Sertifikalı zenginlik

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in altın tahvil ihracıyla ilgili açıklamaları, ekonomiyi anlamak açısından çok önemliydi. Açıkçası beyanattaki bir ifade ise Türkiye ekonomisinin özeti gibiydi.

Yastık altındaki altını kast ederek: “Gelin bunu sisteme koyun, ekonomi kazansın. Orada Türk bankacılık sistemini dışa bağlı olmaktan çıkaralım.”

Öncelikle ortada Türk bankacılığı diye bir şey olmadığının itirafı. Çok ciddi bir pozisyon açığımız, çevrilemez borç sorunumuzun varlığının ifşası. Yıllarca büyüme diye yutturulan rakamların nasıl elde edildiğinin sağlaması. Önümüzdeki dönemde nasıl bir finansman sıkıntısı çekeceğimizin vurgusu.

Baskıyla faizin, reel sektör kredilendirmesinin neden mümkün olamayacağının kanıtı. Çünkü para bizim olmadığı gibi, borç nedeniyle eksi bakiyedeyiz. Şimdi önümüzde seçenekler var. Ya yaptığımız yanlışla yüzleşeceğiz ya da yine durumu idare etmenin formüllerini arayacağız.

Görüyorum ki Mehmet Şimşek nezdinde iktidar ikincisini tercih ediyor. Çıkış için gerekebilir mi? Gerekebilir. Fakat başarı elde edilebilmesi için önce insanlara gerçeğini söylemeniz, sonra da bu formülle neyi başaracağınıza dair güven vermeniz gerekir. Yani arzulanan altın tahvili projesi bu haliyle, varlık fonu kadar dipsiz bir kuyudur.

Zira öncelikle ekonomi yönetimi güveni kaybetti. Bunun da başlıca nedeni, bugüne kadar kendilerine ait olmayan projeleri, aslına sadık kalmadan, yarım yamalak, daha pahalı ve salt sıcak para döngüsü elde edebilmek adına uygulamalarıdır.

Tıpkı Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in yarım yamalak uygulanan projeleri gibi. Mesela Silikon Vadisi ya da İstanbul ulaşım döngüsü gibi… Yine Adnan Kahveci döneminde ele alınan, zaman tasarrufu ve bölgelerin ekonomik entegrasyonuyla toplam fayda amaçlanarak ücretsiz geçiş esaslı projelendirilen Osman Gazi Köprüsü gibi.

57. Hükümet döneminde ray ve otoyol birlikte tasarlanan 5 milyar dolar maliyetle KİT Komisyonu’nda yer bulan, daha sonra kriz nedeniyle ertelenen, ama yıllar sonra teknolojik gelişim nedeniyle maliyetleri düşmesi gerekirken daha pahalıya mal olan Marmaray gibi.

Tıpkı Adnan Kahveci zamanında tasarlanan, Tansu Çiller döneminde berbat edilen, bu hükümetler döneminde Para ve Altın Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk tarafından projelendirilip, yetkililere ulaştırılmasına rağmen, oriinal projenin yakınından bile geçmeyen altın bankacılığı gibi.

Daha önce yazdım; mecburen bir daha yazacağım. Yastık altındaki altınların ekonomiye kazandırılması projesi, Mehmet Şimşek’in anlattığı gibi değil. Altınların uzman noktalarda değerlendirilip, fiziki altın olarak yatırılıp, çekilirken yine fiziki altın olarak alınmasına, toplanan altınların da çar çur edilmeden kuyumculuk sektöründe katma değerli üretim ya da ihracat adına hammadde hüviyetine büründürülmesine dayalı bir sistem.

Mehmet Şimşek’in anlattığı ise açıkça şu: ‘Paraya sıkıştık; altınları getirin karşılığında kâğıt alın’ mantığı üzerine kurgulanmış bir türev piyasa yaratma çabası. Buna dünyada aldanan olabilir. Ama Anadolu kadını kocasından bile sakındığı altınını getirip bir macereya sokmaz.

Düşünürken biraz da Anadolu insanını tanımayı deneyin. Yoksa Bireysel Emeklilik Sistemi’ndeki hüsranı burada da yaşarsınız. Boş ve ülke insanına güven vermeyen, dayatmacı, yarım yamalak işlerle ortaya çıkmayın. Aksine daha çok güven kaybediyorsunuz.

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster