Suruç'a ve Suriye'deki Kürt devletine bakış, aslında bir kartvizittir!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Suruç’ta patlayan bombanın sadece bir bomba olmadığını ve Türkiye’de birçok dinamiği harekete geçireceğini söyleyebiliriz! Türkiye giderek yönetilmesi çok güç bir ülkeye dönüşmektedir. Kısa süre sonra ABD’nin başını çektiği Batı emperyalizmi, Türkiye’yi “başarısız devlet (failedstate)” olarak ilan edecektir. Böyle bir gelişme Türkiye’ye yönelik her türlü sinsi, yıkıcı ve bölücü eyleme uluslararası meşruiyet kazandırma anlamına gelmektedir.

Bu çerçevede siyasi partilerin ve güç odaklarının Suruç ve Suriye’deki Kürt devletine nasıl baktıkları önem arz etmektedir. İktidar Partisi AKP, bildiğimiz, 12-13 senedir yakından tanıdığımız AKP’dir. Her zamanki gibi tutarsız, ilkesiz, hedefsiz, günü kurtarmaya yönelik laf kalabalığı yapmaktadır. “Kırk yıllık Kani olur mu Yani!” atasözümüzde olduğu gibi Garp cephesinde değişen hiçbir şey yoktur!

HDP (PKK) tehlikeli sularda seyretmeye başlamıştır. PKK’nın yayın organı olan Özgür Gündem’in 21 Temmuz 2015 günkü sayısından KCK ve HDP eş başkanlarının görüşlerini aktaralım:

KCK: “AKP, sadece Kürt halkına değil Rojava Devrimi’nin dostları sosyalist güçlere ve demokrasi güçlerine de savaş ilan etmiştir. Tüm halkımız ve demokrasi güçleri ayaklanmalıdır!”

Eş Başkanlar: “Demirtaş ve Yüksekdağ, barbarca katliamda hükümetin suç ortağı olduğunu vurgulayarak, halka ‘kendi güvenliğinizi sağlayın!’ dediler. Eş başkanlar halkları ortak eyleme çağırdı!”

Aslında Figen Yüksekdağ Hanımefendi, gerçekten de yüksekten uçuyor. Lafını hiç esirgemiyor: “YPG (PYD’nin silahlı kanadı) ile işbirliği yapmaktan gurur duyuyoruz!” KCK Eş Başkanı Cemil Bayık’ı da unutmayalım: “Halkımız silahlanarak örgütlenmeli!”

Yeni CHP Suruç olayında HDP (PKK) ile neredeyse keskin bir rekabet içeren radikal Kürtçü bir kulvara girdi. Parti’nin milletvekili Mahmut Tanal, Abdullah Öcalan posterlerinin bulunduğu eyleme HDP’li (PKK) vekillerle birlikte katıldı. Göstericiler polisle çatıştı!

Yeni CHP’in Suruç’a gönderdiği heyetin başkanı, kamuoyunda 705 kodu ile anılan eski PKK avukatı Sezgin Tanrıkulu idi! Yanında CHP’li sayın bir bayan milletvekili vardı. Kim olduğunu çıkaramadım! Heyetin diğer üyesi Veli Ağbaba, yürek sızlatan (!) mesajlar verdi. Ağbaba, “gençlerin (saldırıda ölen ve yaralananlar, S.P.) hedefinin orada (Kobani S.P.) kütüphane kurmak olduğunu, kendilerinin de CHP’li belediyeler olarak hem yasını tutacaklarını hem de kütüphaneyi oraya kuracaklarını söyledi. Ağbaba şöyle devam etti: “Çocuk parkı kuracağız katledilen gençlerimiz adına!”

Figen Hanım ve Veli Bey, Rojava’dan, en azından fahri milletvekili payesi almayı hak etmediler mi? Mesela, birisi Cizire kantonu, diğeri Kobani kantonu fahri milletvekili olsa, fena mı olur?

Yeni CHP; HDP’den daha Kürtçü, ABD’den daha Amerikancı bir rotada seyrediyor!Rojava’nın (Suriye Kürdistanı) hamisi olmayı kendisine misyon edinmiş gibi!“ABD-İsrail koridoruna kalkan oluyor” görünümü veriyor!

Atatürkçü milletvekillerinin neredeyse tamamı ayıklanmış, tepedeki dar kadro çeşitli yöntemlerle delegeleri avucunun içine almıştır. Ataşehir’deki üye ve delege dalgalanması siyaset bilimi derslerinin konusu olacak kadar ciddi mesajlar vermektedir. Deniz manzaralı dairelere doymayan, sol yumruğu havadaki CHP’li vekil Ataşehir’de ön seçim zaferi kazanmıştır. Yeni CHP’yi usta yazar Yılmaz Özdil bir cümlede özetlemiştir: “Ön seçim ayaklarıyla ne idüğü belirsiz tipler milletvekili listesine sokuşturuldu!”

Şimdi sıra, bu ne idüğü belirsiz tiplerin ülke yönetiminde söz sahibi olmasına gelmiştir!

MHP lideri Devlet Bahçeli, bu müessir saldırı karşısında ciddi bir hazırlık ve alt yapıya dayandığı hemen anlaşılan sert bir açıklama yaptı. Ana hatları şu şekilde:

Saldırı ciddi istihbarat ve güvenlik zaafından kaynaklanmıştır. Küresel bir arka planı vardır. Komşu coğrafyalar isyan ve istikrarsızlık parantezine sıkıştırılmış ve hapsedilmiştir. Türkiye’nin milli güvenliği ve asayişi yüksek yoğunluklu risk ve tehlikelerle karşı karşıyadır. Ülkemizin çevresindeki çember giderek daralmaktadır.

Geçtiğimiz 28 Şubat'ta Dolmabahçe'de toplanıp İmralı canisinin on maddelik ihanet metnini yol ve müzakere haritası olarak benimseyenler bölücülüğün ve terörün aldığı mesafede pay sahibi olan sorumsuzlardır.

Çözülme süreci PKK'nın hain taleplerine kuluçka işlevi görmenin yanında; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ağır hasar vermiştir.

Kim olursa olsun, neye inanırsa inansın, hangi bahaneye sığınırsa sığınsın insan hayatına kast eden canileri tartışmasız, amasız ve önşartsız lanetliyorum.

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu isimli paravan bir oluşumun, "Kobani'yi beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz" kampanyası çerçevesinde toplanan kalabalığın Suruç'a hareketi felaketle sonlanmıştır.

İstanbul'dan Suruç'a Kobani bahanesiyle yola çıkanların bir defa amaç ve yöntemleri halis ve ahlaki görülemeyecektir. Kobani aşkıyla yanıp tutuşanların bu aziz millete karşı mensubiyet sancısı, bu kutlu vatana yönelik muhabbet ve sevgi bunalımı yaşadığı kuşkusuzdur.

Türkiye'de yardım edilecek yer ve insan bitmiştir de geriye bir tek Kobani mi kalmıştır? Bu sorunun samimiyetle cevaplandırılması lazımdır.

Eğer Sayın Davutoğlu teröre karşı tavır alacaksa ve de imza atacak bir ortak arıyorsa, öncelikle çözüm sırdaşı HDP'nin kapısını çalmalı ve bu PKK imalatını ikna etmelidir.

Bunun için Dolmabahçe mutabakatından dolayı millet huzurunda özür dilemeli, pişmanlık duymalıdır.

Terörle arasına çizgi çekemeyenler, bölücülerle şaibeli ve şuursuz ilişki kuranlar hazırlanacak bir deklarasyona imza yerine, Türkiye'nin milli hak ve çıkarlarını savunacak erdemi gösterebilmelidir.

Suriye’de PKK/PYD’in dümende olduğu bir Kürt devletinin kurulması ve sınırlarımıza yapıştırılması, hiç kuşku yok ki Türkiye için bir felaket senaryosudur. Bu devletin Akdeniz’e uzatılması Türk jeopolitiğini felç eder; orta dönemde Türkiye’yi böler…

Kişisel düşünceme göre, içinde bulunduğumuz kritik koşullarda bir siyasi oluşumun ve hatta siyaseti yönlendirençevrelerin güven yaratmasının yegâne koşulu, çiçek böcek değil, bu hayati konuda takınmış oldukları tavırdır! Gerisi laf-ı güzaftır!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster