangi gazete veya gazeteleri ayırtmak istediğini veya satın almak istediğini işaretleyebildiğini düşünelim. Bu durum tüm maliyetleri azalttığı için müşteriye önemli bir indirim olarak yansıtılabilir. Bayiler bazı az satan gazeteleri satmayı arzu etmeyebilirler ancak bu uygulama sayesinde en yakın bayi ile okur buluşturulabilir. Aynı uygulama dergi benzeri yayınlar için de kullanılabilir. Uygulamaya her sabah tek sefer olacak şekilde kısıtlı konum paylaşma izni verilmesi durumunda okuyucunun gazetesinin otomatik olarak Türkiye’de her sabah bulunduğu mahalleye en yakın bayiye gelmesi ve okuyucunun bilgilendirilmesi sağlanabilir. ( Okur yazlıkta olsa dahi)
13) Gazete mürekkeplerinin önemli bölümü günün sonunda toprağa, suya ve denize karıştığı için çevreci mürekkep kullanılması teşvik edilmelidir hatta zorunlu kılınmalıdır. Neredeyse sadece resimlerden ibaret olan magazin gazetelerinin oluşturduğu ilave israf, ilave vergi veya satış taban fiyat uygulamaları ile cezalandırılabilir.
14) İngiltere’de bazı gazetelerin son sayfasına eşsiz (uniq) numara ve karekod basılıyor. Daily Mail bunlardan biri. Bu eşsiz numaralar cep telefonu uygulamasına girilerek çeşitli kampanya ve puan toplama işlemleri yapılabiliyor. Misal 5 kez numarayı girince zincir kahvecide bir kahve kazanılıyor. Muhtemelen gazete topladığı bu verileri çeşitli şekillerde değerlendiriyor. Türkiye’de sektörel standartların getirilmesi ile benzer uygulamalar ve kültürel ürün ve servis satış kampanyaları teşvik edilebilir.
15) Gazete okuyucularının bir kısmı aynı zamanda kitap okuyucularıdır. Türkiye’de kitap satışlarında da maalesef problem vardır. Hem yılda çıkan/basılan kitap sayısının artırılması, hem satışların artırılmasını sağlayacak kampanyalara ihtiyaç vardır. Akla ilk gelen çözüm, gazete okuyucularının toplayacağı puan veya belirli gazete sayısına ulaştığında istedikleri basılı kitabı ücretsiz alabilecekleri veya kitap alımında kullanılacak indirim kuponu kazanabilecekleri uygulamaların geliştirilmesi geliyor. Eskiden gazete kuponu ile ansiklopedi alınırdı. Bugünkü teknolojik seviyede gazetelerden kupon kesmeye gerek yok, eşsiz numara girmek veya karekod okutmak dijital kupon için yeterli. Ayrıca herkese aynı ansiklopediyi göndermeye de artık gerek yok. Herkes istediği yüzbinlerce çeşit kitap içinden istediğini seçip ertesi günü gazete bayisinden ücretsiz teslim alabilir. Bu imkanlar mevcut, sadece devreye almak için okurlar olarak talep etmemiz gerekli.
16) Hükümet, basılı gazeteleri teşvik etmek için, dağıtım servisinden alınan vergiyi de azaltabilir. Gazete dağıtımı büyük ölçüde kamyonlar ile yapılıyor. 15 tonluk aracın km başına yaktığı mazot ve buradan devlete ödenen ÖTV belli. Bu hesap üzerinden ortalama dağıtım mesafesi hesabıyla satışı yapılan gazete basına bir vergi geri ödemesi sistemi kurulabilir. Aynı şekilde gazete baskı tesislerinin demiryolu istasyonu ile entegre yapılarak özelikle doğu bölgelerimiz için yapılan şehirlerarası gazete nakliyesi kısmen demiryoluna kaydırılabilir. TCDD’nin bu konuda çözüm üretmesi makul olur. Hatta belirli bölgelerde gazete balyalarının vagondan atılması ( konveyör-kızak sistemi otomatizasyonu ile) veya son vagonu bırakması gibi teknikler, hız ve maliyet açısından günü kurtaracak çözümleri destekleyebilir. Malum gazete dağıtım işi zamana ve maliyetlere karşı yarış işidir.
17) Diğer bir kampanya turu, dijital gazete abonelerine haftada 1 sefer istedikleri basılı gazeteyi ücretsiz bayiden alma hakkı verilmesi olabilir. ( aynı gazeteyi almasının anlamı yok zaten dijital abone). Bu uygulama da basılı gazetelere doğru yönde bir destek sağlar.
18) Türkiye’de aşırı kutuplaşmış okuyucu kitleleri dolaylı olarak gazete dağıtımı ve satışı işini baskılamaktadır. Misal benzin istasyonlarının önemli bölümü gazete satışı işine girmemekte çünkü başlarını yanlış gazete satışları ile, ilintili oldukları siyasi parti ile derde sokmak istememektedir. Marketlerin bir kısmında benzer anlayış hakimdir. “En iyisi gazete derdine bulaşmayayım, ben güzel güzel koka kolamı satayım” anlayışı maalesef hakimdir. Memur kesimi de muhtemelen yanlış gazete ile gözükmeye çekinebilir. Misal kredi kartı ile gazete almaya ve delil oluşturmaya çekinebilir. Bu tür yerli veya yersiz baskıların ortadan kaldırılması gerekir ve zaten zayıf olan gazete satışlarını iyice öldürmenin kimseye faydası yoktur. Benzin istasyonlarının, marketlerin ve memurların özgürce istedikleri gazeteyi satın alabilmesi desteklenmelidir. Kredi kartları ve market fişi kayıtlarında gazete markasız sadece “günlük gazete” olarak geçirilebilir.
19) Baskı tesisleri geceleyin birkaç saat içinde basım işini halletmekte ve dağıtıma girmektedirler. Günün diğer vakitlerinde bu tesisler ne kadar verimli kullanılabilmektedir? Belki bu atıl kapasiteyi devreye alacak şekilde gün içi baskı veya akşam gazetesi turu uygulamalar en azından İstanbul bölgesi için devreye alınabilir.
20) Türkiye’de kredi kartı puanı biriktirip harcamak yaygın bir davranış. Bu puanlar zaten zor birikiyor. Gazete ve kitap benzeri kültür ürünlerinin satın alınmasında bu puanların çarpan etkisi ile kullanılması özendirilebilir. Hatta tüm gazeteler için sabit puan miktarı benimsenmesi, ulusal gazete sektörümüzü ileriye götürecektir.
Basılı gazete sektörümüzü ileriye götürmenin birçok yöntemi olabilir. Hemen herkes doğru politikaların farkında ancak bu fikirlerin geliştirilmesi ve uygun olanlarının devreye alınması ancak ilgili mesleki örgütlerin öncülüğünde ve kısmen siyasi destek ile yapılabilir.
Yazıda özellikle dijital gazetelere ve dijital medyaya değinmedim. Elbette o alan habercilikte çok daha büyük ve önemli bir alan haline geldi. Doğru politikaları devreye alabilirsek basili gazete sektörü büyük miktarda toplumsal fayda üretme ve büyüme potansiyeline sahip.