Bir ülke düşünelim ki üç tarafı denizlerle çevrili, bir iç denizi olan, dünyanın en stratejik bölgesinde olsun ve deniz yoluyla yapılan ticarete gözlerini kapatsın. Aklı başında kimsenin göstermeyeceği bu bakış açısına biz sahibiz.
Dünya ticaretinin yüzde 83’ü deniz taşımacılığı üzerinden yapılırken, biz 26 yaş ortalaması gemilerle tutunmaya çalışıyoruz. Rakamı paylaşan İMEAK Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer Kıran...
50 bini aşkın gemiyle yaratılan bu ekonominin, kullanan sektörlere de katkısı tartışılmaz. Eğer taşımacılıkta deniz yolunu kullanıyorsanız rakipsiz bir sahaya sahipsiniz demektir. Demiryolunun 3, karayolunun 7, havayolunun 21 kat daha fazla maliyet yarattığı bu alanın neresindeyiz?
10 yaş üzeri gemilerin emekli diye nitelendirildiği bir dünyada 26 yaş ortalama gemilerle tutunmaya çalışıyoruz. Yani geçtim başkalarının malını satmayı, kendi malımızı alıp, bir başka limana götürme noktasında bile olanaksız bir duruma doğru ilerliyoruz.
Çevreci etkilerinin hakim olduğu, dünyada sadece kredi mekanizmasının değil, iş yapabilme kriterlerinin bile iklimsel etkiler üzerinden okunduğu bir ortamda tamamen oyunun dışında kalmak üzereyiz.
İşin içine dijital dönüşüm ile birlikte gelecek farklılaşmayı, 26 yaş ortalama gemilerle nasıl yakalayacağımız sorusunu katmıyorum bile. 300 bin kişinin istihdam edildiği bu alanın Türkiye’nin gündemine ‘sular akar, deliler bakar’ kıvamında geliyor olması da ayrıca dramatik.
Ülkemizin bu alanda potansiyeli yüksek olmasının yanı sıra, gemileri yenilenmezse bugünkü 20 milyar dolarlık değerlere bile ulaşamayacağına dikkat çeken İMEAK Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer Kıran’ın bu feryadına kulak vermek zorundayız.
Yenileme projelerinin finansman sıkıntısı nedeniyle durduğu sektöre Türkiye yüzünü çevirmelidir. Dış borcumuzu kapatacak potansiyele sahipliğimiz ortaya konulmuşken, denizcilik sektörüne karşı sudan bahaneler üretemeyiz.
Belli bir planlama çerçevesinde, teknolojinin dönüşüme olanak tanıdığı bu alanda yönetimlerin elini taşın altına koyması gerekiyor. Aksi takdirde tıpkı endüstride olduğu gibi, büyük bir teknolojik dönüşüme gebe bu sahada fark kapatabilme ihtimalimiz olanaksız hale gelecek.
Türkiye’nin en kısa sürede Tamer Kıran’ın da ifade ettiği gibi Atatürk’ün denize atfettiği öneme geri dönmesi gerekiyor. Bu noktada sıkıntılarımızın büyüklüğü gözümüzü korkutmamalı.
Mesela işe Denizcilik Bakanlığı’nı kurup, tam yetkilendirip, bir de Denizcilik Bankası’nı yeniden kurarak başlayabiliriz. Çünkü öylesine kritik ve uzmanlık isteyen, varlığınızın zorunlu, yokluğunuzun yüksek bedelli olduğu bir alan ki, görmezden gelemeyiz.
Çözüm mü? Bakın bu konuda denizcilik sektörünü yakından bilen, Adnan Kahveci’nin eski Bakan Danışmanı Erdoğan Kutlu’nun sözlerine kulak kabartarak işe başlayabiliriz. Sık sık sohbetlerimizde bu konuların üzerinde de durur. Vekaleten sizlerle paylaşayım. Ne diyor Kutlu?
“Ülkemiz deniz ticaretinin ve gemi inşa sanayiinin gelişmesi için,
1. İthal etmekte olduğumuz kamu yüklerinin (ham petrol, petrol ürünleri, LPG/LNG, kömür demir cevheri, askeri mühimmadar…vb gibi) Türk bayraklı gemilerle taşınması zorunluluğunun getirilmesi ve anlaşmaların bu şekilde yapılması,
2. Finans-teknoloji yönünden güçlü ülkelerin (Japonya, G. Kore, Çin, Norveç, Almanya, Finlandiya, İsveç, İtalya) bankala-n ve tersaneleri ile bankalarımızın, gemi inşa sanayicilerimizin ve armatörlerimizin müşterek “consortium”lar kurmalan,
3. Bünyesinde finans müh. uluslararası deniz hukuku, gemi işletmeciliği, liman işletmeciliği, telekomünikasyon müh…vb. gibi bölümlerin bulunacağı uluslararası denizcilik üniversitesinin kurulması (yer olarak Marmara Ereğlisi’nde bulunan sıfır deniz 300 dönümlük eski Loran C. sahası düşünülülebilir)
4. Dünya deniz ticaretinin komuta köprüsü konumunda bulunan Londra, New York, Tokyo, Hong Kong, Şanghay, Singapore, Dubai, başta olmak üzere Cape Town, Sydney, Vancouver…vb. gibi yerlerde “deniz ticaret elçiliği” şeklinde yapılanması uygun mütalaa edilmektedir.”