İşte müthiş bir Türk! Dünya onu paylaşamıyor. İnanılmaz buluşları bilim dünyasını şaşkına döndürüyor. Ancak Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu’nun hikâyesi ülkemiz için hiç de iç açıcı değil! Üzücü ve düşündürücü! Nasıl oluyor da Türk bilim sistemi böyle bir değerin farkında olamıyor. Dünya bilim dünyasını sarsacak doktora tezini, “çöpe atılacak bir çalışma” olarak değerlendiriyor. Üniversitelerimizi genişletilmiş liseye döndüren zihniyetle mücadele etmeliyiz. İnternette dolaşan imzasız bir yazı ile Doç. Dr. Çiftçioğlu’nu tanıdım. Kısa bir inceleme ile bilgileri teyit ettim. İbretlik kariyer yolculuğunu sizlerle de paylaşmak istedim.
NASA’DA ÇALIŞAN İLK TÜRK BİLİM KADINI
Doç. Dr. Neva Çiftçioğlu bizden, içimizden biri! Erzurum doğumlu gerçek bir Türk hanımefendisi. Sade bir memur çocuğu olarak ilköğretim ve lise eğitimini devlet okullarında tamamladı. Hacettepe üniversitesi biyoloji bölümünden mezun oldu. Vücuttaki tıkanıklar ve kireçlenmeye neden olan, “nanobakteri” adlı mikrobu buldu. Bu buluşu nedeniyle dünyanın her yerinden davetler, ödüller aldı. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA)’nın ilgisini çekti. NASA’da çalışan ilk Türk bilim kadını oldu! Önümüzdeki yıllarda da kalp ve böbrek hastalıklarının teşhisine ilişkin, patenti yüzlerce milyon dolar değerinde olan önemli bir buluşu açıklanacak. Tıp dünyası nefesini tutmuş bu buluşu bekliyor…
FİNLİLER SIKI SIKIYA SAHİP ÇIKIYOR…
Ama Türkiye onu tanımıyor. Bilim dünyasında ona “Türklüğünden vazgeç, dünyanın bilim prensesi ol!” diye akıl verenlere o inatla, “asla” demeye devam ediyor. Türk olması büyük sorun olmuş. Finlandiya’da Türk olduğu hiç gündeme gelmemiş! Vatandaşlık başvurusu bile yapmamış ama onu hep Finli gibi tanıtmışlar dünyaya! Mesela NASA’ya gittiğinde, “NASA’ya giren ilk Finli” diye başlık atmış bir gazete!
AMERİKAN VATANDAŞLIĞINI SEÇ!
Finlandiya Hükümeti 1996 yılında buluşunu bilim dünyasına açıklamak üzere Neva Hoca’yı ABD’ye gönderir. New York’ta bulunan dünyanın dört büyük laboratuvarından biri olan Cold Spring Harbor’a gider. Amerikalılar o dönemde aynı bakteriyi Mars’tan düşen bir taş üzerinde bulur. NASA Hocamıza birlikte çalışma teklifi yapar. Amerikalılarla birlikte Astrobiyoloji Enstitüsü’nü kurar. Bulduğu bakteriyle ilgili olarak ABD’de büyük bir firma kurulur. Neva Hoca firmaya ortak olur. Firmanın tepe yöneticileri, “Senin Türk olmandan yorulduk!” diyerek ABD vatandaşlığına geçmesini önerir. Sana hiç kimse sahip çıkmıyor, sen neden Türk olmakta ısrar ediyorsun? Neva Hoca’nın yanıtı kısa ve öz olur: Asla! İçinden şunlar geçer: “Ben milliyetçi olduğumu bilmezdim ama dışarıda kalınca insan ülkesinde kızdığı şeyleri bile özler hale geliyor.” Her Türk’ün ruhunun derinliklerinde milliyetçilik ve vatanseverlik duygusu bulunur. En kayıtsız Türk’ün bile içinde bu duygular vardır. Asla kaybolmaz. Çünkü Türkler asil ve soylu bir millettir.
DÜNYAYI SARSACAK TEZ ÇÖP TENEKESİNE!
Okuduğu fakültede asistan iken doktorasını bitirmek üzeredir. Astım hastalığı hakkında bir tez hazırlar ve hocalarına sunar. Bölüm başkanı olan hocası tezi herkesin gözü önünde çöpe atar! O çöpe atılan tez birkaç yıl sonra tıp dünyasının üç büyük bilimsel dergisinden birinde yayımlanır. Finlandiya Hoca’yı davet eder. Finlandiya’da Doçentlik unvanı alan ilk yabancı olur. Neva Hoca Ankara’da tanınmış bir üniversiteye başvurur. ABD’deki teknolojiyi Türkiye’ye aktaralım. Prostat kanserlerinin teşhisinde kullanılan bir sistem var. Yaratan benim! Patentini bir Türk üniversitesi alsın. Patent Türkiye’nin olsun! Kısa süre içinde Türkiye’ye milyonlarca dolar girer. Aksi halde bizim paramız yabancılara gider. Gelen yazılı yanıt çok gariptir: “Siz galiba iş arıyorsunuz!” Ankara’daki başka bir üniversite ise “Bu bizi aşar!” diyerek teklifi reddeder.
TÜRK’ÜN TÜRK’E YAPTIĞINI…
Hasrete dayanamayıp Türkiye’ye döner ve ünlü bir Ankara üniversitesinde çalışmaya başlar. Kendisine mikrobiyoloji kliniğinde 9 ay boyunca dışkı tahlili yaptırılır. Sonunda Finlandiya’da onu tanıyanlar, “Sen orada ziyan oluyorsun” diyerek isyan eder. Türkiye’ye onu almaya gelirler. Hocanın şu sözleri yürekleri burkar: ''Bana Everest’in tepesine bayrak diken kadın gözüyle bakıyorlar. Ama bugüne kadar hiçbir Türk yetkilisinden tebrik almadım. Sadece, İskandinav Tıp Ödülünü kazandığım zaman, Ziraat Bankası eski Genel Müdürü bir tebrik kartı gönderdi, halâ saklarım.''
Beyin göçünü ancak kurumları Türkiye için yönetecek milli bir hükümetin kurulması ile durdurabiliriz. İyi yönetildiği takdirde Türkler içlerinden yüzlerce Neva Hocalar çıkarır. Şaha kalkan Türkiye’yi kimse durduramaz!
NOT: Okurlarımın Yeni Yılını candan kutlarım.
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr