Kıbrıs'ta hüzünlü kış

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Öylesine enteresan bir müzakere ekibi oluşturulmuş ki iki laftan birisi AB! Bir zat-ı muhterem aile geçmişinden hiç söz etmeden şöyle buyuruyor: “Bu yolculukta AB’nin de tüm mekanizmalarını kullanma kabiliyetine kavuşmuş olacağız. Dünyayla entegre bir ekonomiye kavuşma imkânımız doğacak! İki lider eğer ihtiyaç duyarsa (9-12 Ocak Cenevre Toplantısı) başka tarafları da konferansa davet edebilecek. Akla gelen ilk örnek AB’dir. Çünkü neticede Birleşik Kıbrıs (ne kadar da meraklı!) AB üyesi bir ülke olacak. İki önemli kurumla istişare içindeyiz: AB ve Dünya Bankası! Son zamanlarda IMF de resmin içine girmeye başladı!” (milliyet.com.tr.)

BİRAZ TARİH OKUSAK!

Şu hayran olduğunuz sözde Kıbrıs Cumhuriyeti nereden çıktı? Bürgenstock Zirvesi’nde var mıydı? Görüşmeler, BMGK’nın 1975 yılında almış olduğu 367 sayılı karara göre eşit zeminde (on an equalfooting) iki toplum arasında yapılmıyor mu? Nasıl olur da kapı gibi kararları bile okumazsınız!

Federal devlet iki eşit devletin iradesi ile oluşmaz mı? Efendi ile uşak arasında nasıl bir ortaklık olabilir? Rum yanlısı Kofi Annan bile 2004 yılında Rumları yatıştırmak için Bakir Doğum (Virgin Birth) formülünü ortaya atmamış mıydı? KKTC’yi yok sayarak, gayrimeşru Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kabul ederek oturduğunuz masadan ne alacağınızı umuyorsunuz? Onlara yamanmaktan başka bir seçenek kalıyor mu?

Önce KKTC’ye sizler saygı göstereceksiniz. KKTC Bayrağını masaya koyacaksınız! Bu devletin aldığı önemli kararları, antlaşmaları masaya yatıracaksınız… Kıbrıs Rum Kesimi de kendi hikâyesini anlatacak! İkisini yan yana koyup üzerinde uzlaşma zemini arayacaksınız…

BM Kapsamlı Çözüm Planı’nda (2004) olduğu gibi Kuruluş Anlaşması imzalanmayacak mı? Bu anlaşma ile federal ortaklığın ana unsurları ve hukuki zemini belirlenmeyecek mi? Anayasa, yasalar ve yapılacak düzenlemeler bu Kuruluş Anlaşması ile uyumlu olmayacak mı? Herhalde yapılan müzakereler Rumların yerle bir ettiği 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti için anayasa hazırlık çalışmaları değildir.

Herhalde yapacağınız anlaşmayı (!) önce KKTC Meclisi’ne sunacaksınız! Orada bir referandum yasası çıktıktan sonra halka gideceksiniz. Sanıyorum, anlaşmayı KKTC Meclisi’nden kaçırma niyetinde değilsiniz!

İÇİMİZE GİRECEK RUMLAR!

Kıbrıs Rum Kesimine Türklerin gitmeyeceğini biliyoruz. Türk bölgesine çok sayıda Rum’un özel hak ve statülerle döneceğini öğrendik. Bilgimiz yanlış ise lütfen bizi düzeltin! “Sarih Çoğunluk” diye bir kavramın varlığından eminim haberdarsınız! Resmi belgelere de geçmiştir. Buna riayet etmeliydiniz! Bu koşullarda Rumlar kısa sürede inisiyatifi ele geçirir. Daha başlangıçta nüfus açısından ¼ oranını kabul etmeniz, kişisel görüşüme göre fahiş bir hata olmuştur. Yığınakta hata yaptınız. Bu stratejik hatayı taktik girişimlerle kapatamazsınız!

İki Kesimlilik gibi temel bir ilkeyi sizler gibi usta ve uzman müzakerecilere açıklamayı zül addederim. Herhalde, Rum akınına uğramasından sonra bir de Kıbrıs Türk Devleti sınırları içinde kantonal bir Rum bölgesi, Karpaz gibi özel bölgeler kurmak, bu ilkenin çöpe atılması anlamına gelir! Eminim, sizler de benimle aynı görüşleri paylaşıyorsunuzdur!

Çözüm için nasıl çırpındığınızı sadece bizler değil, bütün dünya görüyor ve takdir ediyor. Ama ne yaparsınız ki bu Rumlar, Cumhurbaşkanı’nızın deyimiyle vicdansız ve maksimalist! Bu kadar kolaylık gösterdikten sonra acaba karşılığında ne aldınız? Büyük mücadelenizin meyvelerini Anadolu’daki ve Kıbrıs’taki Türklerle paylaşmak ister misiniz?

SİZLER ZATEN GARANTİSİNİZ DE!

Ortada fol yok, yumurta yokken, “Garanti ve İttifak Antlaşmalarının müzakeresi tabu değildir!” diyerek devrimci (!) bir çıkış yaptınız. Sizlere de bu yakışırdı! Kalıpları kırdınız!Maalesef, 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmaları, öncelikle Kıbrıs Türk’ünü koruma amacını güdüyor ama Türkiye gibi garantör ülkelerin kendi güvenlik kaygılarına da cevap veriyor… Anlatmak çok zor olacak biliyorum ama Türkiye’nin de o bölgede hayran olduğunuz AB, Yunanistan, İsrail gibi çok önemli stratejik çıkarları var!

Gerçi sırtını sizlere dayanan Türkiye’nin hiçbir derdi olmaz ama bizler de“bir iki laf kalabalığı yapalım” dedik!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster