Özgürlük ve dangalaklık

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Ertem Eğilmez’in, Arabesk filminde Şener’i arayan Müjde vardır bilir misiniz? Müjde, Şener’i kime sorarsa ‘gösterelim’ diyen bir güruh, kızın üzerinde aktif faaliyetlere girişir. İşte bizim özgürlük arayışımız da buna benziyor.

İlk özgürlük hayatımıza ‘serbest piyasa’ söylemiyle girdi. Peki uygulamanın serbest piyasa ile ilgisi var mıydı? Her isteyenin istediği yerde, istediği işi yapması ve istediği fiyata mal satması olarak algılanmadı mı? Oysa serbest piyasa dediğiniz şey hür teşebbüs, tam rekabet ve etkin denetim üzerine kurulmuş bir üçgendir. Bunlardan bir tanesi olmazsa sonuç piyasa faşizmine gider.

Nitekim Türkiye’de ‘özgürsünüz’ diyerek firmalar o kadar serbest bırakıldı ki, sonuçta büyük küçüğü yuttu, tüketici her zaman kazıklandı, firma enflasyonu oluşunca da kimse para kazanamaz ve hizmet veremez hale geldi. Yani tam bir piyasa faşizmine döndü. Alın size özgürlük…

Sözde özgürlük adına dağa çıkıp, kundaktaki bebeği öldürenler, şehrin ortasında bomba patlatıp masum insanlara kast edenlerin özgürlükle bir ilgisi var mı? Özgür insan diye, kuralsızlığa atılan adımlar, kural tanımazlıkla hukuk tanımazlığı birbirine karıştıranların ağzından hangi kelime düşmüyor? Özgürlük.

Dünyanın en çok yabancı sermaye çeken ülkesi Çin’dir. Mesela Çin’e elinizi kolunuzu sallaya sallaya yabancı sermaye olarak girebilir misiniz? Ülkenin bir sanayi stratejisi vardır ve bu şemsiyenin altında yeriniz varsa teşvik edilirsiniz. Peki bizde nasıl?

Türkiye’de hür teşebbüs var yalanının arkasına sığınıp, ‘bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler’ diye yabancı sermaye çağırırsanız firmalarınızı, ‘para gelsin de nasıl gelirse gelsin’ diye sıcak paraya dayanırsanız da varınızı yoğunuzu kaybedersiniz. Alın size özgürlük.

Kamuda, kıymeti kendinden menkuller kıyafet yönetmeliğine karşı çıktılar. Neden? Çünkü özgürlük vardı ve herkesin çalışma hakkı bulunuyordu. İlkesel olarak baktığınızda doğru ama eksik…

Kamu devlet demektir. Buraya başvuran vatandaş ise memurla değil devletiyle muhataptır. İşte o nedenle kıyafeti nötr olmalıdır. Yani ne sağdan ne soldan simgesel detaylar bulunmamalıdır. Çünkü oraya giden vatandaş tarafsızlığı görmek ister. Şimdi siz buna özgürlük maskesi takarsanız, devletin tarafsızlığı ilkesini ortadan kaldırıyorsunuz demektir.

Peki bu durumda ne olur? Bugün olan olur. Ya memur gelene ‘bendensin’ muamelesi çeker ya da vatandaş işini görmesi için ‘sendenim’ imajı vermeye çalışır. Nereden bakarsanız bakın tutar yanı yok.

Şimdi okullardaki tek tip kıyafet uygulamasını kaldırdılar. Siyah önlüğü aşağılayarak, formalara da ‘zaten para harcanıyor’ diyerek, çocukların okula istediği kıyafetle gelmesini öngördüler.

O sizin aşağıladığınız siyah önlüklerin içinde biz ne öğrendik biliyor musunuz? Demokrasi ve özgürlük birinin hakkının başladığı yerde, diğerinin bitmesi demektir. Biz o siyah önlükler içinde önyargılardan uzak, eşitlik içinde, gelir durumları belli olmaksızın okuyan çocuklardık.

Hatta o zamanlar ihtiyacı olan öğrencilere yardımlar sizin gibi televizyon ve basın şovlarıyla dağıtılmaz, müdüriyette toplanır ve kimsenin haberi olmadan ihtiyaç sahibine verilirdi. Hatırladınız mı? Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek kuralı…

Hiç kimsenin kimseden farkı yoktu. Çocuklar acımasızdır. Kimse bu acımasızlığın kurbanı olmuyordu. Herkes eşit bireyler olarak okuluna gidiyor ve başarısıyla paralel kırmızı kurdelesini takıyordu. Demode dendi ve tek tip okul formalarına geçildi. Yine de bu kural işliyordu.

Ama şimdi ne yaptınız? Kılık, kıyafet serbest… Alan var alamayan var. Bunu hiç hesaba katmadınız. Aynı okula dar gelirlinin çocuğu da gidiyor, hali vakti yerinde olanın da… Bunu hiç düşünmediniz. Eğer zaten bunları da düşünerek yaptıysanız, yazıklar olsun.

Peki tüm bunları niye yaptınız? Bakın hiç niyet okumasına girmeyeceğim. Aslında sizin aklınızın arkasındakini siz dahil herkes biliyor. Ama iyi niyetle yorum yapacağım. Özgürlük getirdiniz. 13 milyon kişinin yatağa aç girdiği bu ülkeye özgürlük getirdiniz. İstediğin kıyafetle gel. Şimdi insanlar özgürleşecekler.

Biz de millet olarak yine Şener’i arayan Müjde’nin dramını yaşayacağız. Ne yaptık hep beraber? Özgürleştik. Bilir misiniz özgürlük ile dangalaklık arasında ince bir çizgi vardır. Çizgiyi aşarsanız, toplumun dibine dinamit koymuşsunuz demektir. Şimdi soruyorum size: İstiklâlini savaşarak kazanmış Türk insanı, çizginin hangi tarafında? Takdir, okurun.

Çetin Ünsalan

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster