Hafta sonu SOL Parti Trabzon'un ardından İzmir’de ‘Devrimci Demokratik Cumhuriyet’ şiarıyla bir miting düzenledi. Uzun zamandır sessizliğini koruyan parti bir dizi miting yapma kararı aldı. Mitinglerde yapılan konuşmalar SOL Parti'de ezberleri bozan bir yaklaşımın bulunmadığını gösterdi. Yanlışlarda ısrarın inatla sürdüğünü görüyoruz.
SOL Parti Mahir Çayan'ın THKP-C geleneğinden geliyor. 1978 yılında THKP-C'de Oğuzhan Müftüoğlu, Nasuh Mitap, Ali Alfatlı ve arkadaşlarının liderliğinde Devrimci Yol (Dev-Yol) ve Dursun Karataş, Paşa Güven, Bülent Uluer'in başını çektiği Devrimci Sol (Dev-Sol) bölünmesi yaşandı. Devrimci Yol 1980 sonrası yurt dışında yeniden bölündü. Taner Akçam, Turgut Ökerler "Göçmen Dergisi" ismi altında faaliyetlerini sürdürdüler ve bir müddet sonra Taner Akçam kapağı Tessa Hofmann-Udo Steinbachların Orient Enstitüsüne attı ve "görev adamı" olarak Profesör yapıldı! Turgut Öker ise paraşütle Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun başına indirildi! Dev-Yol'un diğer kanadı ise İbrahim Sevimli (Ali dayı) önderliğinde çalışmalarını sürdürdü. İbrahim Sevimliyi 22 Ekim 1994 tarihinde Aydınlık Dergisi Avrupa Temsilcisi olarak Kultur Treff Derneğimize davet etmiş ve "Göçmenlik" üzerine konferans verdirmiştik. Dernekte konferans sonrası bir ara İbrahim Sevimli bana dönerek "Murat kardeşim Tanerler (Taner Akçam ve arkadaşları) bizim devrimci geleneğimizin dışına çıktılar, onlardan hayır gelmez" dedi ve bazı dokundurmalarda bulundu.
THKP-C sayısız defa bölündü. Bunların içinde özelliklede Kurtuluş Sosyalist Dergiyi (KSD) çıkaran ve KSD'liler olarak bilinen örgütün tarihi ibretliktir. Türkiye ve Kuzey Kürdistan Kurtuluş Örgütü (TKKKÖ) olarak yola devam eden Kurtuluşçular Kürtçü örgütler gibi Türkiye'yi sömürgeci ve kendi değimleriyle "Kuzey Kürdistanı" sömürge olarak görüyorlardı. Bu yönüyle THKP-C'den ayrılan diğer örgütlerden farklıydılar. Dipnot Yayınları arasında iki cilt olarak çıkan " Kurtuluş Kendini Anlatıyor" kitaplarında örgütün kurucuları başta Mustafa Kemal Kaçaroğlu olmak üzere diğerleriyle yapılan röportajlar ilginç ve ibretlik açıklamalarla dolu. Örgütün kronolojik gelişimi de kitabın girişinde yer almaktadır. Sol içi çatışmalar, örgütler arası rekabet, örgüt içi didişmeler ve tasfiyeler ile pek çok konuyu kitaptan birincil derecede yöneticilerin ağzından duymuş olacaksınız.
BSP-ÖDP-SOL PARTİ SERÜVENİ
8 Haziran 1994 yılında Devrimci Yol ağırlıklı Birleşik Sosyalist Parti (BSP) farklı sol fraksiyonların katılımıyla kuruldu ama uzun sürmedi ve gruplar bir müddet sonra ayrılarak kendi yollarından gittiler. BSP'nin ardından 22 Ocak 1996 tarihinde Özgürlük ve Dayanışma Partisi kuruldu. 22 Aralık 2019'da ÖDP Ankara'da 8. Olağanüstü Kongresini topladı adını "Sol Parti" olarak değiştirdi.
Aynı kongrede 12 maddelik manifesto kabul edildi. Ayrıntısına girmeden kısaca değinelim. Maddelere göz attığımızda Sol Parti'nin "orta yolcu" tavırda ısrar ettiği, ezberlere takıldığı, süslü sol söylemleri siyaset yerine ikame ettiği, antiemperyalizm söyleminin gereğini yerine getirmediği, bilinen doğruların bazılarını tekrar ettiği ve yeni diye sunduğu, en önemliside 11 ve 12. madde de açıklandığı şekliyle ABD emperyalizminin kara gücü PKK ile HDP noktasında teslimiyetçi tavır izlediğini görüyoruz.
SOL Parti, kendi geleneğindeki olumlu yönleri de törpüledi ve "Kürt meselesi" üzerine yanlış tavrı sürdürmeye devam ediyor. "Sorunun çözümünde silahlardan arınmış bir barışçıl siyasal süreç devreye sokulmalıdır" derken PKK ile TSK'yı aynı sepete koyma hatasına düşüyor. Yine, "Hukuk ayaklar altına alınarak, işlerinden edilen, cezaevlerine atılan baskı ve zulüm gören aydınlar, politikacılar derhal serbest bırakılmalı ve özgürlüklerine kavuşturulmalıdır. Halkın iradesine karşı atanan kayyumlar görevlerinden alınmalı, seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilmelidir" diyerek 24 Temmuz 2015 ve 15 Temmuz 2016 Amerikancı PKK/FETÖ kalkışmasının bastırılmasına karşı çıkarak safını Türkiye halkından yana değil, ABD/İsrail haydutlarından yana koymaktadır.
İZMİR MİTİNGİ
Sol Parti'nin Bornova Cumhuriyet Meydanı’ında düzenlediği mitingde konuşan Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” açıklamasına gönderme yaparak, “Şimdi helalleşme değil, hesaplaşma zamanıdır” dedi. İlk bakışta hesaplaşmanın ABD emperyalizmi ve işbirlikçileriyle olacağı zannına kapılırsınız! Ama yanılıyorsunuz. Antiemperyalizm Sol Parti de sadece propaganda malzemesi olarak kullanılıyor.
İstanbul Sözleşmesinin savunulduğu eylemde konuşmacılar, Türkiye halkına umut taşımak, birliğini güçlendirmek ve PKK/FETÖ şebekelerine karşı uyanıklığı güçlendirmek yerine tam tersi tavır almışlardır. Bol bol devrimden, isyandan, barıştan, zamlardan, baskılardan, tek adamdan bahseden Sol Parti temsilcileri; Türkiye'nin en yakıcı sorunlarına dokunmaktan kaçındılar.
Türkiye'nin önceliklerini dikkate almayan ve bu noktada devrimci çözümler üretemeyen SOL Parti'nin slogansı konuşmalarının sadece örgütün taraftarlarını memnun ettiğini söyleyelim. ABD/İsrail'in ülkemize yönelik karanlık emellerini dillendirmeyen bir örgüt sol parti etiketiyle bir yere varamaz. Özelliklede PKK/HDP'nin bölgemizdeki bölücü rolünü görmezden gelerek solculuk taslamak devrimcilere yakışmaz ve biz bunu SOL Partiye de yakıştırmıyoruz!
Amerikan emperyalizmi karşıtlığı ülkemizde en üst seviyededir. Bunu görmezden gelen SOL Partiye en güzel yanıtı THKP-C'nin kurucusu Mahir Çayan vermektedir. Gökkuşağı Yayınları arasında çıkan "Teorik Yazılar" kitabında bunu şöyle özetler: "emperyalist açık işgal yaşamış ve emperyalizme karşı muzaffer olmuş bir anti-emperyalist kurtuluş savaşı vermiş olan Türkiye halkında, anti-emperyalist duygular, yabancıya karşı alerji, Latin Amerika ülkelerinden çok daha fazladır." (s.333). SOL Partinin antiemperyalizmi PKK/HDP'ye gelene kadardır, o andan itibaren her şey normal görülür ve kabullenilir! PKK/HDP Amerikan emperyalizminin işbirlikçisiymiş bu onları zerre kadar ilgilendirmemektedir! Bizler, SOL Parti ve benzerlerine sahte solcu derken gerçeklerden hareket ediyoruz. PKK/HDP'yi dost görenler antiemperyalist olamazlar.
Türkiye'nin "sol" tandanslı örgütlerini incelerken "başkalaşım" süreçlerinin neden bu kadar hızlı oluştuğunu düşünemeden edemedik! Dün, sol, tüm zaaflarına, yanlışlarına, kabul edilemez bireysel eylemlerine rağmen devrimci değerleri az çok koruyor ve en azından kimsenin kuyruğunda pineklemeden yürüyebiliyordu! Günümüzde ise tam tersi bir süreci ibretle izliyoruz! Siz hiç Mahir Çayanları, Deniz Gezmişleri, Hasan Yalçınları ABD emperyalizminin, İsrail siyonizminin dümen suyuna sokabilir misiniz? Onların kara güçlerini desteklemeleri mümkün müdür? Peki o zaman siz neden Mahirler gibi, Denizler gibi, Hasan Yalçınlar gibi davranmıyorsunuz? ABD/İsrail'in beslediği PKK/HDP'yi desteklemek ayıp değil mi?