Türkiye en büyük servetlerinden biri olan orman alanlarındaki yangın üzerinden büyük acı yaşamaya devam ediyor. İşin, insani ve çevresel boyutu olduğu kadar kriz anı bittikten sonra ekonomik yansımaları olduğunu da göreceğiz.
Hiç kimse bana madencilik ve turizm penceresinden denge kurmaya kalkmasın. Çünkü sürdürülebilirliğin öne çıktığı, karbon ayak izlerinin konuşulduğu bu dünyada, hiçbir otel ve maden, iktisaden de doğal yaşamınızdan daha değerli değil.
Peki bu süreçte en çok tarşılan kurum ne oldu? Türk Hava Kurumu… Türkiye’nin güzide kuruluşu, performanssızlığı nedeniyle hep odak noktaya yerleşti. Hatta akıl almaz bir biçimde iki görüş ortaya çıktı.
Bunlardan birincisi yangın söndürme uçaklarının kullanılmadığı yönündeydi ki, bunu insan kabul etmek bile istemiyor. Ama savunmayı iyi okumak lazım? İkinci tezi oluşturan bu başlıkta, mevcut yangın uçaklarının iş görebilir halde olmadığı vurgulandı.
Fakat özrü kabahatinden büyük bu başlığı kimse yeterince tartışmadı. Peki neden yatırım yapılmamıştı? Neden gerekli bakımlar gerçekleştirilmemişti. Bu uçakların kullanılamadığını söyleyenler bunun hesabını vermedi.
Yani yapılan savunma aynı zamanda koca bir itiraf niteliğindeydi. Kayyum yönetimindeki bir kurumda bunun hesabı sorulacak mı; onu da hep beraber göreceğiz. Ama içimiz halen orman alanlarımızla birlikte yanmaya devam ediyor. Yani teyakkuz hali sürüyor.
İşte tam bu aşamada yani kriz sürerken, yangın söndürme uçakları üzerinden tartışılan Türk Hava Kurumu ne yapıyor biliyor musunuz? Mal, mülk satıyor.
“Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı'nın 4 Temmuz'da Resmi Gazete'de yayımlanan ilanında, ‘Mülkiyeti Türk Hava Kurumu Genel Başkanlığı'na Ait 44 Adet Taşınmazın Satışı 18 Ağustos 2021 Çarşamba Günü Açık Artırma Usulü ile İhale Edilecektir.’ denildi.”
Öncelikle ‘şimdi sırası mı’ derler? Sonrasında ise daha büyük bir soru gündeme gelir. Bu memleketin ihtiyacı olduğunda, elindeki uçak filosuna gerekli yatırımları yapmayan yaklaşım, henüz bunun hesabını vermeden, hangi yetki ve gerekçeyle mal mülk satışına soyunuyor?
Çünkü bugünkü kriz anında, mevcut yönetimin tüm yetkileri tartışılır hale gelmiştir. Biz tabela asalım da bir kurum olsun diye bunları açmadık ki… İhtiyaç halinde devreye girebilecek yapılarıyla, gerekiyorsa zararları da göze alarak hazır bulunsunlar diye oluşturduk.
Bu yaklaşım ‘nasılsa evim soyulmuyor ya da sağlığıma bir şey olmuyor’ diyerek sigorta yaptırmayan zihniyetle aynıdır. Ve bu yaklaşım ne yazık ki bir tarafta ormanlardan hayvanlara, diğer tarafta insanların yaşam alanlarından ekonominin diğer çarpanlarına kadar hazırlıksız yapısıyla büyük zarar verdi.
Memleketi ve ekonomiyi şirket gibi yönetmekten bahsedenlere şunu soruyorum: Eğer şirket yönetme anlayışı buysa çok çağ dışsınız ve yeni ekonomide de yeriniz yok. Bu halinizle kurumsal ve profesyonel yaklaşımla, vekaleten yürüttüğünüz kurumları şirket yönetimi bile sayılamayacak bir savrukluk içinde nasıl yönetirsiniz?
Hadi diyelim ki şartlar sizlere izin verdi yönettiniz. Peki hiç mi akıl yürütmüyorsunuz? Mevcut bir sıkıntı yaşanırken ve burada görev yapması gereken donanım, ihmal nedeniyle bakımsız çıkmışken, hangi akla hizmet mal mülk satıyorsunuz?