Vergi borçları yeniden yapılandırılıyor. Gerekli mi; evet... Ama her af öncesi benzer bir yazıyı yazıp, konuyu gündeme getirip, sonra da yeniden günübirlik üç kuruş peşinde koşulmasını içime sindiremiyorum.
Şu an büyük bir ödeme sıkıntısı içindeki reel piyasaların, reel sektörün tahakkuku tahsile döndürme şansları yok. Elbette iktidar da bu gerçekten yola çıkarak, bir yapılandırmaya gidiyor.
Tahakkuk / tahsilât oranlarını takip ediyorlarsa, böyle bir ihtiyaç olduğunu zaten görüyorlar. Göremedikleri, defaten aynı uygulamayı yapıp, halen sonuç alamadıkları… Neden bunu bir kez bile sorgulamak akıllarına gelmiyor?
Çünkü sistem neredeyse kazan / kazanma üzerine kurulmuş, vergi kaçıranı ihya edecek, gerçekle ilgisi olmayan talepler üzerine kurgulanmış bir yapıda. Her ne kadar vergilendirilmiş kazancın kutsal olduğu söylense de, kâğıt üzerinde kârdan, gerçekte ciro üzerinden yapılan bir vergilendirmenin zaten yerine getirilmesi mümkün değil.
Şimdi bazıları teknik ve mevzuat açısından bu söylediğime itiraz edecekler. Bazıları da OECD ortalamasında en düşük verginin bizde olduğunu belirtecekler. Oturduğunuz yerden meseleye bakarsanız, bundan ötesini zaten göremezsiniz.
Sahayla tek ilişkiniz; ‘işler nasıl’ sorusuna ‘kötü’ yanıtını aldıktan sonra ‘kes bir şeyler’ diyen acemi memurlardan ibaret. Eğer siz bir müteşebbisin hiçbir giderini vergisinden düşmesine olanak tanımıyorsanız, yani kurnazlığı muafiyetler üzerinden yapıyorsanız, kârdan değil, cirodan vergi almaya çalışıyorsunuz demektir.
Bu sağlıksız yapı içerisinde de fatura sadece dürüstçe vergisini ödemeye çalışana çıkar. Geri kalanlarının bazıları çaresizliğinden, bazıları da kurnazlığından vergisini ödeyemez. Kayıt dışı çalışanlar da bu ortamdan beslenir. Vergisini ödeyemeyenler ile kayıt dışını karıştırmayın. Çünkü bir işletme tahakkuk eden beyanını ödeyemiyorsa, iyi niyetlidir.
Fakat sorunun kendisini görmeyip, sürekli aflarla ya da yapılandırmalarla meseleye yaklaşan bir eğiliminiz varsa, iyi niyetli olanı da kötü olmaya teşvik edersiniz. Çünkü ‘nasılsa af çıkar’ beklentisi yaratırsınız.
Önümüzde kaçınılmaz olarak gündeme gelen bu vergi affı da Hazine’nin çaresizliğinin bir tezahürüdür. Kaynak sıkıntısını ‘para lazım’ adı altında gidermeye çalışmak, birkaç takside razı olup gerisini alamayacağını bilerek ortaya çıkmaktır.
‘Para lazım’ diye vergi toplayan, finans yönetimi bilgisinden yoksun, iş yapma kabiliyeti olmayan, ilkel bir yapıdır. 19. yüzyıl ve öncesine ait bir yöntemdir. Siz hiç ‘para lazım’ diyerek sağa sola başvuran ve gerçekten kalıcı olarak ayakta kalan bir işletme gördünüz mü? Günü kurtarır, ama sonuçta batması kaçınılmazdır.
Her afta söyledim, yine söylüyorum. Fırsat bu fırsat, vergileri ödenebilir kılın. Aksi takdirde bir sonraki affa kadar, birkaç takside razı olan fotoğraf artık sıkmaya başladı.
Aklımdayken dolaylı vergilere de af düşünüyor musunuz? Çünkü biz vatandaş olarak gelirimiz ne olursa olsun, bunları ödüyoruz. Bunu ne yapacağız?
Çetin Ünsalan