Metrobüs reklamını hatırlıyor musunuz? Rahmetli Vatan Şaşmaz oynamıştı. Elbette o aktör, eleştirilerin hedefi olmuştu ama asıl tepki reklamı yapanlara olmalıydı. Neydi o reklam şöyle bir hatırlayalım.
Rahatça evinden çıkıp, metrobüse binen ve boş araçta nereye oturacağını şaşıran, konfor içinde yolculuk yapan bir vatandaş. Peki siz bu reklamı yaptığınızda, yürüyen tost makinesi sayılabilecek metrobüste yolculuk yapanlar etkilenir mi?
Yani elinizi, kolunuzu bile oynamadığınız bir ortamda reklam öyle diyor diye, ikna olur musunuz? Zira yaşadığınız esastır. Şimdi bunu niye anlattım? Son dönemde enflasyon üzerinden yaşanan tartışma da bu reklamdan farklı değil.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘sıkıysa bu rakamları yalanlasınlar’ diyerek enflasyon çıkışı yaptı. Geçmiş hükümetler döneminde yaşanan enflasyon oranlarıyla, kendi hükümetleri dönemindeki enflasyonu kıyasladı. Burada bir kaç nokta var.
Birincisi ‘sıkıysa’ ifadesi ne demek? Mahalle ortasında çocuk tartışması mı yapıyoruz? Ortada insanların hayatlarını derinden etkileyen, belki de akşam evine ekmek götüremeyen insanların gerçeği var.
İkincisi mukayeselerde bile, yıllar içinde kağıt üzerinde oluşturulan ve salt sıcak para çekme duygusu üzerine kurgulanmış bir enflasyon gerçeğini görmezden mi geleceğiz?
Üçüncüsü iktidar bu kavgayı kiminle yapıyor? Sokaktaki vatandaş ya da bunları haber yapanlarla bir tartışma içerisinde ise abes ile iştigal ediyor. Çünkü insanlar metrobüs örneğinde olduğu gibi ne yaşadığını biliyor.
Yani enflasyonu eleştiren vatandaş burada tartışılması gereken taraf değil. Geçinemeyen, hayat maliyetlerine yetişemeyen insanlar asil olan, yani elbette hesap soracak, yaşadığı karşısında yönetenleri eleştirecek, talep edecek, iyi yapıyorsa da ‘bravo’ diyecek tarafta.
Türkiye’de unutulan denklemi tekrar hatırlatayım. Siyasetçiler sadece vekil olan ya da olmaya aday olan kişilerdir. Asil olan halktır. Siz aldığınız vekalete sığınarak, asilin eleştirilerine çocukça bir kavga ortamı yaratarak yanıt veremezsiniz.
Yok bu kavga siyasi partiler ve temsilcileri arasında yapılıyorsa, onun da yeri kulaktan kulağa oynanan kürsüler ya da beyanatlar değildir. Eskiden olduğu gibi çıkarsınız televizyonlara, herkes eteğindeki taşları döker; bunu izleyen vatandaş da, yaşadığı gerçek doğrultusunda kimin haklı olduğuna ve sorunun nasıl çözülebileceğinde kimin formüllerinin gerçekçi olduğuna kanaat getirir.
Ne yapalım yani şimdi? Yıllar içinde tüm dengeleriyle oynanmış ve asla gerçeği yansıtmayan bir rakam üzerinden yaşadığımızı reddedip, çocukça bu tartışmanın içine mi dahil olalım? Ya da başta yazdığım örnekteki gibi, metrobüste sıkışık bir vaziyette yolculuk ederken, reklamı hatırlayıp, haksızlık yaptığımızı mı düşünelim?
[email protected]